Nese etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nese etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mayıs 2019 Perşembe

Ah canim babetler!

Ne zamandir ama yani size diyeyim baya uzun bir zamandir yeni bir babete ihtiyacim var. Bir tane cok sevdigim babetim vardi o eskiyip atmak zorunda kaldigimdan beri onun gibi bir babet ariyorum ama bulamadim. Ona benzer bakarken dikkatimi ceken baska bir sey de olmadi. SOnucta eski babetlerimle idare ediyorum ama hakikaten bir babete ihtiyacim vardi. Bir de spro ayakkabiya ihtiyacim var bak o da ari hikaye!

Neyse, babete donelim. Izmirdeyken arakadasimla yemek yemek icin bulusmustuk. Ve benim ayakkabilarini begendigim bir magazanin onunden geciyorduk. AY dedim Selmin bir bakalim mi. Girdik, 15 dakika icinde ben bir babet aldim ciktim. Cuku cok sevdim.

Valize bile koyamadim babetimi aman bozulur diye. Aldik geldik babeti de hava bozuk giyemedim kaldi kenarda. Ama elbet o havalarin duzelecegi bir gun vardi ve o gun de bu haftadaydi. Hemen dun babetlerim geldi aklima. Dedim ben bugun bunlari giyeyim. 

Kiyafetimi babetlerime gore sectim. Giyindim, suslendim, makyajimi yaparke bile gecirdim babetleri ayagima. Arada hep aynadan bakiyorum aman ne guzel olmus diye! Ne mutluyum bir gorseniz. Dedim ben instagrama bile koyayim babetlerimi cok sevdim yazayim. Fotografini cektim.

O sirada Deniz uyandi. E tabi telefonu biraktim, gittim kizimi aldim kokladim, onunla oynadim, ilgilendim. Soyundu, giyindi, kahvaltisini etti, kitap okuduk, ben gideyim diye anlattim, e hazir huysuzlanmiyor bana el salliyorken oylanamadan cikayim derken ben apar topar evden ciktim.

Otobus duragina geldim, otobuse bindim. Dur simdi instagrama babetlerimi koyayim diye telefonu elime aldim ve ayaklarima baktim hemen. E ben babatleri giymemisim ki! 

O telasede ayagima spor ayakkabilari gecirip cikmisim iyi mi! Canim babetler evde kalmis iyi mi!

Yapacak bir sey yok. Ben de instagrama sunlari yazdim



SU fotografain altina yazdiklarim oyle gercek ki anlatamam. Bazen gercekten omurilikten  yasiyorum. Yaptiklarim kararlarim otomatik pilottaymis gibi. Dusunmuyorum sadece art arda hareketlerimi siraliyorum. Ama bu baska uzun bir yazinin konusu. SImdi yazmayayim.

Neyse otobuse binmisim, yola cikmisim geri donecek halim yok. Gune spor ayakkabilarimla devam ettim. Ki yazinin basina bakarsak yeni bir spor ayakkaniya da ihtiyacim var hem de cok. Yani oyle ofiste giymesem daha iyi onlari. Neyse yapacak bir sey yoktu artik!

Ben gune devam ederken instagramdan bir arkadasim bana bir fotograf yollamis. Gulcin bak senin ayakkabilar diye. 2. sayfa programinin sunucusu giymis!

Ya sen niye illa gidio benim ayakkabimi giyiyorsun. Ben yillarca babet alamamisim hepsi birbirinin ayi dye, degisik degil diye. Yillar sonra bir babet almisim giymisim. Arkadas sen bula bula benim babetlerimi buldun giyecek yahu!

Kendimi tutmasam babetlerden soguyacagim! O kadar gicik bir durum!

Ama tabi kendimi tutacagim. Neden? Babetim yok cunku!

Giymeselerdi iyiydi ama ne yapayim. Ben ay u cok degisik diye babetimi buldum yasasin diye sevinirken sen git benim babetlerimi giy. Hay allahim yarabbim! AH canim babetler! YIne de sevecegim sizi ne yapayim aldim bir kere :)

Iste bu da boyle bir anim oldu :)

12 Mayıs 2015 Salı

Bu sabah

Bu hafta Ozan evde yok.
Isvicrede bi konferans varmis, orada. 
Cuma gecesi donecek.

Simdi dun ben su yaziyi yazdim.
Yaptim bunu.
Sonra aksam uyudum.
Allahim saat sabah 6ya ceyek kala yani 5:45te evde bir gurulu. 
Kapilar carpiyor, tangur tungur bir seyler oluyor.
Uyandim.
Anladim ki sesin kaynagi alt komsumuz.

Nomalde sessiz bi insandir.
Ne yapiyordu da o kadar ses cikti bilmiyorum ama bence ben o yaziyi yazdigim icin oldu butun bunlar :)
Ilahi gucler al bakalim dediler, sen uyuyamamk neymis gor.

Gordum.
Tesekkur ederim.
Dersimi aldim.
Bir daha gurultuye gerek yok, mesaji anladim :) 
Ozan'a buradan sevgilerimi yolluyorum :)

Sabahin korunde kalkmis Gulcin bakalim bugun nasil calisacak da aksam bir de sirket yemegine gidecek gorecegiz :)

Yine de soyleyecegim iste: Birakin ya uyuyalim :)

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Uyku

Öncelikle bu satırları okuyan annelerden özür diliyorum. Hatta okumayın siz bu yazıyı. Vallahi bak okumayın :)

Uykuyu seven bir insanım ben. Uykusuzluğa gerekirse dayanırım. Ya da şöyle diyeyim dayanırDım. Üniversite yıllarında gezip gezip son anda sınavlardan önce çalışayım diye 1 saat uykuyla sınava girmişliğim çoktur.

Çalışkan bir öğrenciydim. Hiç öyle çalışmadan 0  bilgi sınava girmişliğim olmadı. Ama son ana kadar gezip, sonra az daha çalışmak için saati 3 dakika sonraya kurup vallahi bak 3 dakika uyuyup kalkıp çalışmaya devam etmişliğim vardır. Gençlik işte. Dur şimdi uyuyayım diyip gamsız tassız yastığa 5 kala uyuyabildiğin, 3 dakika uykuya bile şarj olabildiğin zamanlar. Gençlik işte. Güzel be :)

Bebekliğinden beri uykuyu sevirmişim ben. 
Mis gibi uyumak gibisi var mı yahu? Gençlik mençlik eğlenmek için -gönüllü olarak- az uyuduğumuz zamanları çıkarırsak hayatım boyunca uykuyu seven bir insan oldum. Oh mis. 
Yalnız bu uyku hikayesinde uyumama engel tek bir şey var: 
Ozan !

Arkadaş bir insan bu kadar mı uykuyu sevmez? Haftanın 7 günü bir insan neden en gec 7 -ki cogu zaman daha erken- ya da bilemedin 8de -o da çok ender- kalkar? Hafta içi tamam işe gidiyoruz ama haftasonu neden 7 de kalkıyoruz biz? Deli miyiz? Divane miyiz? Çoluğumuz yok, çocuğumuz yok biz neden uyumuyoruz? 
Neredeyse 8 yıllık evlilik hayatımızda Ozanla EN anlaşamadığımız konu bu: Uyku. 
Temel noktada fikir ayrılığı yaşıyoruz. 
Ben uykuya bayılıyorum. Ozan evet uykuyu seviyor am bir noktadan sonra vakit kaybı olduğunu düşünüyor. Uyuyacağına gezermiş, okurmuş, eğlenirmiş vs. 
Ya ben sana bunları yapma demiyorum. Yap yine yap. 
Ama önce uyu sonra yap!
Ya da tamam sen uyuma. Git ne yaparsn yap bana ne. 

Ama yok arkadaş beni de uyutmuyor! 

Ona sorsanız öyle bir niyeti yokmuş. Ha tabi tabi. Bence de yok! O beni uyandırmak asla istemiyormuş. Sadece bir karısına sarılmak istiyormuş. Sarılma! Dur bir karımı öpeyim diyormuş. Öpme ya! Öpme! Uyuyacağım ben öpme!

Neyse çemkire çemkire bu konuda bir ilerleme sağladım sandım ben. Evlendikten hatrı sayılır yıllar sonra baktım Ozan yine sabahın esselatında uyanıyor ama bana dokunmuyor. Akıllı çocuk biliyor dokunsa söylene söylene kafasının etini yiyorum. 


Ha böyle oldu da uyuyabildiğin mi sanıyorsunuz? Yok!

Tamam sarılmıyor, tamam öpmüyor. Iyi de bu sefer de sabahın köründe evde garip sesler oluşmaya başladı.

Elinden kaçmış da kapı çarpıvermiş.
Nasıl oldu anlamamış bardak bir anda düşmüş kırılmış.
Terlikleri o hep öyle yürürken yere sürtermiş!

Allah Allah! Bütün gün dublörün mü yürüyor evde yahu? 
Niye sadece sabah ben uyurken o garip sesi çıkarıyor terlikler? 
Bir de sanırsın Ziyagillerin yalısında yaşıyoruz! 
Ya arkadaş sabahın köründe bizim evde bu kadar yürüyecek ne olabilir? 
Bir insan bu kadarcik bir evin neresinde boylesine uzun uzun! yürüyebilir?

Yok kabul ettim. Uyandı mı beni de uyutmuyor. Nokta.

Aslında hakkını yemeyeyim genelde kendisi 6:30 - 7 gibi uyanıyor. Dayanıyor dayanıyor 8 gibi bu istemsiz uyandırma faaliyetlerine başlıyor. Istemsiz tabi tabi istemsiz :) 7 neredeyse 8 yıldır bu hep böyle. Bunca yıldır şu bedenim haftasonu da dahil 9u uyuyarak göremiyor.

Neden ama neden?

Çocuğumuz bile yokken bu uykusuzluk neden? Bıraksan ben zaten en geç 9 da uyanacağım. Çok mu şey 9 a kadar uyumak istemek?


Derken....
Geçenlerde bir Cumartesi 10:00 da uyandım ya ben. Vallahi bak. 10:00 diyorum.
Şok olmuşum. Ozan yoktu o sabah. Yeni tutkusu aıkıdonun kollarındaydı. Ve evet Cumartesi sabahlari az daha uyumak icin aikidoya gitmesi icin ben kendisini tesvik ettim. Ama normalde gitmeden uyandırır illa -nedense?-. Nasıl olduysa o sabah bırakmış beni uyuyayım diye. 10:00 a kadar uyumuştum. Oh mis.

Anneler okuduysanız kusura bakmayın. Ama bunu yazmasam olmazdı. Insaf edin çoçuksuz haliyle 7-8 yıl sonra ilk defa uzun uzun uyuyabilmiş bir insan olarak çok mutluyum. Evlendiğimizde beri ilk defa 10:00 kadar uyudum. Kalktım sanki gençleşmişim. Cildim parlamış, ruhum cilalanmış.

Uyku güzel şey arkadaş. Bırakın uyuyalım.

Blogum sana yazıyorum Ozan sen dinle :)

Bırakın uyuyalım :)

9 Ağustos 2013 Cuma

Bir umut iste...

Bugun sabah yine ise geldim.
Ofis bos, cogu insan tatilde. Internet bos, herkes bayram tatilinde.
Butun gun sikintidan patladim yani :)

Sonra mutfaga cay almaya gittim.
Bir de ne goreyim bir suru kucuk paket getirmisler bize.
Guzeelll dedim kendi kendime. Bak iste Gulcin bayram nesesi ariyordun buldun!
Gule oynaya aldim geldim minis paketimi.
Bir de ozenip mutlu mutlu fotografini cektim :)

Icinden niyet kurabiyesi cikmasin mi!
Aman daha da mutlu oldum.
Bayram da oyun gibi, surpriz gibi bir sey yani.
Heyecanla niyet kurabiyemi kirdim.


Soyle...
Ah seni guzellikler bekliyor.
Aman da soyle bir surpriz kapinda.
Gulumse hayat sana da gulecek 
ku\ivaminda bir sey bekliyorum.
Niyet kurabiyesi yani!

Bana ne cikti dersiniz?
Mutfaktaki duzene yapabileceginiz katkilari biliyor musunuz?
Bilmiyorum!
Bilmek de istemiyorum!
Daha yeni camasirlari yikarken felaket yaratmisim, mumkunse mutfaga da dokunmayayim diyorum :)

Hemen yan masadaki arkadas acikladi.
Meger efendim temizlik departmanimiz mutfagin duzenli tutulmasini tesvik etmek icin bize boyle bir oyun yapmislar.
Komik seyler!
Tamam mutfagi duzenli tutun diye duvara yazi asmaktan iyidir de...
Heves ettik biz burada degil mi?
Bayram surprizi yerine gececek bir sey bulduk diye sevindik.
Peh!
Ne varsa bizim urunlerde var vallaha evde falim sakiz olacakti ben ondan arayayim sansimi bari :)

30 Temmuz 2013 Salı

Gulcin Snooker izlerse...

Gulcince'de kac defa suna benzer seyler yazdim hatirlamiyorum bile:
Hollandada hava ne kadar sicak kalacak bilemedigimizden...
Holandada yaz 2-3 gun surdugunden... 
Hollandada gunes....
Sanirim siz de evet defalarca duyduk bunlari diye dusunuyor olabilirsiniz. 
Haklisiniz :)
Ama yok ne yapayim, ulkede yaz yok, gunes yok :)
Yok-tu. Bu sene var :)
Biz Turkiyeden dondugumuzden beri Hollanda'da yaz var.
Aman masallah diyin, dilinizi isirin artik ne yaparsaniz yapin rica edecegim :)


Bir onceki haftasonu yani ayin 21i de iste o yazin bir parcasiydi.
Piril piril bir gunes, corapsiz sandaletler babatlerle gezme ozgurlugu, askisiz bodyler, sortlar...
Turkiyede siradan hayatin parcasi olan bu seyler burada nasil kiymetli bilemezsiniz.
O yuzden pazar gunu hava sicakliklari 30 dereceleri gosterdiginde, daha pazar gelmeden hava tahminleriyle bile mutluluk sarhosu olmus halk, yollara dustu.
Gelsin plajlar...
Gitsin dere kenarlari...
Oyle cok plaja giden vardi ki plajlara ekstra tren seferleri bile kondu dusunun hali :)

kaynak rnw.nl
Biz mi?
Biz yok gidemedik plaja, dere kenarina falan.
Neden mi?
Cunku Ozanin aylaarrr oncesinden biletlerini aldigi -ki burada biletler derken bana alinmis bir bileti de kastediyorum elbette- snooker turnuvasini izlemek uzere bir spor kompleksindeydik o guzel havada.
Allahim sana geliyorum :)


Belki cogunuz biliyordur ama Snooker ne ola ki derseniz...
Ozan'a gore gelmis gecmis en guzel sporlardan biri.
Ben henuz spor tam olarak snookerin neresinde anlayabilmis degilim.
Bilardonun daha guzeli. Baya daha guzeli. Yok ya simdi haksizlik etmeyeyim bilardoyla karsilastirilamayacak kadar guzeli.
Ama nihayetinde bu essiz sporda da istakalar, toplar, cuha gerilmis kocaman bir masa ve yenismeye calisan adamlar var.
Bir kirmizi topa vuruyorlar, bir renkli topa.
Kirmizi toplar 1 puan. Renkli toplarin her birinin 2 ile 7 arasinda degisen puanlari var. 
Bir kirmizi - bir renkli arda arada sokmaya calisiyorsun deliklere.
Sokamadin mi oburu geciyor masanin basina.
Maksimum sayiyi yapan maci aliyor.
Nihayetinde adamlar masanin basinda duruyor da duruyor.
Bir o yandan bak topa, bir bu yandan. Bir buradan vurursam diye hesapla, bir suradan. 
Spor dedigin hareket degil mi? 
Neresinde bu snookerin spor ben anlayamadim gitti :)


Insanlarin plajlarda, bizim kapali yerlerde oldugumuz o canim gunesli 21 Temmuz 2013 gunu de karsimizda bol bol masanin basinda duran adamlar, istakalar ve toplar vardi.
Hem de sabah 10 da basladi maclar.
Aksam 22:30 a kadar.
Biz bir de yer kapmak icin, zira yer kapisacak kadar kalabalik ortam, 1 saat erken gittigimizden,
o canim gunesli 21 Temmuz gunu 
13 saat! 
tam 13 saat  benim hayatimda snooker vardi!


Su blogu 4 yila yakindir yaziyorum. 
Oyle kendimi ovmek gibi bir derdim olmadigini heralde beni okuyanlar biliyordur diye samimiyetinize siginarak yaziyorum. 
Fedakar bir esim arkadas! 
Bu devirde kim kocasi icin 13 saat snooker izler acaba? 
Hem de disarida gunes piril piril parliyorken? Hem de o gunes bu ulkede yil boyunca sayili defa parliyorken? 

Eglendim mi?
E yani napayim somurtup oturacagima eglenmeye calistim elbette! 
Maclari izledim, milleti izledim. 
Arada kitap okudum. 
Kendimi eglemeye calistim iste. 
Zaten bir suru masa var ortamda. 
Bir birine baktim, bir birine vakit gecirdim.


Simdi sadece sikayet ediyor gibi de gorunmek istemem tabi.
Guzel yanlari da oldu gitmemizin.
Mesela hayatimda ilk defa kadinlar tuvaletinde sira olmayan ama erkekler tuvaletinde sira olan bir yerde bulundum. 
O 13 saatte orada bulunan tek kadin ben degildim. 
Baska kadinlar da vardi ama bizim sayimiz ortamdaki erkeklerin sayisiyla asla karsilastirilamazdi.
Sinema, tiyatro, konser, havalani...
Ne zaman kalabalik bir yere gitsek kadinlar tuvaletinin onunde upuzun bir kuyruk olur, erkekler hop diye girer cikar o tuvalete.
Makus kaderimizi bu snooker gunu ile yenmis oldum. mutluyum :)

Sonra...
Mesela yillardir televizyondan izledigim insanlari yakindan gordum. 
Mark Selby, Mark Williams, John Higgins falan. 
Size hicbir sey ifade etmiyor bu isimler muhtemelen degil mi? 
Ne guzel! 
Ben hepsini taniyorum :) 
Bazilarinin cocuklarini falan bile gormuslugum var o kadar yani :) 
Basim goge ermedi kesinlikle ama bu vesileyle kendileriyle de ayni ortamda bulunmus oldum.

Sunu da anlatmadan gecemeyecegim. 
Pazar gunu gittik, yerimizi en guzelinden kaptik! Sabahin esselatinda yola ciktigimizdan yemek de yememisiz daha. Allahim hakikaten fedakar bir esim ya :) Ben dedim kantine gideyim de yiyecek birseyler alip geleyim. 
Spor kompleksinin kantinine bir girdim. 
Hepsi orada! 
Sira sira dizilmisler kahvalti ediyorlar.
Hemen kostum Ozani cagirdim :)
Ay yazik adamlari boyle sergiye cikarmis gibi dizmisler. Onlar yemek yiyor. Gelen bakiyor giden bakiyor. Millet durup durup fotograf cekiyor.
Beni bir gulme aldi mi sana :) Tobe yarabim :)


Neyse konuma donesem faydalari sayiyordum.
Mesela bir adam karisina ne kadar duskun olabilirmis gordum! 
Mark Selby!
Arkadas bir insan her arada karisinin dizinin dibinde mi durur? Her yaptigi atista karisina mi donup bakar? 
Bu ne sevgiymis yarabbim!
 Eee Ozan Bey de beni 13 saat snookera maruz birakirken dusunseydi. 
Artik ona gosterecek cok kuvvetli bir ornegim var benim :) 
O bir ban bakmasin yeri geldiginde, ben O'na soracagim!

Bir de ben eskiden bu Mark Selby'i hic sevmezdim. 
Laf aramizda bir sinsi geliyordu bu adam bana. Boyle sessiz sedasiz durur ama oyunu ne yapar eder kazanir falan. 
Az atip tutmuslugum yok yani arkasindan adamin. 
Tanimadigim adamin hakkinda ne konusuyorsam. Bana neyse. Nasil oynarsa oynasin di mi ama? 
Sormayin dediklerimden utandim. 
Pek efendi pek terbiyeli cocukmus vallaha.
Cok da yakisiyorlar birbirlerine. Allah mesut etsin :)
Yalniz snooker uzerine yazilmis en komsu teyze modundaki yaziyi adim adim yaziyor olabilirim su anda. Tehlikenin farkindayim :)



Olsun ben yazmaya devam edeyim :)
Sonra Mark Williamsi da severdim ben eskiden. Boyle sevimli bir insan gibi gelirdi bana. 
Hic degilmis!
Adam da bir hava, boyle bir kendi dunyasinda etrafiyla ilgilenmeme hali. 
Imza isteyenlerin yuzune bakmama. 
Hep bir dusunceli insan tavri. 
Aman sanirsin Sokrates! 
Ne var be. 
Sonunda snooker oyuncususun yani. 
Hepimiz isimizi yapiyoruz. Sen de yapiyorsun iste. 
O 13 saatin sonunda Mark Williams turnuvayi da kazandi ama benim sevgimi kaybetti arkadas :)
Bu da onun buyuk kaybi oldu derdine yansin.
Yok bak aslinda o kadar da degil. neyse yazmis bulundum artik :)



Simdi Gulcin sen bu adamlari niye bu kadar yakindan taniyorsun, haklarinda nasil bu kadar bilgi ve fikir sahibisin falan diyor olabilirsiniz. 
Ben de zaman zaman kendime bu sorulari soruyorum inanin.
Ama ne yapayim?  
Benim cok sevgili esim yillardir snooker hayrani. 
Olsun bana ne! Ama yok. Illa bana da izletecek. 
Izlemeye alisinca da izleniyor meret garip bir sey! 

Ben aslinda bu tuzaga dusmezdim ya. 
Her sey Hollandaya gelip 3 ay otelde kaldigimiz vakitte oldu. 
Otel odasi dedigin ne kadar yer? 
O snooker izlerken ben ne yapicam? Kacacak siginacak baska bir oda da yok. 
Mecburen izledim. 
Yavas yavas zehirledi beni bu Ozan ah ne diyeyim :)


Velhasil kelam bir koca gunesli pazar snookerla gecti efendim.
Ah Turkiyede olsaydik ben bu isi Yucele kesin satardim, olmadi Ozgure, olmadi Burhan, Keya, Emin. 
Bulurdum yani satacak birini :) 
Burada da Dominik olsaydi O'na satardim ama o da Almanya'ya gitti. 
Ne yapayim is bana dustu :) 
13 saat snooker izlendi. Kupa kutlamalari yapildi. 
Ve harap bicimde eve donuldu :) 
Eh nihayetinde en azindan Ozan mutlu oldu :)


Bu yaziyi bitirmeden once, muhtemelen burayi okuyanlarin buyuk bir cogunlugu olan siz kadin arkadaslarima sunlari soylemek istiyorum.
Esiniz size snooker izletmek isterse...

- Korkmayin yapilabiliyor :)

- Hatta insan keyif de aliyor.

- Etraftaki insanlari izlemek cok eglenceli. Sanirsiniz dunyanin butun meseleleri o masada cozuluyor :)

- Toplarin renkleri sahane! pembenin tonuna, mavinin parlakligina bayiliyorum. Elbise yapsinlar o tonlarda alirim.

- Snooker oyunculari pek afilli giyiniyorlar. Yelekler, papyonlar falan. Bizimki yaza denk geldiginden tsort giymislerdi ama baya afilliler.

- Kumas pantalon giyiyorlar. Ama bence kumas pantalon giyiliyorsa kemer sart. Takmayanlara soyleyecegim taksinlar yoksa cirkin oluyor :) Altina da kosele ayakkabi giysinler, o zaman guzel oluyor :)

- O iceride afilli adamlar, disarida kantinde falan sort, terlik sefil dolasiyor o ayri. Belki de imajlarini sarsmamak icin bu adamlari sadece televizyonda izlemeli :)

- Bir Mark Selby'nin masallah karizma hic dagilmiyor adam hep ayni dolasiyor. Pardon karisinin yaninda duruyor :)

Boylece tarihin yazilmis en alakasiz snooker yazisinin sonuna gelmis bulunuyoruz efendim.
Simdi bu yazidan sonra snooker nedir anlayan var mi?
Muhtemelen yok.
Snookercilardan kimler karisina duskun, bu adamlar nasil giyinir falan bunlara hakim olanlar var mi?
Muhtemelen var :)

Aman bosverin snooker neyse ne? 
Onu yazan cok bulunur.
Ama snooker dedikodusu yazan cok bulunmaz biz keyfimize bakalim :)

Son olarak gunlerdir bana herseyi yaziyorsun ama bir snooker yazisi yazmiyorsun diyen cok sevgili kocacagim Ozan'a seslenmek istiyorum:
Ne yapalim canim, bana 13 saat snooker izlettirirsen, ortaya cikan yazi da boyle olur :)

Bu uzunnn yaziyi okuma sabirini gosterenlere sevgilerimi sunar hepinize esenlikler dilerim :)
Snooker yorumcusu Gulcin:)

12 Temmuz 2013 Cuma

Gordum ki...

Musadenizle bugun biraz yuzumuzu guldurecek bir seyler yazmak istiyorum. Bir an olsun gulmeye gulebilmeye ihtiyacim var. 

Insan zaman zaman baskalariyla karsi karsiya gelir. Hani soyle caktirmadan laf sokmalar, bozup atmalar, yerin dibine sokmalar. Olur yani. Sahsen bana oldu. Laf sokanlar da, cat cat yuzuime soyleyenler de rezil edenler de oldu. Ama yok arkadas kimse bugune kadar beni 4,5 yasindaki YavruSu'nun bozdugu kadar bozmadi :)

Evrenler de cesmedeydi biz oradayken. Biz dordumuz taa universite zamanlarindan arkadasiz. Hepimiz cesme sinirlari icinde bulusunca da bir araya gelmek cok guzel oldu :) Oturduk sohbet ettik, yedik ictik, denize girdik. velhasil kelam beraber gecirdigimiz gun cok ama cok guzel oldu :)

Bir ara biz oturuken baktim YavruSu bahcenin diger kosesine gitmis yalniz basina oynuyor. Kalktim yanina gittim...

               - Ne haber YavruSu?
               - Iyi.
               - Ne yapiyorsun burada?
               - Dogum gunu partime hazirlaniyorum.
               - Aa dogum gunun mu senin ne kadar guzel! (PS tabi ki dogum gunu degil :))
               - Evet!
               - Ne giyeceksin dogum gununde?

Sorusuyla beraber hemen hemen her kiz cocugu gibi YavruSu da bana giyecegi prenses elbisesini anlatmaya basladi. Etekleri, taci, etraftaki cicekler... neler neler...
Yaklasik yarim saat suren bu konusmadan ben yuzum gulerek ayrilacagimi sanirken o bomba soru geldi!

               - Bir sey soracagim. 
               - Tabi sor.
               - Sen de kucukken prenses olmak istedin mi?
               - Tabi bir zaman ben de istedim prenses olmak.

Soyle bir bana bakti, bastan asagiya suzdu. Bir daha suzdu ve dedi ki....

               - Hmmm istemissin ama goruyorum ki olamamissin!
:)))) 
Ben bu cocuklara hakikaten soyleyecek soz bulamiyorum.
Yalniz dogru soyluyor! hakli cocuk!
Evet ya ben resmen prenses olamadim. Sanirim bu yastan sonra bunalima girecegim haberiniz olsun :)

Emek emek buyuyorlar, mutlulukla, doya doya yasasinlar. Hepsi!

17 Mayıs 2013 Cuma

Bazen kendime cok guluyorum


Hollandaca ile munasebetim malum. Ogrenemiyorum. Cok da denedigim soylenemez ya, olmuyor iste.  Heves de etmiyorum galiba. Boyle boyle burada yasamama ragmen bir turlu Hollandaca konusamiyorum. Ama Hollanda'da konusamiyorum. Ne zaman hollanda disina ciksak ben kendimi Hollandaca konusmaya calisirken yakaliyorum.

Hayir bildigim Hollandaca da oldukca sinirli ama olsun ne zaman hollanda disina ciksak o bildigim bir kac kelimeyi kullaniliyorum da kullaniliyorum.
Bir gorseniz, Dank u weller, ik ben Gulcinler, tot ziensler, dahlar havalarda ucusuyor.

Bilincli yapmiyorum! Kesinlikle. Bir anda kendiliginden agzimdan hollandaca kelimeler cikiyor. Oyle cok bilinen bir dil de degil malum. Dolayisiyla ben o kelimeleri kullandikca karsimdakilerin bakislari gorulmeye deger. 

Ne diyor bu be? Neyce konustu ki bu simdi? hislerini bakislardan kitap gibi okumak mumkun :)

Bir o bakislari gorunce bir de Ozan niye Hollandaca konusuyorsun Gülçin dediginde yaptigimin farkina variyorum:)

Hakikaten niye Hollandaca konusmaya calisiyorum ben?
Daha da onemlisi niye Hollanda disindayken Hollandaca konusmaya calisiyorum ben?

Deli miyim, divane miyim anlamadim gitti. Cabalayacaksam Hollanda'da cabalasam hakikaten ogrenirim belki. Ama yoook ben illa olmadik yerlerde olmadik isler yapayim :)

Belki de bilincaltimda ogreniyorum ben hollandacayi bir gun bir anda sakir sakir konusmaya baslayacagim belki Ozan dedim, bu Ozan beni hic ciddiye almadi. Almasin O almasin durun ben sokaga atayim da kendimi biraz Hollandaca pratik yapayim ;) 

Portekiz sokaklarinda kimsenin ne dil konustugunu anlamadigi, o dilden bu dilden kelimeler kullanan birisi dolasiyormus diye haber cikarsa bilin ki o benim :)

9 Mayıs 2013 Perşembe

Kendimle ilgili cok onemli bir sey kesfettim

Kendimle ilgili cok onemli bir sey kesfettim: 
Ayaklarim 37 numara.

Bu yasa geldin bunu yeni mi farkettin derseniz. Cevabim evet. Cunku ben hep ama hep ayaklarim 36 numara saniyordum. Yillarca ayaklarin 36 numara san, bazen ayakkabilari denemeden bile 36 numara al, sonra bir gun ayaklarinin 37 numara oldugunu farket. Eh bir nevi kucuk sok :)

Benim annemin ayaklari 36 numaraydi. Eh ben de herkes gibi bir donem annemin ayakkabilarina dadandim. Hatta hala Izmir'e gittigimde bakayim annemin ayakkabilarindan bana ne uyar diye baktigim da olmuyor degil. Eh annemden asirdigim ayakkabilar 36 numara. Bugune kadar aldigim butun ayakkabilar 36 numara. Bana ayaklarin ne kadar kucuk kac numara dediklerinde verdigim cevap hep 36 numara. Ama gel gor ki benim ayaklar 37 numaraymis iyi mi :)

Bu gercekle tanismam adim adim oldu aslinda. Gecen yil Amerikaya gittigimde kendimi indirimdeki bir converse magazasina attim. 10 dolara converse. Pazar fiyati. Eh malum amerikanin numaralama sisitemi de farkli. Tabi ben de 36 neye denk gelir ne olur bilmiyorum. Daldim iceri numaralara falan takilmadan ayagima uyani aldim geldim. 

Sonra eve gelince bir gordum ki onceden aldigim ayakkabilardan baya buyuk almisim yenileri. Bir panik! Ah gordun mu kullanamayacagim bunlari telasi! Yabana gitti param telasi! Yahu zaten 10 dolar diyeceksiniz de bir degil birkac tane almis olabilirim kabule diyorum. Ayrica biraz kiymetlidir param yabana harcamayi hic sevmem o da var tabi :)

Nihayetinde ben o ayakkabilarla bir rahat ettim anlatamam! Baktim 37 numaraymis o ayakkabilar. Ama konduramadim kendime bu durumu. Yok dedim bu Amerikalilarin olculerinde bir sorun var. Ne de olsa benim ayaklarim 36 numara!

Son Izmire gidisimde annemle baharlik babetlere bakarken 37 numaralara attim elimi. Bir babet aldim geldim... Gunes yuzunu gosterince de siftahi yaptim. 

Hayatimda ilk defa bir babet ilk giyisimde ayagimi vurmadi iyi mi :) 
Bir rahat ettim anlatamam :) 
Meger ayakkabilarin giyildikce acilmasina luzum yokmus. 
Meger hemen giydigin gunden ayakkabi rahat rahat giyiliyormus.
Meger benim ayaklarim 37 numaraymis :)

Gerci Ozanla gezilerimize basladiktan sonra mahalle agziyla it ayagi yemis gibi yurumemizin bu ayak numarasi degisikliginde katkisi olduguna neredeyse eminim ama oyle ya da boyle...
Kendimle ilgili cok onemli bir sey kesfettim: Ayaklarim 37 numara :)
Neyse canim bilmemek degil ogrenmemek ayip degil mi :)
37 numara babetlerim ve ben mutluyuz efendim :)



21 Kasım 2012 Çarşamba

Suclu asla ben degilim!

Bir zamanlar buraya Biri Beni Durdursun diye yazmistim.
Ve demistim ki seviyorum, Nutellayi seviyorum!
Ve hatta bir Nutella bagimlisiyim!

Ama sonra koprunun altindan cok sular akti.
Okuduklarim, anlatilanlar bana yapilan telkinler aklimda birikti birikti.
Ve hic unutmam 15 Ocak gunuydu ben evdeki son Nutella kavanozunun da dibini gorup Nutella ile vedalastim.
Evet bu kadar net ve kesin oldu Nutella ile yollarimi ayirisim.
Kararliydim.
Artik eve nutella almayacaktim.
Almadik.

Zaten markette her nutella ile gozgoze gelisimde Ozan 
"Bak nasil da iradelisin, aferin sana" falan dediginden elim raflara gitmedi.
Boyle uzaktan hasret dolu bakislar yolladim bana bakan kavanozlara.
Gozum arkada kala kala reyonu terkettim.
Evet cok cabuk gaza geldigim dogru :)

Yanimda Ozan yokken markete gitmek ise biraz daha zordu.
Makarna reyonuna giden kestirme yol nutellalarin onunden geciyorsa ben yurudum babam yurudum!
Aradigim sos nutella reyonunun karsisindaysa vakur bir edayla kafami cevirmeden rafa gidip alacagimi alip aceleyle olay mahalinden uzaklastim.
Arada bir kac kez bilincli olarak rafin karsisinda durup onlarla dertlesmis olabilirim.
Ama bunca yillik hukukumuz var insan arada hatir sorar yani.
Bu konuda taviz verecek degilim onlar benim eski dostum :)

Hatta eve Nutella almamak oyle kararliydim ki hic unutmam Cesmeye gittigimizde annemin Nutella alalim diye yarim agizla teklifine bile hayir dedim.
O da hic israr etmedi iyi mi?
Insan bir kizim ne olacak tatildesin ye der.
Yok "Aferin kizim yeme; boyle devam" dedi.
"Bak isteyince nasil da yemiyorsun" dedi.
Ne yapayim ben de "Vazgectim ya alalim" diyemedim.
Hey hayt!Gurur karin doyurmuyor! Hatta nutellanin verdigi keyfi hic vermiyor ama cok cabuk gaza geldigimi soylemistim degil mi?


Boyle boyle tam 10 ay gecti.
Yazmaya kolay 10 ay!
Ve ben Italya tatilinde yaptigim kucuk kacamak disinda nutella yemedim.
O kadar da olur ama.
Nutellanin memleketine git, kahvalti da onune versiler, "Yok ay alir misiniz yemeyecegim" de.
Zaten kavanoz almadim ya canim topu topu 10 gramlik paketler veriyorlar.
Onlari da yiyiverdim.
Tamam birden fazla paket yemis olabilirim
Siz de ustume gelmeyin ama tatildeydik canim :)
Ayrica Nutellanin membagina gittik diyorum :)

Iste bu zorlu! mucadeleler esliginde gecen 10 ayda ben Nutella yemiyorum artik diye ortalarda gururla dolanirken, ne oldu?
Gecenlerde benim moralim bozuktu ya biraz Ozan eve geldi ve "Sana bir surpriz getirdim" dedi.
Cantadan elini cikarmasiyla ne goreyim nutella kavanozu tutuyor!

10 ay diyorum, yemedim diyorum, Ozan nutella kavanozunu eve getirmis diyorum!
Hemen kaldir onu gozumun onunden diye bir soyledim ki cocuk nutella yerine eve el bombasi getirdigini falan dusundu!
Saskinlikla bana bakadursun, ben cikar onu evden nolur cikar diye yalvarmaya baslamistim.
Bagimlilik iste ne yapacaksin insan sacma davranislar sergileyebiliyor. 
"Ama ben moralin duzelsin diye almistim bunu sana" dediginde verdigim asiri tepkiden utanip sesimi kestim.
Ama yani moralim duzelsin diye baska bir sey al degil mi? 
Ne bileyim cicek al, parfum al hadi acelen vardi cikolata al. 
Niye nutella ya niye nutella?

Biraz fazla tepki verdigimi kabul ediyorum ama sonuc ortada.
Tam 2 haftada 100 gramlik nutella kavanozunun dibi gorundu bizim evde.
Boyle kasik kasik yedim nutellalari.
Kendisi eve alip getirdigi icin ses de cikaramadi Ozan.
Kacak gocek degil televizyonun karsisinda ayaklarimi uzata uzata yedim vallaha.
Ama bitti, her guzel sey gibi Nutella kavanozu da bitti.
Bir defalik bir seymis bu, eve yeniden Nutella almayacakmisiz, oyle duydum!

Vallahi zincirler kirildi bir kere ben soyleyeyim :)

Eger yeniden Nutella bagimlisi olursam bunu buraya yaziyorum suclu asla ben degilim!
Ailemizdeki ilgililere sevgiyle bildiririm :)

7 Kasım 2012 Çarşamba

Gonja ya :) (2)... GB Apla!


Belki hatirlarsiniz gecenlerde soyle bir yazi yazmistim:
Bunun ustune Gonca bana bir mail atmis.
Gerci pardon; bana degil GB aplaya bir mail atmis :)
Farketmissinizdir belki Gonca ve Uruniko bana GB deerler. 
Hatta genelde bana GB dediklerinden Gulcin dediklerinde aramizda bir sorun var diye dusunulebilir :)
Zamaninda Memoli'ye cok ozenirdim ben "Bana sadece is arkadaslarim Memoli der" dediginde.
Bana da nasip oldu boyle bir sey sukur :)

Neyse bu uzun girisgahtan sonra bakin bakalim GB niye olmus GB Apla ve Gonca ne sormus O'na :)

Sevgili GB Apla

Ilgiyle akip ettigim blogunuzda yeni yayinladiginiz bir yazinizi az evvel okudum. "Yarali Adam" adli yazinizda

aldatilmanin ve terk edilmenin her insani ne kadar acittigini ressam ne guzel anlatiyor denmis.



Son zamanlarda herseye sinirlenebilen bir insan olarak takdir edersiniz ki buna da cok sinirlendim. Diyeceksiniz neye sinirlendin?



Hemen anlatayim efendim:  

Bu aldatan serefsiz insalarin aldatma hikayelerini dinleyip, onlarin mutlu hayatlarindan bahsetmezken surekli aldatilip arkada kalan zavalli icin ovunclu bir agit yakiyoruz. 
Simdi adamcagiza iyi mi olmus? Olmamis tabi. 
Icinde kaldigi bu durum cok cok uzucu ve sirf bu nedenle bu resimde cok uzucu ayrica sinir bozucu.


Sanat tarihi acisindan en guzel eserlerin aci ile yaratildigini surekli empoze eden bir toplumda (ki bu noktada aciyi surekli goklere cikarmis oluyoruz) bizden mutlu olmamizi nasil beklerler?

Sevgili GB Apla, bu kadar insan bizim huzunlenmemiz ve mutsuz olmamiz icin caba harcarken biz nasil mutlu olacagiz?
Cevabinizi buyuk bir heyecanla bekliyorum.
Belki de gelecegim, mutlulugum sizin yazacaginiz satirlarda sakli.
Sevgiler
Rumuz Goncagul

Tobe estafurullah :) Allahim bir arkadasim, en azindan en yakin arkadaslarim da normal olsun ya! Bu durumda buyukler "para parayi, deli deliyi ceker" der. Hah bizimkisi de o hesap :) Ben de deliligimi gostereyim bari  dedim. Hem Oturmus yazmis bana, GB Apla demis, fikrimi almak istemis yanitsiz birakmak olmaz dedim cevap yazdim efendim. GB apladan ogutler buyrun okuyun :)

Yavrum, evladim, benim hisli guzel cocugum,

Oncelikle sanatcinin hislerine verdigin degerden dolayi seni kutluyor, kucaklayip gozlerinden opuyorum. 
Bak simdi adamcagiz bu diyarlardan goceli cok olmus, hani halk arasindaki deyimle kemikleri kalmamistir   yagiz delikanlinin. 
Ama bak ne yapmis silinip gitmemis dunyadan, arkasinda bir eser birakmis. 
Yani bir anlamda olumsuz olmus. 
Bu durumda O'nun haline uzulmen degil O'nun bu dahiyane fikriyle gurur duyman gerekmez mi guzel cocugum?

Haa bir konuda sana hak veriyorum. 
O aldatan, cok afedersin agzimi bozacagim, saygisiz kiza ve onun nezdinde aldatan tum yellozlara diyecek sozumuz yok mu? 
Var elbette. 
Bak onlardan soz eden kalmis mi? 
Kalmamis. 
Iste onlarin hakettigi son da bu.

Ayrica nereden biliyorsun aldatanin mutlu oldugunu demezler mi sana? 
Derler. 
Ama ben demeyecegim. 
Neden? 
Cunku senin gonlundeki ulvi sevgiyi gordum yavrum. 
Aska saygini kalbimde hissettim. 
O yuzden sana hak veriyorum guzel kizim. 
Bu sartlarda mutlu olmak zor; ama imkansiz degil. 
Unutma ki boyle buyuk bir keder ancak buyuk bir hazdan sonra yasanir. 
Sen Coubert'in yasadigi hazzin buyuklugunu dusun ve aska inan yavrucum.
Ayrica bahane uretme mutlu ol canim!
Sevgiler
GB Apla

Iste biz de boyle egleniyoruz ne yapalim
E ben sizi her firsatta biz normal degiliz diye uyarmisim zaten degil mi :)
Ama Gonja benden deli o baska :)
Bir de apla diyor ya :)

Sizin de GB Aplaya sormak istedikleriniz varsa luten cekinmeyin mail adresim burada :)
gulcince@hotmail.co.uk

Gonja ya gercekten Gonja ya :)

Bunlar da ilginizi cekebilir

Related Posts with Thumbnails