Bugun de boyle etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bugun de boyle etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Haziran 2017 Salı

Bugun de boyle...

Disarida nasil bir yagmur yagiyor anlatamam. Ruzgardan yan balkondaki ciceklerin saksilari devrilecek sanki. Zaten dun gece agaclar devrilmis Londra'da. Oyle bir ruzgar var. Oyle bir yagmur var. Pencereden disariya bakinca bugunun 6 Haziran olduguna inanamaz insan. 

Ben yaz insaniyimdir biliyorsunuz. Kisi sevmem cok. Ama bugun, bu hava benim hosuma gitti biliyor musunuz? 

Demin Deniz'i uyuttum. Pencereden disariya baktim. Gecen kis geldi aklima. Hani Deniz'in daha kucuk oldugu o kis gunleri. Acemi anneligim. Denizin en ufak halleri...


Icim isindi. Oyle guzel aniyorum ki o gunleri. Oyle yuregimi titretiyor ki o gunlerin anilari. Cok sevdim ben o zamanlari be blogsever arkadasim. Deniz'in yarim saatlik uykularina sigdirmaya calistigim telaslarimi sevdim. Onun o kus gibi kucagimda olusunu sevdim. Sirf Denizle gunlerimizi kapsiyor diye ben bu sene kisi bile sevdim...

O yuzden simdi disarisi tufan. Hem de Haziran ayinda. Ama ben sirf bana gecen kisi hatirlatiyor diye sevdim bu havayi bugun. 

Kizimi uyuttum az once. Cayimi aldim, blog yazisi yazmaya basladim. Arada gidip bakiyorum, misil misil uyuyor Deniz. Ama birazdan uyanir. Ilk gunlerden beri hep yarim saat onun gunduz uykulari. Olsun. Yatakta boncuk gozleriyle guler bana. Kim uyanmis, kim uyanmis derim kucagima lirim onu. Kafasini omzuma gomer, oyle biraz dururuz beraber. Cani isterse biraz da emer. Oynariz sonra beraber. Arada bunalir, biraz homurdanir. O oyle yapinca bana bir gulme gelir. Alirim kucagima ziplatirim kizimi. Guleriz yine beraber. Gecen kis gibi. Denizle beraber gecirdigimiz gecen kis gibi. Omurumun en guzel kisi.

Iste bugun de o kisi hatirlatan gunlerden biri. Sanirim omrumun en guzel yazinin, en yagmurlu ama en nostaljik gunu.

Bugun de boyle olsun o zaman.
Gunesiniz daim olsun. Disarida degilse de iciniz de. Iyi mi?...


30 Mart 2016 Çarşamba

Ben Harbiye Sahnesindeyken

Dans ettigim gunleri bazen cok ozluyorum.
Buna sasirmiyorum. Boyle olacagini biliyordum.
Aldigim karardan da asla pisman degilim.
Ben profosyonel dansci olmayi gercekten istemedigimi dusunuyorum son yillarda.
Isteseydim denerdim. Ben denememeyi sectim.
Yanlis da yapmadim. Kendimce hakli sebeplerim vardi,

O yuzden simdi o gunleri ozleyince uzulmuyorum.
Hatta seviniyorum bile.
Demek ki diyorum dans ederken cok mutluymusum. Cok mutlu olarak dansetmisim. Ne mutlu bana.
Oyleydim de.
Cok mutluydum. Cok severek dans ettim.
6 yasimdan 24 yasima kadar dansettigim bir tek gunde bile ne yapiyorum ben diye dusunmedim. Vucudumun her hucresiyle, her kasiyla mutluydum. Oyle sevdim. Oyle cok sevdim dansetmeyi.
Zaten sevmesem heralde gunde bazen 8 saat suren calismalara nasil katlanirdim?

Bazen diyorum ki Gulcin universite hayatinin cogunu o calismalarla gecirdin. Tatillere gitseydin, gezseydin, dolansaydin.
Bir an, bir an evet diye dusundugum oluyor. Sonra yok be diyorum. geziyoruz iste. O zaman dans etmeseydim simdi boyle mutlulukla andigim dans hatiralarim olur muydu?
Daha da onemlisi o zaman bunca doya doya dansetmis olmasaydim aklimda Ah neden danscilik icin daha fazla cabalamadim sorusu olmaz miydi?
Hah o yok iste ben de. 
Hayatta ki en buyuk mutluluk en azindan bu konuda keskesiz olmak benim icin.

Doya doya dans ettim.
O sahneye ciktigim her gun iyi ki bu sahnedeyim diye dusunerek dans ettim.
Yillarca kuliste karanlikta her bekledigimde heyecandan titredim. Sahneye ilk adimimi atarken her seferinde kalbim yerinden cikacak sandim. Sahnede alkislari her duydugumda mutluluktan yerimde duramadim.
Cok guzeldi, Cok guzel zamanlardi,

Simdi niye bunu yazdin diyeceksiniz.
Su videoyu yollamis bir arkadasim.
Benim hayatimdaki en guzel anilardan biri bu.

20 yasindayim ben burada.
Kardes Turkulerin acik havada konseri var.
O sene ilk defa konserde bazi parcalarda dans da olacak.
Dediler ki bana BGST danscilariyla sen de Harbiye sahnesine cikmak ister misin?
Istemez miyim?
Bayilirim.
Kosa kosa gelirim.
O yaz biz hep calistik.
Hatirliyorum cok ama cok sicak bir yazdi. Biz her gun o sicakta yilmadan saatlerce calistik. 
Konserdeki 3 parcaya dans yazildi.
Ben yazmadim danslari.
Ben sadece danscilardan biriydim.
Performer :)

Sonra hic unutmam, 21 Temmuz gunuydu.
Ben, Kardes Turkuler ve BGST danscilari ile Harbiye Acik Hava tiyatrosunda gosteriye ciktim.
Simdi bile o aksami dusununce icim bir pir pir ediyor.
Her gosterinin heyecani ayriydi.
Hepsi cok guzeldi.
Harbiye sahnesinde olmak da gercekten guzeldi. 

Simdi yillar sonra bu videoyu izlerken nasil mutlu oldum anlatamam.
Dansci olmadim ama iyi ki dans ettim ben su omru hayatimda.
Beni dansa baslatan anneme, babama, abime cok ama cok tesekkur ediyorum.
Belki de bilmeden bana hayatimin en guzel hediyesini verdiler.

Harbiye, istanbul, izmir daha bir suru baska sehir...
O sahnelerde olmak...
Oyle guzeldi ki anlatamam...

Neyse iste boyle Gulcin Harbiye sahnesindeyken... :)



16 Şubat 2016 Salı

Bugun de boyle

Haftasonu Goncalar buradaydi.
Nasil iyi geldi anlatamam.
Bilerek ayarlamamistik ama tam zamaninda oldu gelisleri.
Cok iyi geldi bana.
Cok iyi.

Hava cok soguktu ve hala cok soguk Londrada.
Ama gezdik.
Yuruduk.
Bol bol da sohbet ettik.
Iyi geldi.
Hakikaten iyi geldi bana.

Insan, en cok insan ozluyor.
Boyle bu yurt disinda yasamak.
Ilk geldigimiz gunden beri bu duygu benim icin hic degismedi.

Yurtdisinda yasamanin pek cok avantaji var.
Ama iste bir de ozlemesi var.
Dedim ya; insan, en cok insan ozluyor.
Bu isin gercegi bu.

Ben sansliyim, biliyorum.
Cunku atlayip atlayip gelen arkadaslarim/iz var.
Cok sukur.

Bugun Goncalar geri donuyor.
Persembe gunu baska bir arkadasimiz geliyor. 
Sonra haftaya Cuma baska arkadaslarimiz.
Nasil seviniyorum anlatamam.

Anneannem derdi ki.
"Allah kimsenin kapisini kapatmasin kizim. Geleni gideni olan ev kadar guzel sey yok."
Yasim ilerledikce anneannemin ne demek istedigini daha iyi anliyorum.
Allah kimsenin kapisini kapatmasin.
Hakikaten sevdiklerinle vakit gecirmek gibisi yok.

Bu aksam Goncalar olmayacak evde.
Ozan'in da Oxford'ta yemegi var yine.
Yani yalnizim aksam.
Sabah ise gelmek icin evden ciktigimda bunu dusundum.
Bir huzun coktu icime yalan degil.
Gelen gitmesin istiyorum.
Her gelen mumkunse hep bizimle kalsin.
Sevdiklerim hep etrafimizda olsun. 
Keske.
Olmayacak biliyorum.
Ama iste isteyenin bir yuzu kara :)

Neyse...
Dedigim gibi...
Daha dogrusu anneannemin dedigi gibi...
"Allah kimsenin kapisini kapatmasin. Geleni gideni olan ev kadar guzel sey yok."

9 Ekim 2015 Cuma

Yeter ki onursuz olmasin ask

Hani bazi sabahlar aklinizda bir sakiyla uyanirsiniz.
Bir gun once dinlememissinizdir o sarkiyi.
Hatta uzun zamandir dinlememissinizdir.
Ama gelip yerlesir dilinize.
Kafanizin icinde doner durur.
Arada gun icinde kendinizi o sarkiyi soylerken de bulursunuz.

Neden o sarki?
Neden bugun?
Nereden cikti?

Cevapsiz sorular.
Bildigim tek sey var sabahtan beri aklimda bu sarki var.


Olurum yoluna olurum de yine boyun egmem
Yakarim dunyayi ugruna ama sana egilmem.
Oyle sinirsiz oyle derin oyle cok severim ki korkarsin.
Kuruyup cole donsem de pare pare olsam da egilmem. 

Ne guzeldi bu sarkilar.
Ne guzeldi bu kasetler.
Biz ne sansli cocuklardik ki bunlari dinliyorduk.

Ozluyorum o zamanlari.
Deryayla odaya kapanip kaset dinlemelerimizi.
Radyodan sevdigimiz sarkilari kaydedisimizi.
Sonra basa sarip sarip bikmadan ayni sarkilari sevmemizi.

Guzel cocuklardik biz guzel.
Guzel seyler dinler, guzel seyler okurduk,
Guzel kederlenir, guzel gulerdik.

Ah ne diyeyim.
Ben bizim ergenligimizin naifligini seveyim!

1 Temmuz 2015 Çarşamba

Londra'ya yaz geldi :)

Sevgili blogum, 

Sana tarihi bir seyi not dusecegim: Londraya yaz geldi. 
Hava sicakligi bugun 35 dereceyi gosteriyor. 
Golgede!
Bu kadar sicaga aliskin olmayan halk ne yapacagini sasirmis durumda :)

Ise gelirken insanlarin kiyafetlerine bakip gulmemek icin kendimi zor tutuyorum.
Bu kadar sicagi sadece Akdeniz kiyilarinda gormeye aliskin olan Ingiliz halki ne giyecegini de sasirmis durumda.
Hasir sapkalarla ofis yolunda olan insanlar var :)

Ha onlara guluyorum da benim halim normal mi?
Degil.
Cunku cok da yazlik kiyafetim yok burada. 
Yazliklarimi genelde Izmirde birakiyorum.
Insan tabi Londrada ip askili elbise giyebilecegini pek de tahmin edemiyor :)
O yuzden her sabah dolabimin basinda yaraticiligimi konusturmak zorundayim.
Bu konuda cok da basarili oldugumu soyleyemeyecegim ama idare ediyoruz iste :)


Sehir sicaga hazirlikli degil.
Mesela tren koltuklari falan hep kadife.
Normalde bos koltuga kendini atmak icin birbiriyle yarisan Londra halki baktim bu sabah koltuklara yanasmiyor bile.
Eh 35 derece sicakta kadife koltuk kolay degil :)
Zoraki bir kibarlik geldi herkese.
Buyrun lutfen siz oturun...
Aaa lutfen buyrun ama :)

Toplu tasimanin cogunda klima falan yok.
Dusunursen neden olsun ki?
Klimalik pek bir hava yok.
Ya da.. Yoktu ama artik var :)
O yuzden trenlere binerken "Lutfen yaninizda su tasiyin" anonslari duyuluyor. 
Anca su tasiyin desinler, bir su ikram eden yok :)

Yaslilarin sokaga cikmamasi icin yapilan uyarilar gazetelerde birkac gundur bas sayfalarda.
Ama tabi ki cikiyorlar.
napsin insanlar, bu tarihi olaya taniklik etmesinler mi yani :)
Sokaktaki yaslilar da iste bu benim kadrajima yakalananlar gibi semsiyeleriyle dolasiyorlar
Laf aramizda sanirim Ingiliz zerafeti diye bir sey var. 
Ama genclere pek gecmemis sadece yaslilarda gorulebiliyor :)


Yollar kalabalik!
Ve hatta mahser yeri.
Parklarda, dere kenarlarinda adim atacak yer yok.
Gunesi goren halk kendini sokaga atti.
Insanlar an itibariyle sokakta yiyor, konusuyor, uyuyor.
Yani Londra halki neredeyse sokakta yasiyor :)

Beni sorarsaniz...
Halimden memnunum.
Sicaktan hicccc sikayetim yok.
Zaten biliyorum gecici.
O yuzden sicagin her bir aninin keyfini cikarmaya calisiyorum.

Malesef ofisteyim cogu zaman.
Ama kacmak icin hic bir firsati kacirmiyorum.
En ustteki fotograf dun ogle arasindan.
Toplantidan erken kactim attim kendimi sokaga.
Boyle, arayi buldun mu kacacaksin.
Yoksa imse aman sicagin keyfini cikar hadi git demiyor :)

Bu da dun aksam is cikisi...
Ozan da yoktu ben de eve gitmek icin acele etmedim acikcasi.
Attim kendimi dere kenarina.
Biraz keyif yaptim.
Kitap okudum, kugulari izledim.
Nasil guzel su kugular....


Kisaca diyecegim su ki...
Yaz guzel sey yahu
Hep kalsin bizimle :)
Londra yazindan sevgilerimle :)

29 Nisan 2015 Çarşamba

Bugun de boyle...

Sevgili blogum,

Dun tum gun suren bir toplanti vardı. İşte klasik. Aksam da Ozan'ın işi var. Önemli değil ben de evde takılırım. Ama gün öyle yoğun, uzun ve yorucuydu ki akşam eve gidip oturmak istemedi canım. Keşke dedim. Keşke arayıp da birisiye buluşsam.

Türkiye'de olsam dedim. O zaman Gonca'yı arardım. Gonca Amerika'da şu ara olmazdı arayamazdim. Hepşen'i aradım, Sebnem'i arardım, Aylin'i arardım. Arardım bir bir arkadaşlarımı. Hangisi uygunsa onu görürdüm. Birden fazlası uygunsa hepbirlikte görüşürdük. Önceden planlamama gerek olmazdı. Arardım son anda...

Sonra düşündüm.  Burada da Banuyu arayabilirim, Aslı'yı ararım sonra, Tuba'yı ararım, Handan da var. Ama herkesin de bir planı düzeni çoluğu cocuğu var. Olsun. Belki buluşmak isterler. Hatta Banu'ya desem ki bunaldım atlar gelir biliyorum.  Ama işte aramadım. Yine kabullendim durumu. Akşam oyalanırım dedim. Film izlerim. Skype yaparız. Sosyal medya... Aslında esin var burada ama toplantısı var. Müminlere buradayım haftasonu keşke şimdi de burada olsalardı... Olsun. Oyalanırım ama ben.

Sonra toplantı bitti. Telefonumun da şarjı az. Baktım whatsupda 2 mesaj var. Biri İzmir'deki arkadaşım canımdan. Diyor ki çok özledim. Ah dedim ben de... Diğeri Özlem. Gonca vasıtasıyla tanıştık . O da buralarda. Demiş ki Gülçin hangi ofistesin ben holborndayım. Tesadüf bu ya ben de merkez londradaki ofisteydim, özlem dedim hala buralar da mısın görüşelim. Süper dedi görüşelim.

Böyle şeyleri çok söylemem ama kalbin temizmiş be bloğum. Nasıl sevindim özlemin mesajına anlatamam. Meğer gönlüm öyle haydi buluşalım densin istermiş onu anladım.

Buluştuk Özlemle. Muhabbet ettik. Dedikodu yaptık. Güldük, konuştuk. Nasıl iyi geldi anlatamam. Hani 3 seans psikoloğa, 5 posta masaja, 7 kez gyme gitsen anca bu kadar rahatlarsın :)

Yeniden anladım; 
Insanın ilacı insan. 
Bunalmanın ilacı sohbet. 
Yalnızlığın ilacı arkadaş.

Ve ben taa buralarda haydi buluşalım diyen insanlarla yaşayabilmen çok şanslı bir Gülçinim.

Evet uzaktayım. Evet hayatımın en güzel yanları ailem arkadaşlarım yanımda değil, evet bazen kendimi samimiyetle söylüyorum çok yalnız hissediyorum. Ama sonra böyle bir şey oluyor. Keşke eve gitmesem dediğim bir an whatsupdan neredeysin diyen bir mesaj geliyor. O zaman diyorum ki dur Gülçin, bir bak hayatına ve mutlu olacağın şeyleri gör.

Görüyorum.

Evet, iflah olmaz bir iyimserim. Ama çok şükür ki iyimser olmak için çok geçerli sebeplerle yaşıyorum.
Çok şükür.

18 Mart 2015 Çarşamba

Arada boyle bir ayhh geliyor bana...

Boyle bir bunalma.
Boyle bir icin icine sigmamasi hali.
Boyle bir oldugun yere sigamama hali.

Hani yani bir icten ice huysuzluk ki anlatamam.
Sebep var mi?
Yok.
E ne o zaman bu hal?
Ay ben de bilmiyorum.

Dun cok yogundu ofis.
Hep yogun zaten.
Is cikisi birisinin ayrilisi icin bir barda toplanilacak.
Iyi gittik.
Ne var eglen iste degil mi?
Degil.
Ne sohbet sariyor, ne mekan icimi aciyor.
Gozum hep saatte.
Ay dedim Gulcin kalk!
Ne yahu cezaya mi biraktilar seni buraya. Kalk evine git.

Kalktim.
Eve geldim.
Oh dedim soyle bir oturuum.
Bir keyif yaparim.
Actim internetten birseyler. Aldim elime Izmirden getirdigim cigdemlerimi.
15 dakika keyif yapmisimdir.
Yok yine olmuyor.
Yine bir icten ice huzursuzluk.
Ay dedim Gulcin kalk!
Ne  yahu zorla mi oturtuyorlar seni burada. Kalk yat!

Yattim.
Uyumusum.
Ruyamda neler neler.
Bir Indiana Jones, Bir James Bond bir ben!
Yeni gun yeni umutlar dedim basladim bugune ama hissediyorum o icten ice huzursuzluk yaniyor yine.

Deli miyim neyim yahu?
Ne bu halim anlamadim.
Aa bu hali de hic sevmedim.
Kendime su sarkiyi armagan ediyorum.
hep iyi gelir bana dinleyeyim :)


Belki ustumuzden bir kus gecer
Kanadindan bir tuy duser

Sarkinin da halimle alakasi yok farkindayim ama bugun boyle beni idare edin :)


14 Ocak 2015 Çarşamba

Kus Sesleri...

Benim icin bu dunyadaki en guzel seylerden biri kus sesleri.

Bu sabah bilmem neden 5te uyandim. Erken de yatmamistim aslinda ama 5te gozlerim acildi. Sanirim soguk alginligi icin aldigim vitaminler yedigim meyveler falan enerji fazlaligi yaratti :) Uyur uyanik gecen yarim saatin sonunda 5:30da gune basaldigimi kabul ettim.

Ozani da uyandirmamak icin sessizce durdum oyle. Aslinda oyle sessizce bir sey yapmadan durabildigimiz anlar ne guzel. Ne guzel dinleniyor insan o anlarda. Ustelik benim o dinlendigim dakikalarima kus sessleri eslik edyordu bu sabah. Civil civil kus sesleri...

Bu yuvalari. Bizim arka bahcede yasiyorlar.

Bir nevi komsu. Komsularin en tatlilarindan.

Hemen hemen hic susmuyorlar desem yeri :) Ne zaman kulak kabartsam orada civil civil sakiyor oluyorlar. Gece, gunduz, yaz, kis hep oraladalar.

Anlamak isterdim onlari. Hep ayni seyi mi soyluyorlar acaba? Yoksa konustuklari baska baska seyler mi var?

Bunlari bilmiyorum da bildigim bir sey var benim icin bu dunyadaki en guzel seylerden biri kus sesleri ve ne mutlu ki onlari duyarak uyanabildigim sabahlar var.

Bugun de Gulcin boyle iste :)

6 Ocak 2015 Salı

Bugun de boyle

Dun her ne kadar kendimi motive etmeye calissam da zor gecti tabi ki. Ofisin ilk gunu zor oluyor ne yaparsan yap. Saat saydim resmen! Cok sukur ki bitti de eve gidebildim.

Daha dogrusu eve gitmeye niyet edebildim. Gitme kismi cok kolay olmadi zira trenler yine! duzgun calismiyordu. Bu Ingilterenin trenler konusunda yapmasi gereken cok sey var. Cok calismalri lazim cok :)

Eve donerken surunmek hic guzel bir sey degil. Kesinlikle. Hele bir de acsaniz. Gerci ben hep acim. O yuzden o bir kriter olmamali. Ama diyecegim o ki eve vardigimda hic de keyifli degildim. Tum gun calis, sogukta trenler arasinda surun. Ay aman!

Kapiyi acip posta sepetine baktim. Aslinda cok bakmam ben o sepete. Bize bir sey gelmiyor ki, neden bakayim. Bize gelen bir sey olursa kesin resmi evrak, fatura falan. Onlarla ilgilenme zevkini Ozan'a birakiyorum :)

Ama dun aksam baktim o sepete ve yesil bir zarf gordum. Icimden soyle bir his gecti; rengi ne guzelmis keske bize gelmis olsa...

Elime alinca ne goreyim ustunde benim ismim :) Yorgunluk, bezginlik vallahi hepsi o zarftaki ismi gorunce gecti gitti.

Goncam kart gondermis bana, bize Istanbul'dan. 
Arkadas kokan bir kart. 
Istanbul kokan bir kart. 
Cok guzel bir kart.

Gecenlerde bir yazi okumustum. Diyordu ki... Arkadas, siz hic beklemezken yuzunuzu guldurendir. Ya da oyle bir sey iste. Tam bilemedim. Ama sunu cok iyi biliyorum.  Goncam dun yine benim yuzumu guldurdu. hem de hic beklemezken. hem de gulumsemeye o kadar ihtiyacim oldugunu bilmezken. Arkadas dedigin...

Aksamin geri kalininda mutluydum ben. Hatta bence dun aksam dunyanin en mutlu GBsi bendim :)
Iyi ki arkadaslarimiz var iste..
Bugun de boyle...

PS: Sagol GGlerin en tatlisi :)




19 Kasım 2014 Çarşamba

17siydi ayin ve 1999 yiliydi dunyanin…

17siydi ayin ve 1999 yiliydi dunyanin…

Bu cumleyle baslayan bir belgesel izledim televizyonda. Canim yeniden.yandi Unuttugumuz onca seyi yeniden hatirladim. Evet ne dersek diyelim unuttuk. Yikilan evleri, yollardaki kazalari, etrafi kaplayan tozu dumani, icimizdeki aciyi unuttuk. Yok aslinda hicbirini unutmadik. Gocukleri, yaralananlari, hayatini kaybedenleri de unutmadik… Sadece gormez olduk, gosterilmeyince bilmez olduk. Insan beyni elbet kendini koruyacak dusunmez olduk.

Ben gecen gece yeniden gordum gocuk altinda kalmis insanlari. Yeniden duydum onlarin yorgun seslerini ve kurtarma ekiplerinin yakarislarini. Yeniden dusundum biz hayati normallestirirken o insanlarin acilarla yasamayi ogrenmis olmalarini, biz kaybedilenleri sadece bir toplam sayi olarak akilda tutarken, o insanlarin kaybettikleri her isimle bir parcalari eksik yasamayi ogrenmis olmalarini.

Ben gecen gece yeniden cok aci seyler gordum o belgeselde. Abartmamislardi, insanlari uzmek icin ajite etmemislerdi hicbir seyi aslinda. O gunlerden gelen kayitlari ustune yorum bile yapmadan bir araya getirmislerdi. Bir de sag kurtulan ama asla eskisi gibi olmayan insanlarla konusmuslardi. Bu kadar. Cok kisaydi. Ama cok gercekti, cok yalindi, cok aciydi. Yeniden gosterdi, yeniden dusundurdu, yeniden hatirlatti…

Ben bir otobusun icindeydim o gece. Istanbuldan Izmire gidiyordum. Tam arabali vapurdan inmis Yalovadan geciyordum. Uykuyla uyaniklik arasinda savruldugumuzu, soforun “Allahim yardim et” diye bagirdigini, kafalarimizi oraya buraya carptigimizi hatirliyorum. Sonra acilan isiklari, radyodan gelen “Istanbul yerlebir oldu, tas tas ustunde kalmadi” anonsunu, arkamda kalan onlarca arkadasima ne oldugunu bilmeden, bize ne olacagini bilmeden saskinca kaldigimi ve cok uzuldugumu hatirliyorum. Durmasi icin yalvardigimiz soforun gozunden akan yaslara ragmen “Yapmayin dursak da bir sey yapamayiz, ustelik asla buradan cikamayiz” diye gosterdigi kararliligi, belki de cok mantikli olan o karara vicdanimizin verdigi tepkiyi ve otobusun camlarina yapisip caresizce gozyaslariyla bir cehennemin icinden gectigimizi hatirliyorum.

Ben o geceyi aklimdan silmeseydim, takip eden gunlerde gordugum ruyalari hala gormeye devam etseydim, yollarda gordugum kazalari, pijamalariya oradan oraya kosusan insanlari, ne yaptigini bilmeden dizlerine vurup aglayan teyzeleri gozlerimi her kapadigimda hala goruyor olsaydim delirebilirdim biliyorum. Unutmak zorundaydim, unuttum. Daha dogrusu surekli bunlari dusunmeye devam etmemek zorundaydim, dusunmez oldum. Ama bu belgesel bana yeniden unutamayacak, o geceyi dusunmeyi benim kadar kolay(?) birakamayacak olanlari gosterdi, sarsildim.

Biliyorum arada dusunmek gerekiyor ama sadece aciyi degil almamiz gereken tedbirleri de dusunmek gerekiyor. Bilincli olmayi dusunmek gerekiyor. Arasira televizyonlarda, gazetelerde cikan sadece korkutma amacli cozum onermeyen o haberlerden ben de nefret ediyorum. Iste onlara inat sadece korkmamak, tedbir de almak gerekiyor. Bir yerden baslamak gerekiyor, nereden baslayacagimizi bulmak gerekiyor….

Belgeselin sonunda diyordu ki “Hep yasamimiz aydinlik olsun”… sanirim bu dilege de gonulden katilmak gerekiyor.

Izlemeseydim keske dedim kendime ama gozlerimi kapamak gercegi silmeyecek hatirladim sonra…


11 Haziran 2014 Çarşamba

Bugun de boyle

Blog yazmanin en sevdigim yanlarindan biri de geriye donup okumasi.
Evet, ben o kendi blogunu donup donup okuyanlardanim.
Yasadiklarimi, bir zamanlar hissettiklerimi okumayi seviyorum.
Galiba blog yazmayi en cok bu yuzden seviyorum.

Kucukken hep hatira defterlerim vardi benim.
Sanirsin bir Paris Hilton hayati yasiyorum; yazardim da yazardim.
Sonra ozene bezene saklardim defterlerimi.
Aman bulunmasin.
O zaman da en buyuk keyiflerimden biriydi donup yazdiklarimi okumak.
Simdiki gibi.
Tek bir farkla.
O zaman kose bucak saklardim yazdiklarimi.
Simdi alenen internete yaziyorum.
Ikisi de ayni keyif, ikisi de baska keyif. 


Bugun sabah ise gelirken hava sahaneydi.
Aklima geldi bir zamanlar yine bahardi.
ve ben baharla ilgili bir yazi yazmistim dedim.
Hatta Candan Ercetin'in Bahar sarkisini da eklemistim yaziya.
Detaylari hatirlayamadim.
Ama o zaman da soyle dusundugumu hatirladim:
Ben her bahar asik oluyorum.
Hem de bahar mevsiminin ta kendisine.
Alerjilerime ragmen etrafimi saran ciceklere.
En cok da adini bilmedigim ama her bahar ortaya ciksalar da dilek tutsam diye bekledigim bu guzellere. 



Sonra ofise geldim buldum yaziyi. Iste burada...
Taa 2011 de yaklasik da bu zamanlarda yazmisim o yaziyi.
Simdi donup okuyabiliyorum o gunku hislerimi.
Simdi ben nasil sevmeyeyim blog yazmayi.
Gerci su gunlerde yaz icin yazmaliyim bunlari ama malum ingiltere yazi ancak benim bildigim bahar :)

Bu arada boyle yazinca bir garip hissettim.
Yalniz olmadigimi umuyorum.
Bir ben degilim donup yazdiklarini okuyan degil mi?
Yoksa bir ben miyim bu deli aramizda :)

3 Mayıs 2014 Cumartesi

Bugun de boyle

Genelde haftasonlari blog yazmam ben. Yazmak istemedigimden degil. Tum hafta calistiktan sonra bilgisayarin basina gecmek istemedigimden. Bugun nedense icimdenb log yazmak geldi ama.

Icimden blog yazmak geldi de klavyenin basina gecince ne yazsam bilemedim. Yazdim yazdim sildim cumleleri. Icime sinmediler de degil ama ne bileyim iste bir turlu yazdigimi begenedim. O zaman bir nevi gunluk yazayim bar,i siz de beni idare ediverin :)

Ozanla evimizde sakin bir Cumartesi gecirdik bugun. Telassiz, uzuun bir kahvalti. Ustune film keyfi. Bir de tum yorgunlugumuza ragmen disaridaki piril piril gunese dayanamayip yaptigimiz uzun yuruyus. Iste o kadar.

Bile isteye ara sokaklarda kaybolduk biz bugun. Hani arabalarin cok ugramadigi, motor gurultusunden uzak ara sokaklarda. En cok o sokaklari seviyorum. Oyle sessizler ki kus civiltilari bile duyuluyor o sokaklarda. Bir de su Londradaki ara sokaklarda oyle guzel ki kayboldukca kaybolasi geliyor insanin oralarda.

Simdi evdeyiz. Snooker varmis. ustelik dunya kupasi. Tahmin edeceginiz uzere Ozan icin yilin bir nevi en guzel gunleri :) Zaten snookerin karsisinda mayisti gitti. Bakiyorum arada gozleri bile kapaniyor. Istanbul yorgunlugunu o en guzel boyle atiyor.

Ben de belki o yuzden blog yaziyorum. Dinlenmek icin. Tabi ya. Insan hep en sevdigi seyi yaparken dinleniyor. Ozan snooker izliyor. Gulcin blog yaziyor. Iste bizim evin hali :)


Niye yazdigimi bilmedigim bir yazi oldu bu da boyle. Ama mazur gorun beni bu sefer. Insan bazen iste boyle, sadece yazmak istiyor:) Sadece yazmak istiyor.

 

Bunlar da ilginizi cekebilir

Related Posts with Thumbnails