Bugun bunu ogrendim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bugun bunu ogrendim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Kasım 2014 Perşembe

Bugun de bunu ogrendim... Asure

Bilmemek degil ogrenmemek ayip. Ben de bugun ogrendigim seyi, ogrenmekten dolayi cok mutluyum. O yuzden bilmemem ayip olsa da yazayim istedim.

Oncelikle sunu yazmaliyim. Asure tatlisini sevmiyorum. Cocukluktan beri de sevmezdim. Zorla degil ya sevmiyorum, sevemiyorum. Eskiden biz Izmirdeyken asure zamani gelince mutlaka bizim evde ya da anneannemde asure kaynardi. Hatirlarim baya alisverisi hazirligi da olurdu asure yapmanin. O hazirlik surecinin sonunda bana da birer ikiser o kaseleri komsulara dagitmak kalirdi. Sonra onlar da bize getirilerdi asure. Uzerinde nar varsa alirdim bir iki kasik. Yoksa pek yanina yanasmazdim. Ama evde sevilirdi yenilirdi.

Belki de sevmedigimden cok ilgim olmadi asureyle. Istanbulda yurtta yasamaya basladiktan sonra sadece yemekhanede asure olmasindan anlardim asure zamani oldugunu. Ve kendi evime tasindiktan sonra da bir kere bile pisirmisligim olmadi. 

Buraya kadar hersey tamam. Nihayetinde asure'nin tadini sevmeyebilirim. Bunda bir sorun yok bence. Ama size bir sey soyleyeyim mi ben cok buyuk bir ayip yapmisim farkinda olmadan, dun ogrendigim seyle bunu anladim. Ve gercekten utandim.

Oncelikle yaptigim ayip suydu: Twitterda mesela Asure sevmiyorum yazdim. 
Oyle gunluk konusmalarda yeter her yan asure oldu dedim. 
Goncamla yazisirken ne zaman bitecek asureler dedim. 
Buyuk bir ayip etmisim ozur dilerim.

Cunku ogrendim ki meger asurenin hemen hemen butun inanislarda bir yeri bir anlami varmis. Ben sadece Nuh tufani ile ilgili kismi hatirliyordum. Megerse asure Sunniler, Aleviler, Ermeniler, Rumlar ve daha niceleri icin baska baska hikayelere sahipmis. Goncam bir kismini soyledi. Bir kismini okuduk ogrendik. Bir kismini aa demek bundanmis diyip bulduk derken ben sunu anladim ki Asure gelenegi guzelmis, anlamliymis, arkasinda bilinesi hikayeler varmis. 

Wikipedia cok guzel anlatmis Asure ve Asure Gunu kavramlarini.

AşureHicri takvime göre Muharrem ayının onuncu günü yapılan tatlıdır. İslami inanca göre Muharrem ayının onuncu günü, Nuh'un Büyük Tufan'dan sonra karaya ayak bastığında elinde kalan son malzemelerle bu tatlıyı yapmıştır. 
Aşure, Arapça "aşu:re" kelimesinden gelmektedir.[1] Aşure, Ermeni ve Rum kültüründe de vardır. Ermeniler, 6 Ocak'ta "anuş-abur" yaparken; Rumlar, buğday, kuru üzüm ve bal ile yaptıkları "koliva"yı kilise kapısında dağıtıp ortasına bir mum diktikleri bir tabakla mezarın başına yerleştirmektedirler.
Alevi kültüründe, Kerbela Savaşı'nda Hz. Hüseyin'in öldürüldüğü günde aşure pişirilmesi ile aşurenin hiçbir hayvansal ürün içermemesi arasında bağlantı kurulur ve şiddetin genel olarak protesto edildiği ifade edilir.

Bugun iste bunu ogrendim. Evet belki de coktan biliyor olmaliydim ama gercekten bilmiyordum. Cocuklugumdan Nuh Peygamber ile ilgili kisim var aklimda. Gerisini hakikaten ya duymamisim ya da unutmusum. Simdi biliyorum.

Yalniz bugun cok onemli bir sey daha ogrendim. Su son zamanlarda asure ile ilgili soylediklerimle buyuk ayip yapmisim. Evet hala Asure tatlisini sevmiyorum. Ama simdi onume koyun bir tabak yerim hatta ikinciyi de isterim. Cunku sunlari okuyunca yine hatirladim da inanclara saygi duymakla basliyor hersey. Varsin ben sevmeyeyim tadini ama ona bunca anlam yuklendiyse gelsin basimin ustunde olsun.

Gecen yazdan yazdan sonra bazi seylere karsi mesafeliyim. Ama inanca saygi konusunda yerim baki. Hep oldugum yerdeyim yani herkesin inancina saygiliyim. O yuzden o soylediklerimi yakistiramadim kendime. Olmamis ayip etmisim. Vallahi billahi kendimden utandim. Hayir bu kadar zor olmasa asure yapip dagitacagim. O kadar yani. Yok ya yapilisini dusundum de  o kadar degil :)

Iste ben bugun de bunu ogrendim...

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Polisiye bir olay...

Dunku yazidan sonra yorum yazarak, mail atarak iyi dileklerini paylasan bana destek olan hepinize ayri ayri tesekkur ediyorum. Ben degisiklikleri kolay yonetebilen bir insan degilim. Hic olmadim. Bunun farkindayim. Kendimi bu konuda geklistirmeye calisiyorum ama kolay degilmis anladim. Yazdiginiz her cumleyi defalarca okudum inanin ve hepsiyle yuzum guldu, gonlum ferahladi. Bundan aldigim cesaretle onumuzdeki gunlerde tum tasinma, gitme, toparlanma detaylariyla basinizi sisirirsem simdiden kusuruma bakmayin :) Anladim ki su surecte bana en iyi geceke sey yazmak ve paylasmak olacak. Sayenizde. Yeniden cok tesekkur ederim. 

Tabi aklim bu islerle mesgul olsa da beni sasirtan baska seyler de oluyor hayatta, Bunlardan birini bu sabah buldum, hemen buraya da yazayim dedim.

Rotterdamda bulunan guzel muzelerden biri Kuntshal. Muzenin kendisi kadar da guzel bir bahcesi var ki ben sanirim bahcesini muzenin kendisinden daha fazla ziyaret ediyorum :) Iste boyle bir gizli siginma yeri orasi benim icin....



Iste bu muzede 2012nin Ekim ayinda Oceans filmlerini aratmayacak bir hirsizlik oldu. Muzede ozel bir sergi vardi. Monet mi istersiniz, Picasso mu istersiniz. Pek cok unlu ressamin nadide eserlerinin orjinalleri muzenin  20. yil kutlamalri icin bir araya getirilmisti. Ve bir sabah haberlerde ne gorelim; gece sabaha karsi 3'te bu nadide eserlerin 7 tanesi hirsizlar tarafindan calinmis.

Normalde muzede alarm sistemi var elbette. Hatta oldukca iyi bir alarm sistemi varmis. Calmis da. Ama hirsizlar nasil ayarladiysa alarmin gec calmasini saglamis ve kapilar otomatik olarak kilitlenmeden binadan cikip gitmis. Polis olay yerine geldiginde adamlarin da 7 tane tablonun da yerinde yeller esiyormus.



Gunlerce haberlerde bu olayi verdiler. Cunku muze yetkilileri ve polis bu isi iceriden birilerinin yaptigindan supheleniyordu. Hirsizlar bu isi uzun sure planlamislardi ve hatta muzedeki pek cok ayarlamadan haberi olan kisilerdi. Sergideki en degerli 7 eseri hedeflemis, almis ve gitmislerdi. Filmlere konu olabilecek ciddi bir hazirlik geerektiren, gercekten isinde oldukca profosyonel hirsizlarin bu olayi yaptigi soyleniyordu. Calinan tablolarin degeri 100 milyon euronun uzerindeydi. Tabi satilabilirlerse... Hollandali yetkililere gore bu degerde tablolarin, calinmis olarak isaretlenmisken satilmasi zordu...

Elbette polis hirsizlarin pesini birakmadi. Zaten bu ulkede polisin cok yogun oldugunu sanmiyorum. Oyle cok da olay olmuyor. Hazir boyle de buyuk bir olay olmusken canla basla calismislardir elbette :) Zaten sadece Hollanda pilisi degil bir suru baska devletin polisi de dahil oldu olaya hatta uluslararsi duzeyde kirmizi alarmla hirsizlar ve tablolar aranmaya basladi. 



Aramalar gectigimiz Temmuz ayinda sonuc vermis. Ben duymamistim ama hirsizlik suphesiyle 6 kisi Hollanda ve Romanyada Temmuz ayinda gozaltina alinmis. Haberlere gore suphelilerden biri Romanyada bir sanat danismanina deger belirlemesi icin tablolari gostermis. Danisman da calinti tablolari hemen tanimis. Iste sonra kovalamaca baslamis. Baslamis da supheliler tutuklansa da tablolarin nerede oldugu bulunamamis!


100 milyon euroluk tablolar buhar olup ucmadi ya. Polis bunun pesini birakir mi? 
Birakmamis. 
Ve bugun okuduklarimiza gore ne olmus biliyor musunuz?
O 7 tane birbirinden degerli tablo... 
Yanmis gitmis kul olmus....

Saka degil gercekten. Soyle ki... Tutuklanan suphelilerden birinin annesi, oglunu cezalandiracak delil bulmasinlar diye, tablolari catir catir ocakta yakmis. Kimse buna inanmak istememis ama gectigimiz gunlerde kullerde yapilan arastirmaya gore tablolarin orada yakildigina dair buyuk kanitlar bulunmus.


Hakikaten film gibi olay.
Oceans bilmem kacin senaryosuna ilham bile verebilir bence :)
Ama filmi cekerlerse bence Oceans koymasinlar ismini.
Ben onlara baska bir  isim onerisi de buldum:
Yandi gulum keten helva...
Duruma uygun oldu sanki degil mi?
Gitti iyi mi onca tablo...

17 Nisan 2013 Çarşamba

Bugun de bunu ogrendim... Uyan sunam derin uykudan


Ben turku dinlemeyi cok severim.
Ozellikle abimden dolayi cocouklugum, ogrencilik yillarim, Istanbul gunlerim hep bir sekilde turkulerle suslenmistir. 
E hal boyle olunca turkuleri severim ben hatta bazilarina bayilirim.
Mesela su turku de cok sevdiklerim arasindadir benim.


Safak soktu yine sunam uyanmaz
Hasret ceken gonul derde dayanmaz
Cagiririm sunam sesim duyulmaz
Uyan sunam uyan derin uykudan

Cektigim gonul elinden
Usandim gurbet elinden
Hic kimse bilmez halimden
Uyan sunam derin uykudan

Sozleri, ezgisi, herseyiyle guzeldir bu turku bence.
Ne zaman dinlsem vay be derim ne sevmis, kimbilir neden ayri dusmus sevdiginden, neden kaybetmis sevdigini…
Gecen sabah sagolsun Ozan sayesinde ogrendim bu sorularin cevabini. Onun da internetten ogrendigi hikaye soyleymis...

Meger bu turkunun ozani Malatyali Fahri Kayahan karisi Fahiye'ye cok asikmis. Yasadigi donemin cok unlu sanatcilarindan  olan Fahri Kayahan o yillarda gecelerde turku soyluyor, birlikte yasayip gidiyorlarmis.
En az kocasinin O' nu sevdigi kadar kocasini seven Fahriye' nin sirtinda bir beni varmis.
Eski zamanlar, evlerde banyo yok, kadinlar yikanmak icin hamamlara gidiyor.
Bu kadincagiz da gitmis hamama, orada baska kadinlar da gormus sirtindaki benini.
Nasil olduysa bir sekilde baska bir kadinin kocasinin kulagina da calinmis bu ben olayi.
Iste o kulagina Fahriye' nin beni calinan kocayla, Fahri Kayahan bir gun kavgaya tutusmus.
Nedeni bilinmezmis bu ugursuz kavganin. Sinirlenmisler birbirlerine.
Kavga sirasinda o komsu kocasi iyice damarina basmak icin Fahri Kayahan'in ne konusuyorsun ben senin karinin sirtindaki bene kadar biliyorum, ya da benzer bir sey demis.
Iyice sinirlenmis Fahri Kayahan.
O sinirle eve gitmis.
Karisiyla kavga etmis.
Ve zavalli kadini oldurmus.
Sabaha kadar karisinin cansiz bedeninin basinda beklemis.
Iste bu turkuyu o gece karisinin basinda beklerken yazmis, soylemis.
Uyan sunam diye elleriyle oldurdugu karisina dermis meger…
Yillarca hapiste yatmis.
Soylenene gore cok uzulmus, karisini cok severmis, cok pisman olmus.
Olmus da neye yarar. Zavalli kadin gitmis…
Bir kadin daha el-gun, dedikodu, o-bu ugruna yitivermis :(
Simdi bu hikayeyei bildikten sonra dinleyince sanirim bu ikinci kitayi da karisinin agzindan kendine yazmistir diye dusunuyorum...

Bunca diyar gezdim gozlerin icin
Niye kustun bana el sozu icin
Dilerim Allahtan sizlasin icin
Uyan sunam uyan derin uykudan...

O suna uyanmaz artik… Uyanamaz...
O laflari cikaranlarsa yasar gider bir sey olmamis gibi.
Ah ah nedir bu kadinlarin cektigi…
Simdi, bu turkuyu dinlerken baska bir yaniyor icim…
Uyan sunam uyan, derin uykudan...

21 Eylül 2012 Cuma

Yarali Adam

Ozan ve Baris bana Fransiz bir ressam ve O'nun bir resmi hakkinda bir hikaye anlatti.
Gustave Courbert - Wounded Man (Yarali Adam)

1854'te Coubert Wounded Man'i bitirdiginde boyle bir eser cikmis ortaya. 
Bir kilic darbesiyle yaralanmis genc bir adam...
Bu resim bir otoportre, genc adam da Coubert'in ta kendisiymis.



Bu resim Pismanlik Tablosu olarak da anilirmis zira herkes Coubert'in eski bir resminin ustune, bilerek isteyerek, o eski resmi yok etmek icin bu tabloyu yaptigini bilirmis. 
Ama o eski resmin ne oldugu bilinmezmis.

Yillar sonra yapilan calismalar gostermis ki Wounded Man'in altindaki orjinal resim iste buymus. 
Hikaye de burada basliyormus.


Coubert asik olmus bu genc kadina. 
Oyle bir ask ki resimlere bile tasinmis. 
Nisanlanmislar.
O vakitler Coubert nisanlisini, kendisini ve asklarini iste bu tablo ile olumsuz kilmis.

Ancak hayat toz pembe kalmamis. 
Aldatilmis Coubert, nisanlisi tarafindan terkedilmis. 
Iste o zaman bu resmi yok etmek icin ustune Yarali Adam'i cizmis. 
Nisanlisini silmis O'nun yerini solda gorulen kilica vermis. 
Bir de kalbinin ustunde koca bir kan lekesi eklemis.

Iste boyleymis Wounded Man'in hikayesi. 
Askin kalp uzerindeki bir kan lekesine donusmesi...
Daha nasil anlatabilir ki bir insan terkedilmenin, aldatilmanin acisini.

Bunlar da ilginizi cekebilir

Related Posts with Thumbnails