Gozlem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gozlem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Nisan 2015 Salı

Gulcin futbol izlerse...

Geçenlerde ozan maç özeti izliyordu. Ben de oturdum yanına. Öyle futbol takip eden bir insan değilim ben. Ama öyle nefret de etmem. Zamanında Galatasaray taraftarıyım baya izlerdim maçları. Artık hİç alakam yok kendileriyle. Yollarımız kesinlikle ayrıldı. Futbolda desteklediğim tek takım var o da çarşı!

Neyse başka şey anlatacaktım ben. 

Baktım maça ve bir zamandır düşündüğüm bir şeyden emin oldum.
Sahadaki futbolcular = çocuk
Hiç farkları yok.

Hakemler inatlaşıyorlar. Etraftakilere sataşıyorlar. Yerlere tükürüyorlar. Onun bunun formasını çekiştiriyorlar. Ilkokul 5te bizim sınıfın erkekleri teneffüslerde maç yapardı. Hala işte aynı böyle şeyler yaparlardı. Şimdi sahadakiler eşek kadar adamlar ama o ılkokul 5teki sabilerden hiç farkları yok.

Mesela son dünya kupasında serbest vuruşlarda hakemler barajın önüne köpükle çizgi çekiyordu. Bilmem hala yapıyorlar mı onu maçlarda? Şok olmuştum izlerken. Neden? Çünkü 2 dakika bir çizgide duramıyor o futbolcular. Hakem çizgi çekse ne gam! Ay yok 30 saniye bir çizginin arkasında duramıyor adamlar.

En çok da hakemlerde o sırada ne konuştuklarını merak ediyorum.

Hal ve hareketlerinden anladığım kadarıyla şöyle olsa o konuşmalar hiç şaşmam

H: dur
F: durmam! Durmam!
H: dur yoksa fena olacak!
F: Durmam! Durmam!
H: Dur yoksa seni odana göndereceğim
F: Tamam ya!

Bir gun bir mikrofon uzatsalar da dinlesek ne guzel olacak. Hayır arkadas biliyorsun ki sen o çizgide durmazsan o top atılmayacak. Peki o zaman bu inat niye?

Bitmedi. Hakem düdük çalınca topu kucağına alıp gidenler var bir de.

Vermeyeceğim. Top benim. Vermeyeceğim oyuncağımı.

Nereye gidiyorsun acaba? Akşam yatağının başına mı koyacaksın topu?

Biz küçükken abimler arsada maç yapardı. O zaman top çocuğunsa ve annesi onu eve çağırdıysa öyle kucağına alır giderdi topu.

Hadi onun babası almış topu? Futbolcu kardeş sen niye kucaklıyorsun topu?

Bitmedi. Faul yapıldığında, hakem kart göstermek için futbolcuyu yanına çağırıyor ya genelde hakemin yanına gideni görmüyorum ben. Bakıyorum dönüyorlar arkalarını hiççç bir şey olmamış gibi olay mahalinden uzaklaşmaya başlıyorlar. Bunun bir tabana kuvvet kaçan versiyonu var. Plastik topla komşu teyzenin camını kırmış da kimse görmeden toz olacak :)

Bir de böyle sakin ay bir şey mi olmuş benim haberim yok tavrıyla tırıs tırıs yürüyen versiyonu var. Bu suçu karmaşada sümüklü Bülent'e satarım ben. Anneme de söylerim ben yapmadım ki derım. Bundan sonrasını sümüklü Bülent düşünsün :)

Vahasil kelam bu futbolcular = çocuk diyeceğim de... Çocuklar daha naif o yüzden demeyeyim :)

Evet biz de iste mac ozeti izliyorduk.
Ama Gulcin futbol izlerse cikan yazi da boyle olur.

Yine de sunu da yazmadan gecmeyeyim.
Besiktasliyiz besiktasli ooooooo...
Anlayamz kimse bu aski.ooooooo
Bekcisiyiz kopsa kiyamet
Siyah beyaz bize emanet

Cok seviyorum da bu marsi yazmadan gecmeyeyim dedim:)


19 Kasım 2014 Çarşamba

17siydi ayin ve 1999 yiliydi dunyanin…

17siydi ayin ve 1999 yiliydi dunyanin…

Bu cumleyle baslayan bir belgesel izledim televizyonda. Canim yeniden.yandi Unuttugumuz onca seyi yeniden hatirladim. Evet ne dersek diyelim unuttuk. Yikilan evleri, yollardaki kazalari, etrafi kaplayan tozu dumani, icimizdeki aciyi unuttuk. Yok aslinda hicbirini unutmadik. Gocukleri, yaralananlari, hayatini kaybedenleri de unutmadik… Sadece gormez olduk, gosterilmeyince bilmez olduk. Insan beyni elbet kendini koruyacak dusunmez olduk.

Ben gecen gece yeniden gordum gocuk altinda kalmis insanlari. Yeniden duydum onlarin yorgun seslerini ve kurtarma ekiplerinin yakarislarini. Yeniden dusundum biz hayati normallestirirken o insanlarin acilarla yasamayi ogrenmis olmalarini, biz kaybedilenleri sadece bir toplam sayi olarak akilda tutarken, o insanlarin kaybettikleri her isimle bir parcalari eksik yasamayi ogrenmis olmalarini.

Ben gecen gece yeniden cok aci seyler gordum o belgeselde. Abartmamislardi, insanlari uzmek icin ajite etmemislerdi hicbir seyi aslinda. O gunlerden gelen kayitlari ustune yorum bile yapmadan bir araya getirmislerdi. Bir de sag kurtulan ama asla eskisi gibi olmayan insanlarla konusmuslardi. Bu kadar. Cok kisaydi. Ama cok gercekti, cok yalindi, cok aciydi. Yeniden gosterdi, yeniden dusundurdu, yeniden hatirlatti…

Ben bir otobusun icindeydim o gece. Istanbuldan Izmire gidiyordum. Tam arabali vapurdan inmis Yalovadan geciyordum. Uykuyla uyaniklik arasinda savruldugumuzu, soforun “Allahim yardim et” diye bagirdigini, kafalarimizi oraya buraya carptigimizi hatirliyorum. Sonra acilan isiklari, radyodan gelen “Istanbul yerlebir oldu, tas tas ustunde kalmadi” anonsunu, arkamda kalan onlarca arkadasima ne oldugunu bilmeden, bize ne olacagini bilmeden saskinca kaldigimi ve cok uzuldugumu hatirliyorum. Durmasi icin yalvardigimiz soforun gozunden akan yaslara ragmen “Yapmayin dursak da bir sey yapamayiz, ustelik asla buradan cikamayiz” diye gosterdigi kararliligi, belki de cok mantikli olan o karara vicdanimizin verdigi tepkiyi ve otobusun camlarina yapisip caresizce gozyaslariyla bir cehennemin icinden gectigimizi hatirliyorum.

Ben o geceyi aklimdan silmeseydim, takip eden gunlerde gordugum ruyalari hala gormeye devam etseydim, yollarda gordugum kazalari, pijamalariya oradan oraya kosusan insanlari, ne yaptigini bilmeden dizlerine vurup aglayan teyzeleri gozlerimi her kapadigimda hala goruyor olsaydim delirebilirdim biliyorum. Unutmak zorundaydim, unuttum. Daha dogrusu surekli bunlari dusunmeye devam etmemek zorundaydim, dusunmez oldum. Ama bu belgesel bana yeniden unutamayacak, o geceyi dusunmeyi benim kadar kolay(?) birakamayacak olanlari gosterdi, sarsildim.

Biliyorum arada dusunmek gerekiyor ama sadece aciyi degil almamiz gereken tedbirleri de dusunmek gerekiyor. Bilincli olmayi dusunmek gerekiyor. Arasira televizyonlarda, gazetelerde cikan sadece korkutma amacli cozum onermeyen o haberlerden ben de nefret ediyorum. Iste onlara inat sadece korkmamak, tedbir de almak gerekiyor. Bir yerden baslamak gerekiyor, nereden baslayacagimizi bulmak gerekiyor….

Belgeselin sonunda diyordu ki “Hep yasamimiz aydinlik olsun”… sanirim bu dilege de gonulden katilmak gerekiyor.

Izlemeseydim keske dedim kendime ama gozlerimi kapamak gercegi silmeyecek hatirladim sonra…


23 Eylül 2014 Salı

O net cizgi...

Ofiste birisi var. Pek kimse sevmiyor O'nu. Zor bir insan diyorlar. Oyle sayilabilir. Bazi seyleri kolay kabul etmiyor. Ikna edebilmek bazen mumkun olmuyor. Bazen de gercekten uzun uzun aciklamalar yapman gerekiyor. Kendi dusunduklerini soylemekten cekinmiyor. Hatta bazen cat cat yuzumuze vuruyor dusunduklerini. Hatta bazen oyle insanlarin yaninda yapiyor ki bunu, insan ne yapacagini ne diyecegini sasiriyor. Hakli olabilirler yani. Zor biri belki de.

Ben seviyorum David'i. Durust cunku. Bazen beni de cok zor durumda biraktigi oluyor. Hem de cok cok zor durumlarda. Kabul ediyorum. Ama bunca yil Hollandalilarla calismanin verdigi bir rahatlama var ustumde sanirim. Ben ondan daha beterleriyle de calistim hem de cok. Arada kiziyorum ama bilmem seviyorum da David'i aslinda. Dedim ya durust adam. Ne dusunuyorsa yuzumuze soyluyor. Bir sey yapiyorsak ustune duseni de yapiyor. E daha ne isteyelim adamdan.

Daha biz Amerika'ya gitmeden onceydi. David bir anda ortadan kayboldu. Mudurleri bir sure ofiste olmayacak dediler. Sonradan ogrendim. Meger cok zor gunler geciriyormus. Once babasina teshis konumus. Terminal demisler. Donus yok... Aradan bir hafta gecmis gecmemis annesi rahatsizlanmis. Bir umut olabilir ama cok az o umut da demisler. 

Bana telefonda soyledi bunlari David. Birlikte yaptigimiz bir projenin tarihlerini degistirmemiz lazim dedi. Ben bir sure ofiste olamayacagim. Ne dersin ki bu durumda? Proje yerin dibine batsin. Sen evinde dur, ne isin varsa bize ver. Sen git... Bunlarin bir kismini soyleyebiliyorsun bir kismi bogaznda dugum oluyor. 

David ofise dondu bir sure sonra. Dun ogleden sonra beraber bir seylere bakiyorduk. Yine sert bir toplanti. Benim onunla terslesecek halim yok. O kadar profosyonel degilim ben henuz. O net cizgiyi koyamiyorum. Bunca zor donemden gectigini bildigm insanla cata cat konusamiyorum. O ne derse desin alttan aliyorum. Gecistiriyorum. Aman ne olacak Allah askina. Dunyayi mi kurtaricaz.

Bitti toplanti. Bir sonraki toplanti icin tarihi konusurken Pazartesi Sali olmasin Gulcin dedi. Olur dedim. Annemleri hastaneye goturecegim dedi. Anladim. O net cizgiyi David koyabiliyordu belki ama O da cizginin obur tarafina gecmisti. Nasillar dedim. Kotu dedi. O kadar. Baska kelime cikmadi agzindan. O 15 dakika once benimle terslesmeye calisan adamin gozleri doldu. 

Bakamiyorum oyle olunca insanlarin yuzune. Bakamadim David'in de yuzune. O devam etti konusmaya. Hastaneye gidiyoruz ama iste dedi. Bir umut dedim. Yok dedi. 

Sustuk sonra.

Toplanti tarihi belirlemedik. Yerin dibine batsin proje. Yerin dibine batsin ici kan aglarken insanlari calismak zorunda birakan duzen. Ha kabul ediyorum kafasi dagiliyordur belki. O yuzden belki de deemeliyim oyle. Bilemedim iste. Ama cok fena oldum be oylesine sert bilinen da gibi adamin karsimda gozleri dolunca.

Keske herkesin tum sevdikleri hep saglikli kalsa...

18 Eylül 2014 Perşembe

Ofisin penceresinden

Uykum var bugun. Dun de vardi zaten. Neyse yarin cuma soylenmeye gerek yok aslinda.

Biraz once bilgisayar ekranina bos bos baktigimi anlayinca kalkayim yuruyeyim biraz dedim. Yok ama yurumeye de halim yok. Kendimi pencerenin onunde dikilirken buldum. Neyse bilgisayar ekranina bakmaktansa sokaktan gecenlere bamak iyidir. 

Kirmizi sacli kiz, hafif topluca. Hava fena degil ya tisortle cikmis sokaga. Yirtik pantalonlar hala moda galiba. Ustunde anneannemin yerleri silmeye bez yapmaya bile olur vermeyecegi kadar yirtik bir pantalon var. Tisortun omzu dusmus. Dusuk omuz degil modeli sanki ama buyuk mu ustune biraz acaba? Salas giyinmeyi seviyor belli. Bana ne zaten oyle sevmis oyle giymis, ben ne diyeyim ki. yakismis da aslinda. Ne de guzel hicbir seyi takmadan yuruyor sokakta.

Esmer oglan cocugu muhtemelen lisede. Burada da lise mi ki gittikleri okulun derecesi? Bilmem. Ogrenmedim daha bu ulkedeki okullari falan ben. Ogrenip de ne yapacagim ki Allah askina. Esmer oglan cocugu ogrensin. Ben sirami savmisim, 20 kusur sene okumusum. O gitsin artik okula. O girsin sinavlara. O dersi kaytarma yontemlerini dusunsun. Bak ne mutlu hala ders kaytarabilecek yasta. Gelsin bizim yasimiza onu da bulamayack nasilsa.

Sapkali amca isten mi cikmis acaba? Memur gibi yuruyor. Memur gibi yurumek nasil oluyor, tarif et deseniz edemem belki. Ama bilirsiniz ya memur gibi yurur bazi insanlar. Kafalari hafif onde, gozleri kisik, sanki kafalarinda binlerce dusunce. Eskiden, Turkiyedeyken cok gorurdum boyle amcalari. Icim ciz ederdi onlari gorunce. Eve ekmek mi goturemezler, ayin sonunu mu getiremezler. Malum ulkemizde memur olmak zor zanaat. Londra'da insanlara bakinca cok gelmez aslinda bu his bana. Ama iste bu amca oyle. Memur gibi yuruyor, icimi biraz eziyor.

Rastali sacli kizin acelesi var belli. Hizli hizli yuruyor. Sanirim hayatta yapamayacagim seylerden biri bu; saclarima rasta yaptirmak. Onlar acilmiyormus sonra. Kararini degistirip artik rastali olmak istemezsn kesilmeleri gerekiyormus. Yok, hayatta goze alamam ben boyle bir seyi yahu. Ama kullanimi cok rahatmis diyorlar. Oyle midir ki? Sabah kafana bir tarak vuracak halinin bile olmadigi gunler oluyor; dogru. Rahattir belki de. Bilemedim. Ama baslari agrimaz mi acaba? Hani ben sacimi uzun sure at kuyrugu bile tutsam sac diplerim aciyor sanki. Bu rasta boyle kafalarini agritmiyor mu? Bir de nasil temizleniyor ki o sac? Asagida olsam da gidip kiza sorsam? Yok be sormam ki.

Genc bir cift el ele yuruyorlar. Belli, yeni bunlar. hani bir an olsun ellerini birakmadiklari donemdeler. Biraksalar sanki birlesemeyecek bir daha elleri. Bir anda okyanuslar girecek aralarina sanki. Oyle guclu sarmislar ki ellerini birbirlerine. Ne guzel. Kacamak bakislar da olur bu zamanlarda. Ama uzagim ya goremiyorum o bakislari. Ofise yakin universite var. Universitelidir muhtemelen bunlar. Sanirim su hayatimda en ama en cok ozledigim zamanlar universite yillari. Bence sonuna kadar bu zamanlarinin tadini cikarsinlar.

Ben de masama gecip sonuna kadar calisayim. Onlarin eglenme bizim calisma zamanimiz bunlar.

Uykum var bugun. Dun de vardi zaten. Neyse yarin cuma soylenmeye gerek yok aslinda.

7 Nisan 2014 Pazartesi

Londra Gozlemleri 8

Tam da tahmin ettigim gibi oldu. Artik etrafimdaki seyler bana cok da ilginc gelmemeye basladi. 
Alistim iste gordunuz mu? 
Sanki yillardir burada yasiyormusum gibi oldu. 
Ne cabuk. 
Halbuki ilk geldigim zamanlar hic alisamayacakmisim gibi geliyordu bana. Bir yandan biliyordum bu kacinilmaz son. Tam da o sebeple iste Londra gozlemlerini yazmaya baslamistim. Artik cok da yazamaz oldum. Ama durun, daha sasiracaklarim var benim Londrada :)

Gozlem 22: Paralar paralar acilmasin aralar
Bu Ingilizler niye her konuda farkli olmak istemisler anlayamiyorum. Kardesim Avrupa Birligi ulkelerinden birisin. Butun Avrupa Euro kullaniyor senin neden para birimin pound? Butun Avrupa Schengen vizesiyle yasiyor, senin neden vizen baska? Bunlarin hepsini Teacher'a sormak lazim da, Allah rahmet eylesin artik yapacak bir sey yok. 

Tamam paran farkli olsun ama yani birazcik kolay olsun be arkadas. Yok o da yok. Biz geleli 6 ayi gecti. Ben daha buranin paralarini ogrenemedim. Kagit paralar, tamam. Onlar kolay. Ama is bozukluklara geldi mi benim kafa allak bullak :) Iste buldum resimlerini!


Ust soldaki en kucuk bozuk para 1 pence. Ki onu kim nerede kullanabilecek anlamis degilim ama var. Alt siranin sonundaki de en buyuk bozuk para 2 pound. 

Simdi bakiyoruz. Kucukten buyuye paralari boyutundan ayirmak mumkun mu?
Degil.
Sekillerinden ayirmak mumkun mu?
Degil.
Agirliklarindan ayirmak mumkun mu?
Yok o da degil.
E nasil ayiracagim ben bu paralari peki?
Bir mantigi yokmus. Ogreniyormus insan. Ben de ogrenecekmisim. Bekliyoruz bakalim. Ogrenecegim insallah :)

Gozlem 23: Temel besin maddesi olarak bira
Suphesiz ki su kadar ve hatta neredeyse sudan fazla tuketilen bir sey varsa burada o da bira. Ben boyle bira icen millet gormedim. Prag'a gittigimizde cok sasirmistim mesela. Nasil iciyorlar bu kadar cok birayi diye. Saskinligimi Londraya saklasam iyiymis. Prag'taki tuketim aslinda cok degilmis :) 

Ben cok bira seven bir insan degilim. Oyle kirk yil icmesem aramam yani birayi, o kadar. Ama daha once bira sirketlerinde calistigimdan birayla ilgili bir suru sey bilirim. Ya da soyle diyeyim biliyorum saniyordum. Meger o kadar da cok sey bilmiyormusum :) Mesela biranin bu kadar cok cesidi oldugunu bilmiyordum. Burada ogrenmedim Hollandada sagolsunlar ogretmislerdi bira cesitlerini bana. Burada Ale birasini ogrendiklerim arasina ekledim. Buyrun Ingiliz birasi Ale efendim. 

Boyle koyu renkli bir bira. Kremali gibi degisik. Laf aramizda ben pek sevmiyorum kendisini. Ama seveni var; mesela Ozan :) Yine de buraya gelirseniz denemeden gecmeyin. Yazik kendimize ozel biramiz var diye seviniyorlar, sevindirin garipleri :)

Gozlem 24: Gastropublar sahane
Biralari konusunda cok heyecanli degilim ama yemek konusunda Ingilizlerin beni sasirttigini soylemem lazim. Oyle yerlere goklere sigmayacak bir mutfaklari yok. Bizim mutfagin yanina yoresine yanasamazlar. Ama Hollandalilardan iyi durumdalar ya yine de be mesudum :) Londrada o kadar cok restoran var ki bazen gercekten sayisini merak ediyorum. Her dunyanin mutfagini bulabilirsiniz burada. Yani Londraya gelip ac kalanlara soyleyecek sozum yok benim :) Beni en mutlu edense barlarda yedigimiz yemekler diyebilirim.

Gastro pub deyimini burada ogrendim. Bazi barlar hakikaten yemekleriyle de unlu burada. Eger buralara gelirseniz bence illa gastropublarda yemek yiyin. Fish and Chips, hamburger, biftekler, daha neler neler. Hele ki iyi bir gastropub'a denk gelirseniz (ki cogu iyi) eminim pisman olmayacaksiniz :) Simdiden afiyet olsun efendim :)


Gozlem 25 Sunday  roast yemeden donmemeli
Bu gastro publarda pazar gunleri Sunday Roast yemek de ingiliz adetlerinden biri. Daha dogrusu Pazar gunleri firinda bu et yemegini pisirip yemek bir gelenekmis eskiden de artik evde pisiren pek kalmamis, gelenek barlarda bu yemegi yemek haline gelmis diye de dusunebiliriz. Hikaye byle mi bilmiyorum, bu sadece benim tahminim :)

Sunday roast et, tavuk ya da domuz etinden hazirlaniyor barlarda. Genelde saat 1-2 gibi servis edilmeye basliyor. Daha once pismesi zahmetli oldugundan pek bulmaniz mumkun degil. Kocaman bir et firinda yavas yavas kendi yagi ve suyuyla pismeye birakiyor. Yaninda patates ve sebzeler ile servis ediliyor. Iyi yapilmissa hele hakikaten leziz bir yemek. Denk gelirseniz bunu da yemeden gecmeyin efendim :)

Gozlem 25 Yorkshire pudding tatli degilmis. 
Bu Sunday roast tabaklarinda olmazsa olmaz bir sey var. O da ustteki fotografta solda gordugunuz ekmek gibi sey. Adi Yorkshire pudding. 


E ama sen onun adina puding dersen ben de kendisini tatli sanarim yapailacak bir sey yok. Evet tatli sandim ne yapayim. Ilk zamanlar herkes bana yorkshire pudding ye, yorkshire pudding ye diyip duruyor. Ben de aklimda boyle krem karamel gibi bir tatli canlandirmisim ki sormayin. Boyle agzimda muthis bir tat birakacak Yedikce yiyesim gelecek. Hep canim ondan isteyecek diye dusunup duruyorum. 

Ben dusune durayim, bir gun bir pub'a gittik, sunday roast yiyecegiz. Garsona yorkshire pudding var mi dedim. Var etle gelecek dedi. Sasirdim ama hala aklimda bir aciklama bulmaya calisiyorum. Heralde dedim ayni anda getiriyorlar ama sonra yiyecegim.

Tabak geldi. Tatli falan yok. Durur muyum ben garsona pudingim nerede dedim. Guldu bana iyi mi? Onu birak Ozan da guldu iyi mi? Meger o biliyormus yorkshire puddingin bir cesit ekmek oldugunu.  

Ben bilmiyordum. Ayrica bence adi yanlis olmus. Degistirmelerini oneriyorum. Puding diye ekmek olur mu yahu? Ekmek ekmektir. Puding puding. Bence yanlis durun ben bu olaya bir el atacagim :)

Gozlem 26 Televizyon vergisi diye bir sey var. 
Ingilterede yasamayi dusunuyorsaniz ve evinizde televizyon bulundurmaya niyetiniz varsa bir seye hazir olun televizyon vergisi odeyeceksiniz. Yillik 120 pound gibi bir sey. Ucuz degil yani. Ustelik televizyonunuzu bir kere bile acmayacak olsaniz da evinizde o aleti harika varsa bu parayi odemekten kacar yolunuz yok soyleyeyim. 


Bu vergi niye diye dusunuyor olabilirsiniz. En azindan ben dusundum. Bu vergi BBC'ye giden bir kaynak efendim. Karsiliginda BBC'de programlari reklamsiz izliyorsnuz. Evet reklamsiz. Filmler bolunmuyor. Diziler ara vermiyor. BBC toplanan bu paralarla geciniyor ve reklamsiz kesintisiz yayin yapiyor. 

Basta bana cok mantiksiz gelse de bu uygulama. Iletisim vergisi adi altinda bizim verdiklerimizi dusununce, en azindan seffaf ve acik bir uygulama olarak takdirimi kazanmaya basladi bile diyebilirim. Yalniz uygulamayi sacma bulan bir tek ben degilim sanirim, unlu bir ingiliz oyuncu (bana gore cok unlu degil demek adini hatirlamyorum) bu vergiyi odemedigi icin cezalandirilmis. Odeseymis bak biz televizyonu cok da acmadigimiz halde evde var diye oduyoruz :)

Gozlem 26 Ingilterede bahar guzel oluyormus.
Bunca ivir zivir gozlemden sonra bu yaziyi tam da soyle bir fotografla kapatmak istedim. Bugun hava kapali. Ama siz benden duymus olmayin, ingiltere bahari guzel bir seymis. Hele agaclar ciceklenince tadindan yenmiyormus. O kadar cok fotografini cekiyorum ki agaclarin ayri bir yazi yazsam yeri. Hatta evet yazayim yahu. Ama simdlik bu yaziyi bitirmek icin bu resim gelsin buraya. Bahar guzel sey be ya :)


22 Ocak 2014 Çarşamba

Londra Gozlemleri 7

En son Kasim ayinin sonunda Londra Gozlemleri yazmisim. Sonra yok. Ben bile sasirdim. Yoksa alisiyor muyum ben buraya? Yoksa artik degisik gelmiyor mu bana gorduklerim? Yok yok. Size bir sey soyleyeyim mi; bu ulkede ne kadar kalirsam kalayim sanki her gun yeni bir sey ogrenip, yeni bir seye sasirabilirim :) E gelsin ozaman yeni gozlemler.

Gozlem 18: Trenlerde gazeteler dergiler cok...
Itiraf ediyorum! Buraya geldigimizden beri dogru duzgun kitap okuyamadim. Hala elimde daha yola cikmadan okumakta oldugum Yasar Kemal'in Bir Ada Hikayesi Firat Suyu Kan Akiyor Baksana var. Bu kadar uzun sureden sonra kitabin basini unutmusumdur bastan okumam gerekecek dedim ama yok. Kitap oyle guzel ki gecen gun elime aliralmaz yine hikayenin icinde buldum kendimi. E madem bu kadar guzel ne diye 5 aydir ayni kitap var elinde diyeceksiniz. haklisiniz. Ama sebebim var. Burada oyle cok gazete, dergi dagitiliyor ki etrafta habire onlari okuyorum. 

Nasil ozlemisim anlatamam etrafimda yazanlari okumayi. Soyle elime tutusturuluveren bir kagidi okuyabilmeyi. Malum Hollandada mumkun degildi bu benim icin. Orada da gazeteler, dergiler vardi ama okuyabilecek Gulcin yoktu. Burada var!


Ustelik burada her sabah ve aksam trenlerde dagitilan gazeteler de var. Ucretsiz. Sabahlari metro. Aksamlari Evevning Standards, bir nevi Sabah ve Aksam Postasi :) Okuyorum da okuyorum. Oyle hosuma gidiyor ki gazete okumak bazen abartip kucuk ilanlari bile okuyorum :)

Gazeteler bir yana da, asil guzel olan ne biliyor musunuz? Sali gunleri dagitilan Time Out. Her tren duraginda dagitilmiyor. Sanirim buyuk olanlarda var. Londaradaki hafta boyunca yapilacak aktiviteler, restoranlar, barlar, sinemalar, tiyatrolar,roportajlar, filmler... hepsi Time Out'da. Ve evet bu da ucretsiz. Allah sizi inandirsin time out almak icin Sali sabahlari yolumu biraz uzatiyorum :) Olsun degiyor :)


Velhasil kelam ben bu siralar Londarda herkesin okuyabildigi,  yolda ulasabilecegim seyleri okumanin keyfini yasiyorum. Yalniz dagitilanlar gazete dedim de oyle cok ciddi gazeteler degil tabi. O yuzden siz bana sorun Ingiliz 3. sayfa haberlerini, magazini, politikanin mansetlere dusmus halini. Mutluyum :)

Gozlem 19: Okuyan cok...
Tamam ben kendimi Londra gazete ve dergilerine adamim da su da bir gercek ki trenlerde, otobuslerde okuyan cok. Bayiliyorum bu goruntuye. 7den 70e herkes gazete, dergi, kitap ne varsa okuyor yol boyunca. Teknoloji ilerledi tabi o yuzden tabletlere bakanlar, kindle ile okuyanlar da var. Ama nihayetinde okuyorlar. Evet evet tablet, telefon falanla ilgilenlere de soyle goz ucuyla bakiyorum. Laf aramizda favori oyun Candy Crush Saga Londra yollarinda onu da farketttim :) Okumayanlar genelde seker patlatiyor :)


Gozlem 20: Sular cok kirecli...
Bakin iste bundan cok muzdaribim. Cesmeden su degil kirec akiyor. Boyle bir sey yok. Bardagin dibinde su kaldiysa, ki yikayinca kaliyor yani, bakiyorum dibi kirec.Sinir bir durum! Hadi dedik kemik ermesi olmayiz falan tamam da bu kadar kirece ek kemik olusacak ondan korkmaya basladik. O yuzden bizim evde kirecle mucadele gunleri basladi. Bayanlar baylar, iste Gulin ve Ozanin kirecle mucadele yollari :)

- banyoya bir cekcek bir de bez koyduk. 
Son banyo yapan dusakabinin camlarini cekcekle temizleyip, cesmeyi soyle bir bezle siliveriyor. Sen sag ben selamet. Yoksa o camlardaki su lekeleri, kirec kalintilari falan deli edecekti bizi. Bir cek cek bir bez islem tamam :)

- bir de su gordugunuz surahiyi aldik. Bizimki Brita ama belki baska amarkalar da vardir. Buraya tasinacak herkese tavsiye ederim once bunu alin. Ust hazneye suyu koyuyorsunuz, suzuyuor bir sey yapiyor, artik ne yapiyor bilmiyorum da alt tarafa suzulen su sise suyu gibi su oluyor, mutluyum. Bir yandan Ozanla acaba ne tur bir kimyasal iciyoruz su bu hale gelsin diye dusunmuyor degiliz tabi. Akademik olan o vallahi arastirsin bulsun. Zararliysa yeni bir cozum onersin. Ben ictigim cayin tadina varayim su ara onceligim bu :)


Gozlem 21: Tilkiler evet varlar..
Tilkilerle yavas yavas birbirimize alisiyoruz. Gecenlerde ben salondaydim Ozan yatak odasindan Gulcin kos diye seslendi. Aman bir de ne goreyim camdan bahcedeki Tilkiyi izliyor. O da oturmus oyle bakiyor bize. Poz bile verdi haspam. Yavas yavas alisiyoruz birbirimize. Alismayip ne yapayim, resmen bizim arka bahcede yasiyorlar. Allahtan bahce kati bizim degil! Komsuluklari iyi, sagolsunlar :) 


Yalniz kendilerinden bir sikayetim var sabaha karsi cok bagiriyorlar. Bir de ince sesleri var ki uykudan uyanmamak mumkun degil. Siz hic tilki sesi duydunuz mu? Ben buraya gelene kadar duymamistim. Meger oyle unluymus ki bu ilginc sesleri youtubeda videolari bile varmis. Gecen gun Ozan bulmus bu sesleri bak hepsini cikarmiyor bizimkiler diyor. Cok sukur! Zaten cikardiklari kismi yetiyor bana kendilerini daha fazla zorlamasinlar bence :) Masallah Dogal Yasam Paki gibi sehir :)
Buyrun size tilki sesleri efendim  :)


21 Kasım 2013 Perşembe

Londra Gozlemleri 6

Ben ne zamandir gozlem yazmamisim hemen yazayim :)

Gozlem 14: Ingiliz kahvaltisi degisik bir sey
Londrada benim kahvaltiya dair en buyuk gozlemim iki yil oncesine dayanir. Onu da surada yazmistim zaten. O gunden beri ben ogrendim tost istemiyorum kahvalti olarak. Gerci bir sure sonra kendime peynirli tost almayi amac edinebilirim. Siz de biliyorsunuz ki luzumsuz isler pesinde kosmayi seven bir insanim. Ama an itibariyle kahvaltida tost istemiyorum. Kimseye peynirli tost yapmayi anlatacak mecalim yok henuz. Ne varsa menude onu yiyorum. Yiyorum da ingiliz kahvaltisi isteyince tabagimda fasulye gelmesine henuz alisamadim. Kahvalti da fasulye mi yenir ya? Oldu olacak oturtma da yiyelim. Yaninda soyle bir turlu :) 


Ben dalga geciyorum da haberiniz olsun menude ingiliz kahvalti tabagi varsa; o tabagin icinde fasulye ve domuz eti kesin var. Bunlari yemem diyorsaniz benim gibi cirpilmis yumurta istemenizi tavsiye ederim. Ben oyle yapiyorum. Bildiginiz sahane bir sey geliyor. Altinda kizarmis ekmek, yaninda domatesler :) Hem de kahvalti tabaklarinin yari fiyatina. Agzimiza layik. Simdide bana, yerseniz de size afiyet olsun o zaman :)


Gozlem 15: Cayi evet sutlu iciyorlar
Kahvalti olayi beni cok sasirtmadi. Gelip gitmelerden otelde yapilan kahvaltilardan kabul etmisim durumu. Yumurtalarimla mutluyum :) Ama is sutlu caya gelince sanki hic ingiltereye gelmemisim gibi sasirdim. Gercekten cayi sutle iciyorlar burada. Hatta ofiste ayri bir makina var sut alabiliyorsun oradan. Ben sutu sut olarak icmeyi seven bir insan olarak, hatta laf aramizda sutle pek aram yoktur :), makinayi amacinin disinda kullaniyorum. Oyle koca bardak sutu aliyorum makinadan iciyorum bazen. Is olsun iste yoksa sut sevmem :) Ofisin geri kalani ise once sicak su aliyor. Icine cay posetini atiyor. Ustune de o makinadan sut ekliyor. 


Hindistanda mesela cayi direk sutte kaynatiyorlardi. Burada ustune ekliyorlar. Kendi tercihleri efendim ben almayayim afiyet olsun, diyecegim. Diyecegim de is cay icmek isteyince degidiyor. Bu ingilizlerin caylari cok koyuymus onu farkettim. Sutsuz icmesi zor. Zira Ozan hemen sutle denemis. Guzel oluyor diyor. Bak bak bak. Hemen alisti da sutlu cayi bile denedi adam :) Ben denemedim. Onun yerine cay posetini suda az bekletiyorum. Ama haberiniz olsun buradaki siyah caylari suda uzun sure bekletirsen bildigin zift oluyor o cay. Benden soylemesi, artik ustune su mu eklersiniz sut mu ben bilemem :)

Gozlem 16: Evlere servis var
Hem de istedigin herseyde. Yemek isteyebiliyorsun eve. Hatta alisveris yapip siz evime yollayin bile diyebiliyorsun. Ayni Turkiye gibi. Peki ben bunu niye mi gozlem diye yaziyorum? Vallahi Hollandada bu yoktu. Daha dogrusu ilk gittigimiz zamanlarda yoktu. Biz ilk 2-3 sene eve yemek soyleyemedik inanin. Ha bu aslinda kotu bir sey degil dusununce insan evde pisiriyor mecburen. Ama sonadan eve servis yayginlasinca soyledigimiz pideleri falan da sevmemek mumkun degil. Evet evet Rotterdamda biz eve bildiginiz kiymali pideyi soyleyebiliyorduk :) Burada henuz kiymali pide soyleyemedik de pizza soyleyebildik eve. Tasindigimiz gun! Yoksa oyle surekli disaridan soylemeyecegiz yemekleri soz :)

Yemek o kadar onemli degil de, alisveris yapip eve isteyebilmek bence harika bir sey. Bunu Hollanda'da yapmaya kalksan alisverisin iki kati fiyati da servis icin verirsin kesin :) Simdi burada ucretsiz evlere servis buldum ya cok mutluyum. Evlere servisi sonuna kadar kullanmaya niyetliyim haberiniz olsun. Haydi vira :)


Ve iste beni en sasirtan gozleme geldi sira. 
Sanirim bundan daha fazla sasiracagim bir sey olmasi zor Ingilterede. O yuzden once bir musadenizle hikayeyi anlatayim :)

Gecen sabah Rotterdama gitmek icin sabah 4:30 da kalktim. Disaridan garip sesler geliyor boyle viyklama desem degil. Havlama desem degil. Ne oldugunu anlayamadim. Neyse bir sure sonra sesler kesildi. Ben hazirlandim. Salona gittim, pencerenin onunde sokagi izleyerek taksiyi bekliyorum. O sirada sokakta iki hayvan gordum. Boyle dolasiyorlar. Arabalarin arasinda falan kosuyorlar. Heralde kopek dedim kafami cevirdim. Uzaktalar da tam secemiyorum. Bir sure sonra biraz daha yaklastilar ne olduklarini secebilmeye basladim. Ne goreyim? Kopek falan degil yahu. O hayvanlar bildigin TILKI! Vallahi billahi. 

Bugune kadar canli tilki gormuslugum yok. Ama kitaplardan gordugum kadariyla tilkiyi baska hayvanlardan ayirabildigime eminim. Yemin ederim bir de degil iki tane TILKI gordum sokakata. Agzimdan Yok Artik cumlesi dokuluverdi, E ama haksiz miyim yok artik yani :)

Dolayisiyla bugune kadar ki en sasirdigim gozlem budur efendim: 
Gozlem 17: Sokaklarda TILKILER var.
kaynak http://inspiremeamy.wordpress.com/2013/08/07/a-night-of-blackberry-picking-in-south-west-london/

Tarafsiz bir gozle bakinca ay nasil guzel bir hayvan! O bacaklar, o inceceik surat, o sahane kuyruk. Bildigin dunya guzeli bir sey. Ama tarafli bir gozle bakinca Londranin gobeginde bir suru evin ortasinda TILKI gordum ben, Tilki. 

Aslina bakarsaniz evin sokaginda tilki gormek bir tasinma sebebi olabilirdi benim icin. Kontrati imzaladik nasil tasinacaksak. Ama kazin ayagi oyle degilmis efendim. Bu tilkiler sehrin her yerindeymis. Her yerinde. Ben de bunlari heyecanla tilki gordum dedigim taksiciden ogrendim. Tahmin edeceginiz uzere heyecanimi paylastigim taksi soforunun bu durum umurunda bile olmadi :) Haa evet acikmistir gelmistir dedi. 


Bana dokunmazmis. Insandan ceknirmis. Zaten sabah cok erken oldugu icin gormusum, normalde goremezmisim. Insallah!

Vallahi Londra haklinin tilkilerle samimiyetinin derecesini bilemeyecegim ama kendi adima buradan sunu soylemek isterim Tilki kardes seni uzaktan sevmek asklarin en guzeli! Yaklasmasak da olur bence canim. Sen orada ben burada takilalim. 

E ama gercekten yok artik :)

4 Kasım 2013 Pazartesi

Londra Gozlemleri 5

Gunler bir bir geciyor. Alisiyoruz. Duraktan eve giden yola alisiyoruz. Ise giderken saatlece yolda olmaya alisiyoruz. Markette esyalarin dizilisine alisiyoruz. Insanlarin konustuklarini anlamaya alisiyoruz. Adim adim, yavas yavs Londrada yasamaya alisiyoruz. Her sey an be an daha normal geliyor gozume. Oyle olur ya hep. Once yabancisindir, sonra alisirsin, sonra bir parcasi olursun gittigin yerdeki hayatin. Hayatin dogal akisi bu. Biz de o akisa kapilip gidiyoruz. Ama yine de hala etrafimizda gorsugumuz seylere sasiriyoruz...


Gozlem 10: Trenlerde cok cok cok fazla charity reklami var.
Charityler buradaki yardim kurumlari. henuz tam olarak inceleme sansim olmadi ama anladigim kadariyla ingilterede cok fazla yardim kurumu var. Cocuklar icin, hayvanlar icin, yaslilar icin. Bu anlamda isleyisi biraz daha anlarsam burada beni mutlu edecek seyler bulabilecegimi dusunuyorum. Hollanda da dileden dolayi, yani Hollandaca bilmedigim icin katilamiyordum hic boyle seylere. Burada insallah katilma sansim olur. Iste trenlerde o charitylerin reklamlari var. Hem de cok. Hemen hemen her trende 2-3 tane reklam goruyorum. Bazilarindan hoslanmadigimi belirtmek zorundayim ama arastiracagim bakalim neymis bu charitylerin asli gorecegim :)

Gozlem 11: Fish and chips guzel bir sey
Ingiliz mutfagiyla cok da tanistik mi emin degilim. Binbir cesit ulkeden yemek var burada. Japon, Hint, Fransiz, Italyan. yediklerimizden hangisi Ingiliz mutfagina giriyor girmiyor emin olamiyorum bazen. Mesela Ingiliz Biftegi diyorlar. BIldigin et. Izgara yapip getirmisler. Izgara etin Ingilizi, Fransizi nasil farkli oluyor ben cok anlayamiyorum. O yuzden su ana kadar yediklerimiz icinde Ingiliz Mutfagi diye etiketleyebilecegim tek sey Fish and Chips. 

Saniyorum, henuz tarifine bakmadim, baligi birali bir sosa batirip kizartiyorlar. Yaninda da patates kizartmasi ve bezelye puresi. Gayet basit, Ama bildiginiz harika! Bayildim ben bu fish and chipse. Bizim evin yakininda da cok guzel yapan bir yer var. Yandim! Zira tahmin edebileceginiz uzere hic de kalori bakimindan masum bir sey degil. Tamam balik yiyorum diye kendini bir yere kadar kandiriyor da isan. Bir yere kadar :) Hemen spor yapmaya baslamam alzim hemen :)


Gozlem 12: Disarida yemek yemek nispeten ucuz sayilabilir
Gecici bir yerde oturmamiz ve hemen hemen her aksam ve her haftasonu ev bakiyor olmamiz sebebiyle, bu ara cok yemek yapamadik evde. Daha cok disaridan yemek zorunda kaldik. Cok memnun degiliz bu halde. Ne kadar pratik olursa olsun surekli disaridan yemek yemek kesinlikle sagliksiz bir sey. Ama ne yapalim mecburduk. Bu arada yemek yapmamak ve mutfak toplamamak isime de geldi tabi ne yalan soyleyeyim :) 
Iste bu disarida cok yemek yedigimiz donemin sonunda gordum ki Londra'da makul mantikli fiyatlara  disarida yemek yemek mumkun. 

Aslinda Istanbul ile cok benzer sayilabilir. Hani Istanbul'da disarida 1 liraya da doyarsin 100 liraya da. Hani ucuza da cok sahane yemekler yersin ama cok abartili mekanlar da vardir ya. Hah iste Londra da tam oyle. Ucuza da cok guzel, lezzetli yemekler var. Boyle tika basa doyup, gayet de uygun fiyatlar odeyip kalabiliyorsunuz masadan. Ama bir yandan cok pahali yerler de var. O yuzden sokakta yuruken onune gelen bir yere girmektense onceden arastirma yapmak faydali olabilir. Hani hesap gelince sok olmamak acisindan.

Hollanda boyle degildi. Hollanda da ucuz ile pahali arasindaki fiyat farki cok fazla degildi. O yuzden cok ucuza yemek yemek de cok mumkun olmuyordu. Ama Londra bu konuda bir Istanbul bana sorarsaniz efendim :)

Burada kullandigim bir site www.toptable.co.uk. Restoran aramak, taramak ve ozellikle haftasonlari icin rezervasyon yaptirmak konusunda faydali. Zira sanirim haftasonlari burada evinde yemek pisiren yok. Rezervasyon yaptirmazsan masa bulabilene askolsun :)


Gozlem 13: Sarap pahali
Bir konudan cok muzdaribim! Yemek keseye gore bulunabiliyor cok sukur. Ama sarap? O iste yok. Bu ulkede sarap bildiginiz pahali. Markette bile pahali. Bira ucuz evet. Ama ben sarap tercih eden bir insan oldugumdan bunun bana bir faydasi yok. Bu konuda Hollandayi cok ozleyecegime eminim. En guzel saraplar bile ucuzdu Hollandamda benim. Burada oyle degil.
Ogrendigimiz kadariyla burada yerel bira sirketlerini korumak uzere, saraba ozel bir vergi ugulaniyor. O yuzden de saraplar pahali oluyor. Allahim dunyanin neresine gidersen git kurtulamiyorsun su vergilerden yahu!


Bu Gulcin de kendini yemeye icmeye vermis diyorsunuz muhtemelen degil mi :) Yok yok bu yaziya boyle gozlemler denk gelmis. Yoksa cok dikkat ediyorum yediklerime ictiklerime diyecegim de olmayacak. Hem yemeden de olmuyor ki. Insanin yemesi lazim ki ev arayabilsin degil mi :) Gunde neredeyse 8 saat yurup ev ararken ne yapayim kendimi yemeye veriyorum. Sonra evlerin halini gorunce de bir kadeh sarap iceyim diyorum. Diyorum da sarap pahali :))

Soz soz yerlesik duzene gecelim ben de yeniden saglikli beslenecegim. Bu blogun sayfalarini Bir Ebru Salli, bir Taylan Kumeli tavsiyeler sayfasina cevirecegim :) Ya da cevirmesem de iyi olabilir bence hani hepimizin ruh sagligi acisinadan :)

Neyse farkettiyseniz, pazartesi sabahi calismamak icin elimden geleni yapiyor, uzun uzun blog yaziyorum. Bir nevi pazartesi sendromuyla basetme sekli. Ama isler beni, isler sizi bekler. Ben o yuzden burada bu uzun ve anlamsiz yazima son veriyor sizlere bol keyifli bir hafta diliyorum efendim. Haydi iyi haftalar :)

21 Ekim 2013 Pazartesi

Londra Gozlemleri 4...

Bu ilk gunlerde daha cok yazabilmeyi oyle cok isterdim ki. Cunku her gun etrafimdaki seyler bana daha normal gelmeye basliyor. O ilk gunlerin saskinligi, herseyin farkli gelmesi hali yavas yavas bitiyor.Iste ben o hal bitmeden yazmak istemistim. 

Hollanda'da da boyle olmustu. Mesela trene binerken bilet kontrolunun yapilmamasi, hatta cogu zaman yapilmamsi ama insanlarin yine de duzenli olarak bilet almasi onceleri cok degisikti benim icin. Sonra normallesti. Ogle yemeklerinde hemen hemen herkesin ictigi bir bardak sut onceleri cok degisikti benim icin sonra normallesti. Ve daha bir suru sey...

Bu sefer iste oyle normallesmeden hayat yazabileyim istiyorum. Istedigim kadar yazamiyorum ama en azindan sunlari da unutmadan yazayim...

Gozlem 8: Insanlar kosuyor :) 
Buraya kadar degisik bir sey yok. Hollanda'da da cok kosardi insanlar. Hatta biz de kosuyorduk. Insallah bir yerleselim burada da kosacagiz. Peki degisik olan ne? Degisik olan su: burada insanlar sirtlarinda bavulla kosuyor :) Hayir bana mi hep boylesi denk geldi dedim. Ama yok. Ozan da ayni seyi gozlemlemis. Insanlar resmen sirtlarinda bavul gibi sirt cantalariyla sokaklarda oradan oraya kosuyorlar. 

Ben merak ettim, sizi merakta birakacak degilim sevgili blogdaslarim. Arastirdim, sorusturdum, bunun sebebini buldum: Meger insanciklar ya ev-is arasindaki yolu kostuklarindan sirtlarinda is kiyafetleri oluyormus. Trafige bulunan cozume gel! 


Yalniz bir sey soyleyeyim mi: Haklilar! Bu ulkenin trafigine ne toplu tasima cozum olur ne bir sey. En iyisi tabana kuvvet kosmak. Biz de Ozanla bunu degerlendirdik ama ikimiz de 1,5 saatten fazla yol gittigimizden kosamayacagimiza karar verdik. Ya da kosariz da her biri bir maratona sayilirsa artik :) Bir de sirtinda cantayla kosunca insanin sirti agrimaz mi? Benim sahsen agrir. Saglikli olayim diye kosup bir de sirttan olmasin insan . Aman yok ben almayayim :)

Gozlem 9: Ise bisikletle gelen var.
Sadece kosarak degil bisikletle de ise geliyorlar. Zaten Londara'ya hosgeldiniz kitaplarinin hepsinde ulasimin en ucuz yontemi bisiklettir yaziyor. Ulasim pahali da demis miydim? Evet her yere metroyla gidiliyor. Ama metro kesinlikle ucuz degil. Bir ara aylik/yillik biletleri de arastirmam gerekiyor bak. Of cok is var cok!

Neyse benim dertlerimi bir yana birakirsak ise bisiklete gelen de cok var. Ne var ki bunda? Hollanda'da ise bisikletle gitmeyen cok az vardi: mesela ben! Velakin adamlarin ayri bisiklet yollari vardi, bisiklet isiklari vardi. Bisikletliler icin her sey dusunulmustu. Bunlarin yolu falan yok. Oyle kenarda ince bir cizgi. Ve deli gibi hizla kullaniyorlar bisikletleri. Bildiginiz tehlikeli. 


Tabi hizli kullanmalarinin da bir sebebi varmis. Meger insanlar uzun yoldan geliyormus. Benim ofisteki arkadasim 1 saat 45 dakika bisiklet suruyormus sabahlari. Bildigin 1 saat 45 dakika. Allahim sana geliyorum! Hadi surdun diyelim o kadar - ki ben suremem- sonra nasil calisiyorsun? Nasil gun boyu ayakta duruyorsun? 

Bilemedim :) Bildigim tek sey var ben bunu da yapamam. Oyuzden bana tren yollari, kosanlara bisikletle gelenlere de saglikli gunler efendim.

Bugun gozlemler ulasima dair oldu, gelecek gunlerde baska gozlemlerde gorusmek uzere :)

2 Ekim 2013 Çarşamba

Londra Gozlemleri... 2

Yeni-bir-yere-alisma-calismalarinin en zor kismi kesinlikle burokratik islerle ugrasmaktir. Yok vize, yok oturma izni, yok belediye kaydi. Her birini pesinden kosarken hissiyat aynidir: Ne yapiyorum ben burada? Niye ugrasiyorum ben bunlarla? Suyu mu cikti memleketimin ne isim var benim buralarda? Bilmem herkes icin ayni midir ama benim icin hissiyat tam olarak bu. Hollanda'ya ilk gittigimizde de buydu. Londra'da da bu. Hatta Londrada bunu en ck hissettigim an bu sabah oldu. Hem de nerede biliyor musunuz? Bankada. O zaman bugun gozlemi buna dair gelsin.

Gozlem 4: Burada banka hesabi actirmak tam bir iskence.
Abarttigimi dusunuyor olabilirsiniz. Ama hakikaten abartmiyorum. Bir de buradaki arkadaslarimizdan ve Ozanin gecen haftaki banka hesabi acma deneyiminden hazirlikli olarak gitmistim guya bankaya. Guya!

Bir kere oyle bankaya girip ben banka hesabi acmak istiyorum demek yok. Once gidiyorsun ve randevu aliyorsun. En iyi ihtimalle o randevu 3-4 gun ve hatta 1 hafta sonrasina veriliyor. Hollanda'da da boyleydi. Randevusuz is yok. Amenna.

Haydi diyelim randevu almayi basardin ve oraya vardin. Sanmayin ki gidiyorsunuz da size banka ve hesap cesitleri hakkinda bilgi veriyorlar. Yok. Alakasi yok. Bilakis sizden habire bilgi aliyorlar. Hatta bana kalirsa bir nevi sizi sorguya cekiyorlar. Biraz sinirliyim su anda. Evet. 

Sinirliyim ama sinirli olmakta hakliyim bence. Yahu alti ustu hesap actiracagiz. Niye? Maasimiz oraya yatsin da gun be gun bizim kullanmadigimiz kismini banka isletsin ustunden para kazansin diye. Baska seyler elbette vardir. Ama surasi kesin ki bir banka size hesap aciyorsa mutlaka o parayi isletir ustunden para kazanir. Nokta.

E o zaman ne bu bankanin afra tafrasi burada anlamadim ben. Bir noktaya kadar herseye sabrettim. Is konusunda sorduklari her soruyu cevapladim. Ev, buraya tasinma nedenimiz, Hollandada ne yaptigimiz, orada hangi bankayla calistigimiz, Turkiyede hangi bankayla calistigimiz, maasim, aylik harcamalarmin ne kadar olacagini tahmin ettigim. Bana kalirsa bu kadar detay vermeye gerek yok. Ama sabrettim cevapladim.

Tum verdigim bilgilere ragmen, bunlari arastiracagiz, dogrulaycagiz bu da bir hafta kadar vakit alir dediklerinde; tamam dedim. Pasaportumun, ev adresimin ve hatta is kontratimin kopyalarini almalarina ses cikarmadim. Sirketten bir referans mektubu goturuyorsun, o mektubun bir yerinde harf hatasi varmis yeniden yazdirin dediklerinde tamam dedim. 

Velakin ne zaman is anne ve babamin bilgilerini isteyip, mesleklerini sorup, Turkiyede ne is yaptiklari falan gibi detaylari sorgulamaya geldi. Iste o zaman patladim. Ya size ne benim Turkiyedeki annemin babamin ne is yaptigindan? Benim banka hesabi acmamla, annemin babamin isinin alakasi ne Allah askina?

Tabi ki, bu bilgileri vermeden once bana neden bunu sordugunuzu aciklamaniz lazim dedim. Aman demez olaydim. Zira aldigim cevap iyice sinirlendirdi beni. Neymis efendim? Cunku ben Turkiye pasaportu tasiyormusum. O yuzden boyle ekstra arastirma yapmalari gerekiyormus. Afedersiniz ama yuh! Ozurleri kabahatlerinden buyuk.

Adama oyle bir bakmisim ki, bunu sakin kisisel algilamayin, kesinlikle yanlis anlamayin vs diye aciklama yapmaya basladi. Kusura bakmasinlar ama ben anlayacagimi anliyorum. Adama da dedim bu yaptiklari ayip bir. Benim onlari degil, onlarin beni bu bankayla calismam icin ikna etmeleri lazim iki. CUmaya kadar bana paket hakkinda bilgi verecekler ben de dusunecegim. Bakalim.

Konustugum adam iyi niyetli bir tip. Haklisiniz dedi. Adama kizgin degilim ama bankaya kizginim. Evet her ulkenin kosullari, kurallari baska. Kabul ediyorum. Ama Turkiye pasaportu tasiyorsunuz diye... seklinde baslayan cumlelerden cok ama cok rahatsiz oluyorum. 

Simdi sakin olmaliyim. Nihayetinde bir banka hesabina ihtiyacim var. Ama alternatiflere bakacagim, insanlara soracagim. Bir tane banka yok ya bu memlekette canim. Butun sabahimi aldilar bir de sinirimi bozdular. Bugun hissiyatim budur efendim. Burokratik islerden nefret ediyorum. Nokta.

Yarin umarm keyifli gozlemlerle bulusmak uzere. Bugunluk kusuruma bakmayin :(

1 Ekim 2013 Salı

Londra'da ilk gun...



Oyle mi boye mi, gidelim mi kalalim mi, orada mi oturalim, burada mi, esyalar soyle mi tasinsin boyle mi ve daha nice sorulari gunlerce, haftalarca, aylarca dusunup tasindiktan sonra Ozanla beraber Londra'dayiz. Yavas yavas alisacagiz. Yavas yavas bir hayat kuracagiz burada da. Bakalim neler olacak, yasayip gorecegiz.

Dun elbise askisi satan yer aramak suretiyle yeni-bir-yere-alisma-calismalarima baslamis bulunuyorum. Elbise askisi diyip geciyor insan. Ama yok onemli arkadas. O minnacik seyleri satan yerleri bulmak ne zormus yahu :) Dun aksam Londra sokaklarinda elbise askisi satan yer ararken dusundum de... Sor bana, Rotterdam da sak sak sak tarif edebilirim elbise askisi satan yerleri. Hatta tahta aski mi istesin, plastik mi falan diye sorup ona gore yer bile tarif edebilirim o kadar yani :) 

Ama... Ayni seyi Istanbul icin sorarsan, tobeler olsun bilmiyorum nereden aliyorduk elbise askisini. Orada da elbise askisi aldim sonucta almadim mi? Ama yok vallahi hatirlamiyorum. Nasil da unutuyor insan. Nasil da en son yasadigi yeri benimseyip biliyor da, kendi memleketindeki detaylari bile unutabiliyor. Bir gun gelecek Rotterdamdaki ayrintilari da unutacagim belki. Buradayi bilecegim de orayi hatirlamaycak miyim? Cok garip! Bu arada, hakikaten Istanbul'da nereden aliyorsuk biz elbise askilarini?

Yeni-bir-yere-alisma-calismalarinin bana sorarsaniz en onemli bilesenlerinden biri gozlem. Insan etrafini izledikce taniyor iste. Tanidikca da alisiyor, kendini guvende hissediyor degil mi? Ben de vakit kaybetmeden dun aksam itibariyle gozlemlerime basladim. Unutmadan da yazayim.

Gozlem 1: Trafik var!
Hem de cok! Bunu biliyorduk. Hazirlikliydik diyemeyecegim ama trafik konusunda bir bocalama yasayacagimizi tahmin ediyorduk. Hollanda'da bizim evimiz ve benim ofisim cok yakindi. Dolayisiyla ben hic trafik cilesi yasamadim orada. Ve bunun buyuk bir luks oldugunun her gun, her an farkindaydim. Ozan Rotterdam-Utrecht arasinda gidip geldiginden biraz daha idmanli. Ama yok. Sanirim bu yol/trafik durumlari biraz zorlayacak bizi. Bu sabah bir saatten fazla surdu ise gelmem. Ozan yazik 2 saattir yolda. Kaza varmis da. Velhasil kelam bu ulkede trafik var hem de cok! bakalim trafikle mucadelemiz nasil olacak.

Gozlem 2: Cocuklar burada uniforma giyiyor.
Okul cocuklari yani. Hollandada giymezler. Hollanda da hersey serbest tabi kiyafet de serbest :) Ama baktim burada okul cocuklari hep uniforma giyiyor. Bir sey soyleyeyim mi evet tek tip, evet belki bazi seyleri sinirlandiriyor falan ama ben okulda forma olayini severim. Hep de severek giydim onluklerimi de formami da. Pedagog degilim etkisini falan bilemem ama faydalari var bence. Bir kere farkliliklar ortadan kalklar. Benim gibi hep devlet okullarinda okuduysaniz ve cok cesitli ekonomik kosullardan gelen cocuklarla ayni siralari paylastiysaniz demek istedigimi anlarsiniz eminim. Hollanda'da formaya ihtiyac yok. Cunku siniflar arasinda oyle buyuk farklar yok. Zenginin cocugu da orta hallinin cocugu da ayni kiyafetleri alabilir ve giyebilir. Ama bunun boyle olmadigi, herkesin herseye ayni rahatlikta ulasamadigi yererde forma guzel bence. O yuzden bu sabah yolda formali cocuklari gorunce bir gulumsedim :)

Gozlem 3: Artik orta ve hatta kisa boylu bir insan degilim :)
Hollandanin dalyan boylularinin yaninda ben tabi kucuk kaliyordum. Yoksa asla kisa oldugumu kabul etmiyorum :)) Laf aramizda bizim posta kutusu en ust siradaydi ve ben parmak ucuna kalkmadan posta kutusunu acamiyordum bile. Havasi mi suyu mu anlamadim hepsi birer fida. Ama o gunler geride kaldi arkadas. Artik Ingilterenin orta boylu irkinin yaninda uzun bile sayilabilirim neredeyse. Sokaklarda hep insanlara bakiyorum. Ha ha bundan da uzunum, ha ha bundan da uzunum diye dolasiyorum yollarda Aman ne yapayim bana da eglence lazim iste :)

Bir gune bu kadar gozlem yeter degil mi :) Aslinda daha cok var da ofisteki ilk gunumde yapilacak cok is de var. Londra'dan yeni gozlemler, Londra'dan yeni haberler onumuzdeki gunlerde yine Gulcince'de :)

Bunlar da ilginizi cekebilir

Related Posts with Thumbnails