Ev hayati etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ev hayati etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ocak 2016 Pazartesi

Dun Londrada cok guzel bir gun yasandi

Dun Londrada muhtesem bir hava vardi.
Evet soguktu, kis sonucta soguk olabilir bence sorun yok.
Ama bulutlar yuksekti, gokyuzu maviydi ve gunes parliyordu.
En sevdigim hava!

Sabah disari mi ciksak, evde mi kahvalti etsek diye dusunurken Ozan haydi cikalim dedi.
Iyi ki de oyle demis.
Nasil guzel bir sabah vardi disarida anlatamam.
Biz ciktigimzda saat daha yeni 9 civari oldugundan bombostu sokaklar.
Bir yanda o guzel hava, bir yanda Londrada cok da aliskin olmadigimiz sessizlik.
Hani nasil diyeyim MIS gibiydi dun sabah MIS.

Uzun uzun kahvalti ettik Ozanla.
Yetmedi kaldik kafede uzun uzun kitap da okuduk. 
Kahvaltinin ardindan, Ozanin calismasi gerektigi halde donemedik eve.
Haydi biraz daha yuruyelim, haydi parka da bakalim derken 1 saatten fazla da kahvalti sonrasi yurumusuz.
Nasil iyi geldi anlatamam.


Etrafta civil civil kosan cocuklar.
Guzel havada kendini kaybetmis kopusler.
Gencler, yaslilar.
Butun Londra sanki parklardaydi.
Bu sehrin en sevdigin yani ne derseniz zaten sehirde nefes almaniza firsat veren  parkalri :)

Eve dondugumuzde ikimizde ne guzel bir sabahti diyorduk.
Daha cok ben diyordum tabi.
Ozan oyle cok kendi kendine konusma, o delilik evimizde bana mahsus :)


Yetmedi bana sabah yuruyusu.
Ozan calisrken yine ciktim sokaga.
Evet bir yandan hava cok soguk ama durduramiyor insan kendini iste. 

Yurumusum saatlerce yurumusum.
Bir baktim havada bir kizillik.
Gunesin batma saati gelmis.
Hammersmith'e yakin oldugumdan haydi dere kenarina gideyim dedim.
Ve bu enfes manzarayla karsilastim.
Nefesim kesildi diyebilirim.


Izledim izledim izledim gun batimini.
Taki son kizllik da gokyuzunden kayboluncaya kadar kaldim dere kenarinda. 
Sonra yine gitmeye gonlum el vernedi.
Bu gun batimini bir kadeh sarap ve kitabimin sayfalarina dalarak kutladim gorsel solen bitince, dere kenarindaki bir barda. 
Ozan da evde duramayip bana katilinca aksam daha da guzel oldu.
Hani diyecegim o ki blogsever arkadasim dun Londrada cok guzel bir gun yasandi. :)


Iyi haftalar olsun hepimize :)

5 Ocak 2016 Salı

Gunde sadece 15 dakika

Duzenli bir insan degilim.
Oyle aradigim herseyi her zaman elimi attigim yerde bulamiyorum.

Ofiste masam, cekmecelerim oyle mum gibi duzenli olmuyor.
Evde durum biraz daha iyi ama yine de oyle dizilerden firlamis gibi bir evimiz yok.
Masanin ustunde, sehpanin ustunde orada olmamasi gereken seyler bulunabiliyor. 

Cocukken de odam oyle duzenli olmazdi benim.
Annem aldigini aldigin yere koysan odan dagilmaz annecim derdi.
Hah iste ben onu hala yapamiyorum.
Ve hatta biz yapamiyoruz.
Temelde sorunumuz bu yani.
Aldigimizi aldigimiz yere koymuyoruz.

Hep aklima annemin bu sozleri geliyor.
Gelmiyor degil.
Ama ne yalan soyleyeyim cogu zaman useniyorum.
Baya useniyorum.
Sonucta aldiklarim, almadigim yerlerde birakilinca ortalik dagiliyor.
Ye he ya :)

Simdi yeni yil baslarken klasik hepimiz ay sunu da yapayim bu sene ay bunu da yapayim diyoruz.
Ben diyorum en azindan.
Mesela kitap okumaya devam edeyim, film izlemeye devam edeyim diyorum.
Bir de sporu arttirayim ve genel olarak duzenimi arttirayim diyorum.
Ne kadarini yapabilcegimi bilmesem de insan iste plan yapmaktan vazgecemiyor.

Tam da bunlar ustune dusunurken dun bir yazida soyle bir paragraf okudum. Cevirmeye calisayim...
Duzen saglamak icin gunde 15 dakikanizi ayirin. Daha fazla degil. Bir gun 15 dakika ofisinizdeki cekmeceleri duzeltin. Bire gun 15 dakika kisisel maillerinizde bir temizlik yapin. Bir gun 15 dakika kiyafet dolabiniza bir goz atin. Gunde sadece 15 dakika. Bitmedi mi? Birakin kalsin. Ertesi gun 15 dakikaniz daha olacak.
Acikcasi 15 dakikada ne yapabilirim bilmiyorum. 
Yetmez15 dakika hicbir seye gibi geliyor.
Ama bir yandan 15 dakika 0 dakikadan iyidir.
Hem zaten daha fazla zamani da cekmece falan duzeltmek icin harcamaya benim gonlum yok ki.

Hah iste o yuzden ben bu Gunde sadece 15 dakika olayina bir bakayim diyorum.
Olur olur.
Olmazsa da olmaz.
Gorecegim.
Haydi bakalim gunde sadece 15 dakika :)


4 Ocak 2016 Pazartesi

Baslasin yeni yilin calisma gunleri!

Yeni yil, yeni yil, yeni yil.
O da geldi gecti iste.

Bizim icin oldukca degisik bir yeni yil aksamiydi.
Arkadaslarimizin evinde toplanacaktik.
Bize de icecek alma gorevi verilmisti.
Markette alisveris yaparken Ozan raftan bir sise aliyordu. 
Ve bom!
Sanirim belimi incittim dedi.
O an ne kadar ciddi oldugunu anlamadigimiz durum eve gelince anlasildi.
Ozan yerinden oynamakta bile zorlaniyordu.

Ona kalsa bir yarim saate gececekti durum ama suratindaki aci dolu ifadeden ben o kadar kolay olmayacagini anladim.
Sonrasi ilaclar, kremler ve daha bir suru sey.

Dolayisiyla biz yeni yila evimizde girdik.
Hatta Ozan yazik saat 12de uyumustu bile.
O kadar cok kas gevsetici aldi ki bayildi kaldi.
Ben de Londradaki havai fisek gosterisini izledim televizyondan.
Pek de begenmedim.

Ozan planlarimiz bozuldu, evde kaldik diye baya uzulse de ben acikcasi pek de uzulmedim.
Sonucta uzuldugum tek sey o kadar aci cekmesi oldu.
Aman ne olacak yilbasi dedigin her sene var.
Dugun mu bu bir kere kacirinca uzulesin.

Evimizde basbasa oturduk iste.
Gerci o yatti yazik ben oturdum :)

O yuzden bu yildan en buyuk dilegimi yeniden tekrarladim o gece.
Saglik!
Aman sagligimiz yerinde olsun da gerisi bos :)

Yilin ilk calisma gununde ofislerde mutlu oldugunuzu temenni eder, hepimize sabirlar dilerim :)
Haydi baslasin yeni yilin calisma gunleri :)


7 Aralık 2015 Pazartesi

Bu haftasonu biz...

Persembe aksmi Rotterdamdan donerken saniyorum hayatimin en sallantili ucuslarindan birini gerceklestirdim.
Aman yarabbim o da neydi oyle!
Yeni mudurum benden bir onceki ucaktaydi. Yok oyle projeden butun insanlar ayni ucaga binmesin, proje icin risk oluyor gibi sacma kurallar yok sukur sirkette.

Hakikaten bazi sirketlerde boyle kuralar var. Olayin ozunde diyorlar ki, mesela bir sirketin yonetim kurulundan, ya da onemli projelerinden insanlar ayni ucakta olursa ve bir kaza yasanirsa bu buyuk bir risktir.
Ha risktir!
Kardesim insanlar oluyor, senin sirketinin projenin riskine baslarim ben! diyorsun.
Ama onlar seni cok da kafaya takmayabiliyor.

Aman cok sukur ki bizim sirket oyle degil.
Benim bir sonraki ucakta olmam kendi tercihimdi. Gec aldigim icin biletleri bir onceki ucak cok pahalanmisti.
Ama ucarken dedim Gulcin senin kar ettirdigin uc kurusla zengin olacak bu sirket aferin!

Cuku ben saniyordum ki biz gec kalktik ya firtinaya yakalandik.
Ay yok meger bir onceki ucak tek teker ustune inebilmis Londra'ya.
Allahim korusun vallahi bizimki o kadar olmasa da yine de korutucu bir inisti.

Su instagramda paylastigim ucakta okuma fotografi tabi ki gidis yoculugundandi. Donerken degil okumak sabit bir seye bile bakamadik desem yeri :)


Neyse iste o sarsintili ucustan sonra ben yorulmusum. Cuma aksami Ozan'a dedim ki cikasim yok. Yemek yapasim da yok. haydi biz disaridan yemek soyleyelim.
Arada bu iyi oluyor.
Gerci bizim aradalar bu ara fazlalsti ya neyse.

Dolayisiyla bu haftasonu biz disaridan yemek soyleyerek haftasonuna basladik :)

Sonra Cumartesi evimizde oldukca sakin bir gun gecirdik. Snooker vardi televzyonda. Ozanin snooker sevgisi malum. Napalim ben de onu boyle kabul ettim :) Benim duruma bakisimi surada yazmistim. Bak bu yaziya da guluyorum baya.  Tum gunumu snookerla gecirmemek icin O iceride snooker izliyorken ben de yatak odasinda kendime bir ortam yaptim. 

Spotifydan acilmis fransizca muzikler, mesela Edith Piaf. 
Sari isik,
Yorganin altinda bir Gulcin
Ve elimde kitabim.

Haftasonunun en en en dinlendirici anlari buydu diyebilirim Yani bu haftasonu biz evimizde ayri ayri kendimizce keyif yatik :)

Cuma aksami Ozanlarin yil sonu yemegi var. Yine Ozan smokin giyecek ve benim uzun elbise giymem gerekiyor. Itiraf ediyorum bu isi kendim icin tam bir eglenceye ceviriyorum. Yahu insan hayatinda kac  kere uzun elbiseler giymesi gereken yemeklere katilir. Birakayim egleneyim bence :) 

Aksama dogru soyle bir alisverise cikktik Ozanla. O'na ve bana almamiz gerekn bir iki sey vardi. Bana alinacak elbette uzun elbise :) Bulduk bir seyler aldik. Yani bu haftasonu biz ari koca alisveris yaptik :)

Gerisi evde icilen kahveler, izlenen filmler, kavaltilar yemekler, televizyonda masterchef ve elbette snooker.  Snooker snooker snooker.

Dun gece snookerin finali vardi. Tabi ki bizim evde de izlendi :) Tam bitti haydi gecmis olsun Gulcin diyordum kendime ki 16 Ocakta yenisi basliyormus :) Neyse baslasin ben de Edith Piaf dinler kitap okurmum diye dusundum kendi kendime. Zaten haftasonu dedigin ne ki. BIraz kitap, bolca huzur...

Cok huzurlu guzel bir hafta olsun hepimize.
Benim bu haftanin sonunda annem gelecek o yuzden cok mutlu bir hafta bekliyor beni.
Hepinizi oper iyi haftalar dilerim...

25 Kasım 2015 Çarşamba

Bitmeyen nezle yapmislar!

Ne zamandir hastayim hatirlamiyorum bile.
Bana sorarsaniz 1 ay falan oldu. Hatta koca mevsim sanki burnum akarak, oksurerek, hapsurarak falan gecti.
Zaten ofisteki her 5 kisiden heralde 3u falan hastayken nasil iyilesecegiz bilemiyorum.

Tam iyilestim diyorum.
Hooop yeni bir safha basliyor. 
Su an burnun musluk gibi akmasi asamasindayiz.
Evde, elimde bir tuvalet kagidi rulosu, bildiginiz perisan halde ortalikta dolasiyorum.
Ofiste, yanimda bir kagit mendil stoguyla oturuyorum.
Bitmeyen nezle yapmislar!

Bu arada Ozan da evde yok.
Bir konferans icin Almanya'ya gitti.
O yuzden tuvalet kagidi rulom, kagit mendillerim ve ben bu sureci birbirimize destek olarak geciriyoruz.

Her hasta oldugumda oldugu gibi onceden izledigm seyleri izleyerek geciriyorum bu donemi. Bu sefer tercihim Sex and the City 3. sezon oldu. Aidenla tanistigi sezon. Heralde Aiden'i cok sevmedigimden oyle bin kere izlememisim bu bolumleri. Iyi oldu izliyorum.


Gerci hastayken ben bilerek isteyerek daha once izledigim seyleri yeninden yeniden izlerim. Bu yontemin iyilesmeme katkisinin buyuk oldugunu dusunuyorum. Iki sebeple:
            1. bir sey izlerken ipad, telefon vs elimde olmadigi icin dinlenebiliyorum.
            2. Arada uyursam kacirdim diye dusunmeme gerek yok. Uyu, uyan istedigin kadar. Zaten diziyi filmi neredeyse ezbere biliyorum :) O yuzden ilaclarin verdigi uyku hisine hic direnmiyorum.

Tamam hasta olmanin da, dinlenme sansiniz varsa bir yere kadar keyfi var.
Kabul ediyorum. Her ne kadar her gun ofise gelsem de eve gidince, tavuk suyuna corba icip, rahatlamak, dizi karsisinda pineklemek de guzel. 
tamam epi topu soguk alginligi. Cok sukur. 
Ama hakikaten bitmeyen nezle yapmislar!

Burnumdan nefes almayi ozledim.
Sesimin catalsiz, normal halini duymayi ozledim.
Burnumun silinmekten kipkirmizi olmadigi, gozlerimin sis sis olmadigi suratimi gormeyi ozledim.
Her yutkundugimda bogazimin acimamasini ozledim,

Daha fazla sikayet etmeyeyim de iste oyle.
Bitmeyen nezle yapmislar.
Bitsin diye bekliyorum :)

14 Eylül 2015 Pazartesi

Soguk alginligi

Carsamba aksami gayet iyiydim.
Sirketten ayrilan bir arkadasimiz icin is sonrasi puba gittik.
Birer kadeh sarap icip evlerimize donduk.

Ozanla beraber ertesi gun icin yemek yaptik.
Gayet iyiydim.
Sadece bir usume vardi ustumde.
Yattim.

Gece bogazimda bir agriyla uyandim.
Kurumus bir bogaz, tikal bir burun, gozlerde agri.
Eyvah dedim geliyor...

Persembe gunu ise gelmek zorundaydim cunku nasilsa yarin da gelecegim diye bilgisayarimi da ofiste birakmistim.
Ustelik 9 tane toplantim vardi.
Ise yeni giren birine de yapacaklarini anlatmam gerekiyordu.

Derken, gun boyunca toplantilar arasinda kostum.
Gun boyunca konustum.
Arada aldigim parasetamoller beynimi uyusturup, bana soyleyeceklerimi unutturuyor olsa da calistim, anlattim gun boyu.

Gunun son toplantisiydi.
45 dakikalik toplanti 1 saat gecmesine ragmen bitmemisti.
Iste sadece o zaman, dedim ki ben artik anlamiyorum. Anlasam da kafamda soylediklerinizi tartamiyorum. Tartsam da dusunup size cevap veremiyorum. Yeter bitirelim.
Getirin imzalanacklari imzalarsa bugun imzalar dediler :)
Neyse ki ellerinden kurtuldum :)

Sonra eve giden o 1,5 saatlik yol nasil gecti bilmiyorum.
Uzun zamandir kendimi boyle hasta hissettigimi hatirlamiyorum.
Resmen surundum.
Sonunda basarip eve vardigimda artik ayakta duracak halim bile kalmamisti.

Benim oyle hastayim diye ise gitmedigim zamanlar cok azdir.
Hastaysam da evden calisirim idare ederim.
Ama Cuma gunu idare edecek halim yoktu.
Butun gun Ozan'in bana yaptigi tarhana corbasini icip uyudum.
Uyudum.
Uyudum.

Cuma aksami dktora gittigimde beni hic de sasirtmayan bir sey soyledi.
Bizim yapabilecegimiz bir sey yok.
Evet atesiniz var, evet hastasiniz.
Ama bekleyin.
Dinlenin.
Yorulmayin.
Iyilesirsiniz.

O an icin doktora kiziyor insan.
Yahu bir bak bari diye dusunuyor yalan degil.
Ama adam hakliydi aslinda.
Ben de yattim evde butun haftasonu.
Instagramdan gelen onerileri degerlendirdim.
Taze zencefilli caylar ictim, dinlendim.
Butun oneriler icin cok tesekkurler :)

Sonuc; bu sabah ise geldim.
Iyiyim bence.
Tamam, tamam hemen heyecanlanip kendimi yormayacagim ama bence iyilestim.

Uzun zamandir gecirdigim en agir soguk alginligini atlatmis olmanin keyfiyle
Iyi haftalar efendim :)

24 Haziran 2015 Çarşamba

Kafa bi dunya!

Benim kafamdan bahsediyorum.
Resmen bir dunya!
Iyice sacmalamaya basladim son gunlerde, Sonum hayir olsun diyorum sadece.

Pazartesi aksami Ozan Oxford'ta bir yemekte olacakti.
Ben isten ciktim. Markete ugrayip bir dunya alisveris yaptim ve eve dogru yola ciktim.

Yolun yarisini gecmisken bir anda anahtarimin olmadigini farkettim.
Elimde alisveris torbalari, sirtimda canta, olmayan anahtarim ve kocamin evimizden minimum 1,5 saat uzakta olmasi ve o aksam katilacagi yemekten dolayi gece 1de falan gelecek olmasi gercegiyle beraber evimize dogru ilerliyordum.

Ozan, ben gitmeyeyim yemege atlayim geleyim dedi.
Hayir dedim.
Aptal olan benim, ceremesini de ben cekmeliyim. Sen planini bozma.

Ne var, bozsun degil mi?
Ne olur yani katilmasin yemege. 
Ben niye boyle herseyi kendime zorlastiriyorum anlamiyorum. Hayir kendimi cezalandirmaya olan bu tutkum nereden geliyor bilemedim.

Neyse Ozan baya israr etti ama en sonunda tamam dedi.
Tamam da sen ne yapacaksin?
Hakikaten ben ne yapacaktim?

Dedim ki eve giremezsem bir yerde yemege giderim, sonra sinemaya girer bir film izlerim, heralde o saate sen gelmis olursun.

Kulaga cok guzel gelen bu planim bir acidan icime sinmiyordu. 
Yorgundum. Cok yorgundum. Ve ertesi sabah erkenden ofiste olmam gerekiyordu.

Sonra aklima bir sey geldi!
Dedim ki ev sahibini arayayim. Onun anahtarini isteyeyim. 
Onlar da haftanin sadece 2 gunu Londrada oluyorlar ama sansima evdelermis.

Neyse akilsiz basin cezasini ayaklar cekti. Yurudum onlara kadar 45 dakika, Aldim anahtari dondum.
Yurumeseydin diyorsunuz biliyorum da, evlerimiz cok ters.
Toplu tasimayla 40 dakika, yuruyerek 45. 
Ay yururum!

Anahtari aldim, tamam.
Eve girdim, tamam.
Ama niye bu ara boyle kafam bi dunya anlayamiyorum.

Gecenlerde de ofiste unutmustum anahtari. 
Ben sirket yemegindeydim, Ozan yine Oxford'ta yemekte.
Neyse ben cikarken, o da cikti, sadece 1 saat bekledim kendisini eve gidik.

Ama bu iki oldu.
Sadece bu da degil ki.
Herseyi unutuyorum bu ara.
Gecen sabah toplantiyi acarken, toplantinin konusunu bile unuttum. Neyse geveledim hallettim.

Velhasil kelam kafa bi dunya!
Sonum hayir olsun.
Bir de su 5 hafta da gecsin de artik Gulcin bir tatil yapsin.
Evet, yorgunum.
Tum bunlarin bas sebebi de bu aslinda...


11 Mayıs 2015 Pazartesi

Uyku

Öncelikle bu satırları okuyan annelerden özür diliyorum. Hatta okumayın siz bu yazıyı. Vallahi bak okumayın :)

Uykuyu seven bir insanım ben. Uykusuzluğa gerekirse dayanırım. Ya da şöyle diyeyim dayanırDım. Üniversite yıllarında gezip gezip son anda sınavlardan önce çalışayım diye 1 saat uykuyla sınava girmişliğim çoktur.

Çalışkan bir öğrenciydim. Hiç öyle çalışmadan 0  bilgi sınava girmişliğim olmadı. Ama son ana kadar gezip, sonra az daha çalışmak için saati 3 dakika sonraya kurup vallahi bak 3 dakika uyuyup kalkıp çalışmaya devam etmişliğim vardır. Gençlik işte. Dur şimdi uyuyayım diyip gamsız tassız yastığa 5 kala uyuyabildiğin, 3 dakika uykuya bile şarj olabildiğin zamanlar. Gençlik işte. Güzel be :)

Bebekliğinden beri uykuyu sevirmişim ben. 
Mis gibi uyumak gibisi var mı yahu? Gençlik mençlik eğlenmek için -gönüllü olarak- az uyuduğumuz zamanları çıkarırsak hayatım boyunca uykuyu seven bir insan oldum. Oh mis. 
Yalnız bu uyku hikayesinde uyumama engel tek bir şey var: 
Ozan !

Arkadaş bir insan bu kadar mı uykuyu sevmez? Haftanın 7 günü bir insan neden en gec 7 -ki cogu zaman daha erken- ya da bilemedin 8de -o da çok ender- kalkar? Hafta içi tamam işe gidiyoruz ama haftasonu neden 7 de kalkıyoruz biz? Deli miyiz? Divane miyiz? Çoluğumuz yok, çocuğumuz yok biz neden uyumuyoruz? 
Neredeyse 8 yıllık evlilik hayatımızda Ozanla EN anlaşamadığımız konu bu: Uyku. 
Temel noktada fikir ayrılığı yaşıyoruz. 
Ben uykuya bayılıyorum. Ozan evet uykuyu seviyor am bir noktadan sonra vakit kaybı olduğunu düşünüyor. Uyuyacağına gezermiş, okurmuş, eğlenirmiş vs. 
Ya ben sana bunları yapma demiyorum. Yap yine yap. 
Ama önce uyu sonra yap!
Ya da tamam sen uyuma. Git ne yaparsn yap bana ne. 

Ama yok arkadaş beni de uyutmuyor! 

Ona sorsanız öyle bir niyeti yokmuş. Ha tabi tabi. Bence de yok! O beni uyandırmak asla istemiyormuş. Sadece bir karısına sarılmak istiyormuş. Sarılma! Dur bir karımı öpeyim diyormuş. Öpme ya! Öpme! Uyuyacağım ben öpme!

Neyse çemkire çemkire bu konuda bir ilerleme sağladım sandım ben. Evlendikten hatrı sayılır yıllar sonra baktım Ozan yine sabahın esselatında uyanıyor ama bana dokunmuyor. Akıllı çocuk biliyor dokunsa söylene söylene kafasının etini yiyorum. 


Ha böyle oldu da uyuyabildiğin mi sanıyorsunuz? Yok!

Tamam sarılmıyor, tamam öpmüyor. Iyi de bu sefer de sabahın köründe evde garip sesler oluşmaya başladı.

Elinden kaçmış da kapı çarpıvermiş.
Nasıl oldu anlamamış bardak bir anda düşmüş kırılmış.
Terlikleri o hep öyle yürürken yere sürtermiş!

Allah Allah! Bütün gün dublörün mü yürüyor evde yahu? 
Niye sadece sabah ben uyurken o garip sesi çıkarıyor terlikler? 
Bir de sanırsın Ziyagillerin yalısında yaşıyoruz! 
Ya arkadaş sabahın köründe bizim evde bu kadar yürüyecek ne olabilir? 
Bir insan bu kadarcik bir evin neresinde boylesine uzun uzun! yürüyebilir?

Yok kabul ettim. Uyandı mı beni de uyutmuyor. Nokta.

Aslında hakkını yemeyeyim genelde kendisi 6:30 - 7 gibi uyanıyor. Dayanıyor dayanıyor 8 gibi bu istemsiz uyandırma faaliyetlerine başlıyor. Istemsiz tabi tabi istemsiz :) 7 neredeyse 8 yıldır bu hep böyle. Bunca yıldır şu bedenim haftasonu da dahil 9u uyuyarak göremiyor.

Neden ama neden?

Çocuğumuz bile yokken bu uykusuzluk neden? Bıraksan ben zaten en geç 9 da uyanacağım. Çok mu şey 9 a kadar uyumak istemek?


Derken....
Geçenlerde bir Cumartesi 10:00 da uyandım ya ben. Vallahi bak. 10:00 diyorum.
Şok olmuşum. Ozan yoktu o sabah. Yeni tutkusu aıkıdonun kollarındaydı. Ve evet Cumartesi sabahlari az daha uyumak icin aikidoya gitmesi icin ben kendisini tesvik ettim. Ama normalde gitmeden uyandırır illa -nedense?-. Nasıl olduysa o sabah bırakmış beni uyuyayım diye. 10:00 a kadar uyumuştum. Oh mis.

Anneler okuduysanız kusura bakmayın. Ama bunu yazmasam olmazdı. Insaf edin çoçuksuz haliyle 7-8 yıl sonra ilk defa uzun uzun uyuyabilmiş bir insan olarak çok mutluyum. Evlendiğimizde beri ilk defa 10:00 kadar uyudum. Kalktım sanki gençleşmişim. Cildim parlamış, ruhum cilalanmış.

Uyku güzel şey arkadaş. Bırakın uyuyalım.

Blogum sana yazıyorum Ozan sen dinle :)

Bırakın uyuyalım :)

Bunlar da ilginizi cekebilir

Related Posts with Thumbnails