12 Ekim 2018 Cuma

Tercihse buyrun sevgili sirketler siz tercih edin o zaman

Calismak konusunda, sirketler konusunda, calisan anne olmak konusunda ne dusundugumu burayi okuyan herkes biliyor. O yuzden hic girizgah yapmadan konuya dalmak istiyorum.

Gecen gun sirkette "Calisma hayatinda kadin olmak" hakkinda bir toplanti vardi. Siketteki bir gurup kadin tarafindan organize edilmis bir event. Organizatorlerden biri de akadasim. yalan degil boyle konulardan, organizasyonlardan cok sikildim artik. Ama kadinlarin organzie ettigi bir sey oldugu icin katilayim dedim. Biz de ekip arkadaslarimla katildik. 

Gundemdeki konularan bir de tabi ki work/life balance yani is/hayat dengesi di. Olmasa sasariz zaten. Bizim sirkette oldukca ust duzey yoneticilerden biri olan kadin calisanlardan biri yapti konusmayi. Kendisi Amerikali. Bunu buraya yaziyorum cunku soylediklerini Amerikali oldugunu bilerek dinlemek baska. Sozun ozu benim icin ayni seyleri yuz kere duyuyor olsam da konusma tam bir hayal kirikligi idi.  

Konusmaya soyle basladi: 
Hepimiz iyi bir calisan olmak istiyoruz. Iyi bir evlat, iyi bir es, iyi bir arkadas, iyi bir anne. Hepimizin hayattaki amaclarinda bunlar da var. Ama sunu kabul etmeliyiz ki hepsini ayni anda olamayiz. IYi anne ve iyi evlat, iyi es ve iyi arkadas olacagimiz zamanlar ayni ana denk gelmeyebilir.

Keisnlikle katiliyorum. Dolayisiyla konusma baslangiciyla benim dikkatimi ckmeyi basardi. herseyi ayni anda olmayacalismak hicbirini olamamak anlamina geliyor bazen. Ya da hepsinden biarz olabilecek olsan da kendini cok ama cok yipratmak anlamina geliyor. Biliyorum. cunku bunu yasiyorum.

Arada pek cok baska sey de anlatildi ama benim deginmek istedigim yer surasi. Devam etti konusma:
Bazen cocuklarinizin ozel anlarini kacirabilirsiniz. Ben bunu cok yasadim. her seferinde o buyuk suclulukla basa cikmaya calistim. Simdi 3 cocugum da buyudu. Ve bana gecen gun ortanca oglum "Evet her zaman bizimle degildin ama olman gereken anlarda bizimleydin" dedi. ve biliyor musun anne evet arada yalniz kaldik ama simdi yalniz yasamayi cok iyi biliyoruz. Sen bize buyuk bir hediye verdin... dedi. DOgru olani yaptim.


Konusma bu kisimdan sonra da devam etti. Verdigi mesaj benim buraya alintiladigim kisimda tam yansimyor. hani bak zorlanmis ama basarmis gibi bir his gecmis olabilir size. Ama verdigi mesaj tam larak suyu: "is hayatinda basarili olmak icin cocuklarinizin guzel anlarini da kacirmaniz gerekebilir. Bunu yapmalisiniz. basariya giden yol budur." Ve sonrasinda konusmaci gitti. Soru cevap konusmaci salondayken ne yazik ki yoktu.

Evet, biliyoruz calisma hayati hic kolay degil. Ama ben kadinlar tarafindan organize edilen bir toplantida, yine bir kadinin, basariyi bu sekilde tanimlamasini,  basarili olmak icin bunu kabul etmeniz gerekir demesini anlayamiyorum. Belki Deniz henuz sadece 2 yasinda oldugu icin boyle dusunuyor olabiliim ama icim bunu almiyor kabullenemiyor. Ha elbette Denizle ilgili pek cok seyi kaciracagim, kaciriyorum da ama niye bunu kabul etmem gerekiyor? Niye kadinlar bir araya gelmisken bunu nasil degistirebilirizi konusmuyoruz da bunu nasil kabul edecegimizi konusuyoruz? iste bunu anlamakta zorlaniyorum.

Yeterince realist bir insanim bence. Hem Denizle her aninda birlikte olup hem de calismaya devam edebilecegimi dusunmuyorum. Pembe bir balonun icinde yasamiyorum yani. Evet, onunla olamiyorum ve daha da olamayacagim bazi zamanlar. Kendimce, sartlarimin el verdigi en iyi dengeyi tutturup devam etmeye calisiyorum. Ama biz kadinlar bir araya geliyorsak, hadi bunu birbirimize kabul ettirelim mi demeliyiz? Basari sadece buoyle mumkun mu demeliyiz? (basariyi da kim tanimliyorsa!) Yoksa bunu nasil degistirebiliriz mi demeliyiz? Iste agirima gidem bu oldu.

Tabi ki cenem durmadi. Ilk konusma firsatinda dusuncelerimi soyledim. Buraya da yazayim.

Anne olduktan sonra insanlar surekli size destek olmaktan bahsediyor. Surekli evet calismak ve annelik bir arada cok zor diyor. Ama ayni zamanda bebeginiz hic yokmus gibi calismaya devam etmeniz bekleniyor. Ayni performansla, ayni zamanlarda, ayni sekilde seyahat ederek, ayni sekilde bazen evinize gitmeyerek.

Ama ben ayni degilim ki... 
Ben ayni degilken calisma bicimim nasil ayni olacak acaba?

Hep suna inanrim calisma hayatinda; insanlar paketler halinde gelirler. Benim icin calisan hic kimseyi sadece calisan olarak gormedim ben. Hep is disindaki hayatlarini bilmek istedim. Kendim de (dogru bulan var yanlis bulan var) is disindaki hayatimi hic kimseden saklamadim. Cunku (belki de duygusal bir insan oldugum icin) is disinda ne yaptigim benim isteki performansimi etkiliyor. Olumlu ya da olumsuz. Dolayisiyla baskalarini da hep kendim gibi dusundum. Benim icin calisan birinin, ailevi bir problemi varken ya da cocugu hastayken sinirsiz saatler calismasini beklemem, Denizden once de hic beklemedim.

Ama istenen bu. Is disinda ne olursa olsun bir robot gibi calismaya devam etmeniz bekleniyor. Dusunun benimki gibi, bence insani degerlere oldukca onem veren bir sirkette bile bir kadin gelip, kadinlarin oragnize ettigi bir toplantida "Basarli olmak icin cocugunuzla ilgili bazi anlari kacirabileceginizi kabul etmeniz lazim" diyebiliyor. Peki ya insan olarak bu bizi nereye tasiyor?

Orada da onu soyledim. Bir kere bir insanin cocugu olunca, direk zamani azalacak, dikkati bolunecek gibi bir algi basliyor. Ve insanlar soylesin ya da soylemesin bunu bir eksi gibi goruyor. Ben bunu yasamadim ama yasayan cok insan var biliyorum, sirf sinirlarini test etmek icin cocugu olan insanlara calisma konusunda daha da yuklenildigi bile oluyor. Kabul etmezse o yuku suclanacagi sey belli cunku: Cocugu var dikkati bolundu! Zaten siz cocugu olan birisyle calismaya bu algi ile basliyorsaniz bunun cozumu yok.

Tam olarak sunu dedim orada. Ben kizimi, kizimin olmasini is hayatim icin asla bir eksi olarak gormuyorum. Bana kimse bunu kabul ettiremez. Denizden sonra ben, cok daha iyi bir yoneticiyim. Cok daha kisa zamanda cok daha fazla is bitiriyorum. Zaman yonetimi konusunda eskisine gore cok daha iyiyim. Planlama, insanlara is verme konusunda cok daha iyiyim. Evet bunlara karsilik, artik dunyanin cesitli ulkelerine eskisi kadar cok seyahat edemiyorum. Elimden geldigince az seyahat etmeye calisiyorum. Ya da gunduz ofiste cok uzun zaman geciremiyorum. Ya da bazi gunler cok uykusuz ve yorgun oluyorum. Ama bu bir paket. Ve paketin tamamina baktigimda ben kendimi cok daha iyi hissediyorum. Cunku Denizle gecirdigim zaman beni mutlu ediyor, besliyor. 

Simdi siz bana diyorsunuz ki, o zaman azalsin. Sen cocugun olmadigi zamanlardaki gibi seyahat de et, gec saatlere kadar da calis, her zaman ofiste de ol. E o zaman benim paketim bozulmus olacak ve siz bunu gormuyorsunuz. Benim o zaman bu paket icinde eskisine gore daha iyi olan yanlarimi, iyi tutamayacagimi goremiyosunuz. Bunun mantikli bir bakis acisi oldugunu dusunmuyorum dedim. Ve sirketler bana / bize bunu dayatabilir ama kadinlar olarak bir araya gelip haydi kendi duygularimizi torpuleyelimi konusmayi bize yakistiramiyorum dedim.

Salonda bir alkis koptu!
Cunku biliyorum benim gibi hisseden bir suru kadin var.
Kizimin olmasini isim icin bir eksi olarak dusunmeme sebep olmalarina izin vermeyecegim.
Onlar bana kizimdan sonra yapamadiklarimi hatilattiklari surece ben de onlara kizimdan sonra daha iyi yaptiklarimi hatirlatacagim.
Siz de oyle yapin!
Cuku biz baslarina kakmadigimiz surece bu sistem hep iyileri olmasi gereken sayip, digerlerini de bizden isteyecek.
Halbuki bu bir denge. Ve size bir sey soyleyeyim mi bu dengeyi sadece biz koruyabiliriz. Onlarin umurunda bile degil cunku bu denge.

Ben Denizle gecirdigim vakitten besleniyorum. Bunun farkindayim ve kusura bakma sevgili sirketim o zamani benden almana hazir degilim.

Ha elbette daha fazla seyahat edecegim zamanlar gelecek, Deniz buyuyecek bagimsizlasacak benim de ise ayirdigim vakit artacak. Ben calismayi cok seven bir insanim dolayisiyla bunu mecbur oldugum icin degil istedigim icin yapacagim. Ve biliyorum, belki Deniz buyumeden yapmak zorunda da kalacagim. Pek cogumuz gibi. Cunku evet duzen bu. Ama kadinlarin (hele hele kadinlarin) basarmak icin bunu kabullenin demesini asla kabul etmeyecegim. Sessiz kalmak kabullenmek ve onlarin bunu normallestirmesine katkida bulunmak. Sessiz de kalmayacagim. 

Sevgili kadinlar siz de kabullenmeyin. Onlar istemeye devam ettikce siz daha fazlasini isterlerse, kaybedeceklerini (dengeyi korurken daha iyi yaptiklarinizi) hatirlatin onlara.
Tercihse buyrun sevgili sirketler siz tercih edin o zaman. Iyilesen yonlerim torpulensin, mutsuzlugum ise mi yansisin, yoksa calisan kadinlar olarak korumak icin buyuk bir mucadele verdigimiz denge yerinde mi kalsin?

Bak o gun sinirlendigim kadar yazarken de sinirlendim.
Yahu kadinlar bir araya gelip bunu konusur mu ya?
Ayip vallahi ayip!

PS: O gunku konusmamdan sonra o toplantinin sponsoru olan sevgili ust duzeyleimizden biri benimle konusmak istedigini soylemis. 2 hafta sonra konusuyoruz. Kovulursam bundan haberiniz olsun :)

9 Ekim 2018 Salı

Dunya Akil sagligi gunu

Yarin dunya akil sagligini koruma gunu. Ya da oyle bir sey. Adini tam bilmiyorum da bizim sirkette etrafta surekli posterler goruyorum. DIyor ki KONUS. ICINE ATMA. PAYLAS. RAHATLA. ICINDE BUYUMESINE IZIN VERME. 

Bir suredir aklimda olan bir sey var. PSikolojik destek almak istiyorum. Hayatimda hic olmadigim kadar kafam net su aralar. Ne yaptigim, ne yapmak istedigim konusunda hic olmadigim kadar rahat hissediyorum kendimi. Demistim ya Denizin gelisi ile onceliklerimin belirlenmesi beni cok ama cok rahatlatti. Evet is hayatim var ama onceligim Deniz. Denizin vaktinden caldigi anda -elimden geldigince- is hayatimi duzenlemeye calisiyorum. Buna imkan veren bir isim ve sirketim oldugu icin de sukrediyorum.

AIlem konusunda da cok rahatladim. Evet uzaktayiz ve evet onlari daha cok gormek istiyorum. Ama onceligim Deniz. Denizin duzeini sarsmadan elimden geldigince Izmir'e gitmeye, elimizden gelmeyen zamanlarda onlari buraya cagirmaya, skype, whatsapp bir sekilde baglantida kalmaya calisiyorum. Ama surekli bilet bakma halim, Izmir'e gitmeyip baska yere gittigimizde icimin icimi yemesi hali azaldi. Bitmedi. Bitmez cunku ben Gulcinim. yapim bu.

Arkadaslarimi da ailem gibi cok ozluyorum. Ama yine Deniz oncelikleri belirliyor. Mesela Istanbul'a her gidisimiz de uykusuzluktan hasta olurdum. Cunk herkesi gormeye calisirdim. Gece gunduz, Istanbul kazan ben kepce arkadaslarimi gormek icin dolanirdim. Sabah Emirgan, ogleden sonra Kadikoy, aksam Taksim. Vallahi canim cikardi. Artik bir attachment ile dolastigimdan kendimi yollarda heder etmiyorum. Ve biliyor musunuz kimsenin benden boyle bir beklentis de yokmus zaten. Ben surdayim, gelin dedigimde arkadaslarim zaten kalkip geliyormus. Ya da belki de ben zamaninda hep onlara gittigim icin hic usenmedigim icin simdi onlar bana geliyorlar bilmiyorum. Ama bu konuda da cok rahatladim. Sagolsunlar Deiz ve benim icin ne en uygun olacaksa, onlar hemen ona uyuyorlar.

E peki Gulcin sen neden psikolojik destek almak istiyorsun diyor olabilirsiniz. Madem her sey bu kadar yolunda. Cunku her seyi bu kadar yolunda tutmak icin yine de cok cabalamam gerekiyor. Hep bir bicak sirtinda gibiyim. Ve ayagim kayip tokezlersem toparlayamamaktan korkmak hep var aklimda. Tamam etraimdaki herkes bana yardimci olmaya calisiyor ama sonucta fiziksel olarak yanimda olamiyorlar. Ve bunun uskikligini cok duyorum.

Benimki bu hali koruyabilmek adina almak istedigim bir destek. Hani ne bileyim disciye disiniz curumeden once giderseniz daha iyidir ya. Bir kontrol iyi olur. Kucuk curukler buyumeden kapatilirsa hani buyumeleri engellenir. Hah iste oyle bir hal benimki. Gideyim istiyorum. Kucuk curukler varsa aklimda, ruhumda, bilincimin altinda ya da ustune hemen mudahale edeyim. Buyumeisnler. Cunku buyurlerse onlari kapatmam daha zor olur.

Ben zaten bu psikolojik detsek isinin cok abartildiguni dusunuyorum. Yani her psikolaga giden ciddi sorunlarla savasiyor olmak zorunda degil ki. Keske daha onceden de bunun bilincinde olsaydim!

Ilk kez Hollanda'dan buraya tasinirken gitmistim psikologa. Sirketin psikolgu idi. Bana cok ama cok iyi gelmisti. Sonra da duzenli gidemedim aslinda ama hep aklimda. Turkiyede olsam heralde ayda bir giderdim. E simdi niye gitmiyorsun derseniz aslinda cok da gecerli bir cevaim yok ama sanirim kendi dilimde dertlesmeyi tercih ederdim.

Neyse bunu bahane etmeyecegim ve psikolojik destek icin yarin aim atacagim. Madem dunya akil sagligi gunu ben de akil ve ruh sagligima destek olayim.

Aslinda bu konuda da onceligi biraz Deniz belirliyor biliyor musunuz yazarken farkettim. Iyi bir anne olmak istiyorum hem de cok. Bunun icin cabaliyorum da. Ama cabalamaya devam edebilmek icin de sanirim kendimi desteklemem lazim. Sonucta yaban ellerde desteksiz cocuk bakmak kolay degil. Mutlaka ki bir yerlerden bir seyleri yiyor.

Ama bunu Deniz icin yapiyor degilim. Kendim icin yapiyorum. Cunku biz iyiysek Deniz iyi elbette. Ve bizim iyi olmamiz onemli. 

Bu da boyle bir beyin firtinasi yazisi oldu sanki. Ne diye basladim ne diye bitirdim ben de anlamadim ama demek istedigim suydu. Psikologlar illa ciddi durumlarda basvurulacak yerler degil. Psikologa gitmek de utanilacak, saklanacak bri sey degil. Ben eskiden oyle saniyordum biliyor musunuz? Ah keske oyle sanmasaydim da Turkiyeden ilk ayrilmadan once, yurtdisina gitmek icin sirket degistirmeden once, Hollandada gecici duzene gecmek icin is degistirmeden once de psikolaga gitseydim. Cok daha az yipranir, cok daha mutlu olurdum.

Neyse zararin ersinden donsek kar. Durun ben bir spikolog arayayim :)

8 Ekim 2018 Pazartesi

Dinazorlar, gergedanlar, filler...

Denizle cok muzik dinliyoruz bu ara. Spotify'da bir liste yaptik donup dolasip dinliyoruz onlari. Dinledigimiz guruplardan biri de Sudabap. Bence Denizin yasi biraz kucuk bu sarkilar icin. O yuzden arka arkaya dinlemiyoruz parcalari. Ama ben cok sevdim kendilerini. Listenin aalarina serpistirdim sarkilari. Arada cikinca seviniyorum :) Deniz de sevdi ama baya sozleri uzun oldugundan takip etmesi biarz zor. 

Dinledigimiz sarkilarindan biri Dino'nun sarkisi. 



Deniz bu sarkiyi anlattiriyor bize. Sarki arkada soylerken biz ona yavas yavas sozleri anlatiyoruz. "Bir gun uzayin icinden koca bir tas dusmus dunyaya. Dunya sogumus buz olmus. Dinolar boylece yok olmus..." Biz bunu ddedik mi heyecanlaniyor. Dinolar bozulmus diye kendisi de anlatmaya basliyor. Yani bu aralar bizim evde Dinazorlar cok konusuluyor :)

Bu dinazor sevdasi yazin Istanbuldan Izmire araba ile giderken basladi. Arabali vapurdaydik oyalansin diye bir dergi alaim dedik. kendisi dinazorlu olan dergiyi secti ve yol boyunca bize dergideki dinazorlari anlattirdi. iste yesil varmis, mor varmis, ucuyormus, yuzuyormus. Sonra unuttu gitti ama o dinazorlari. Ta ki bu sarkiyla karsilasincaya kadar.

Dun sabah dedik ki Denize, muzeye dinazorlari gormeye gidelim mi? Merdivenlere bir kosusu vardi ki gormelisiz. Hemen giyinip gidecekmis :) Neyse ciktik ucumuz "Dogal tarih Muzesi - Natural History Museum"a gittik. Londrada benim en sevdigim bina bu. rengi, yapisi, durusu bayiliyorum! Eskiden merkez Londrada oturuyorken yakini buraya evimiz. yakin dediysem otobusle 15 dakika falan. Arada giderdim sirf su binaya bakmaya :)


Disi kadar ici de guzel ama binanin. Bayiliyorum bu muzeye. Deniz'in de ilk gidisi degildi bu muzeye ama artik cok daha fazla anliyor muzeden falan. 

Ha dinazorlari gormeye gittik de ne oldu. odu koptu! Ama gercekten cocugun odu kotu dinazorlardan. E tabi oyle kitapta durdugu gibi sirin durmuyor gercekleri :) babasinin kucagina tirmandi boynuna sarildi. Bir yandan da benim elimi tutuyor. degil yurumek ccuk kafasini kaldirmiyor. Biz de 2 yasinda cocugun korkularinin ustune gidecek degiliz. Rotayi hemen baliklara cevirdik. Deniz'e baliklarin iyi gelmedigi hic gorulmedi daha. Baliklara gittik ve atladi kucaktan asagiya. Vitrinlerin, odalarin arasinda kosmaya basladi. 

"Annesi gordun mu mercan!"
"Annesi gordun mu noktali balik!"
"babasi gelsene bak ne gostericem!"
"Wuhuuu kocaman balik var burada!"
"Noktalari da var wouw!"

Boyle boyle baliklari defalarca dolasti iste. Sonra yolumuz fillerin oraya dustu ve denizin yuzundeki saskinlik gunumuzu aydinlatti. Bebek filler, koalalar, annesinin kesesindeki kanguru, kitabinda surekli gordugu karinca yiyenler dun gercek oldu. Cok sevdigi zebralari, zurafayi gorunce yuzu guldu. Ayilari ve aslanlari gordugundeyse baya cekindi. ben de cekiniyorum onlardan. Masallah baya irilerdi :)

Gergedan vardi bir de muzede. Deniz bu ara "Gergedanlar krep yemez" kitabini cok seviyor. Be de Gergadan'i gorunce heyecanla "Deniz bak iste bu gergedan!" dedim. nasil sevindi, nasil sevindi. Sonra bir durdu bakti ve dedi ki...

"Ama bu mor degil"
"Evet degil Denizcim bu gri"
durdu durdu...
"O zaman bu krep yemez"
:)
Bayiliyorum Denizle gezmeye :)

Muzenin adindan arkadaslarimizla bulustuk, biraz merkez Londra'da yuruduk, aksam evimize donduk. E tabi muzeyi konusuyoruz. Deniz dinazorlardan korktugunu soyledi. Haklisin dedik cok buyuktuler korkabilirsin. Sonra Ozan dedi ki "Ama onlar oyuncak biliyor musun Deniz, kocaman oyuncaklar. Onlardan korkmana gerek yok"

Denizin gozleri kocaman acildi!
"Oyuncak mi?"
"Evet, dizanorlar yok olmus ya bunlar oyuncak sadece"
"Ama ses cikariyor"
"Bak senin bu oyuncagin, bu oyuncagin da ses cikariyor."
"Cikariyor evet!"
"Onlar kocaman plastik oyuncaklar sadece, korkmana gerek yok"
Heyecanla bana dondu... 
"Annesi gercekten mi?
Ben de dahil oldum konuya boylece.
"Evet deniz, oyuncak onlar. Senin oyuncaklarin gibi ama kocamanlar"
"Annesi gercekten mi?"
"Gercekten annecim, gercekten onlar oyuncak"

Evde bir sure dolandi. Oyun oynadi, kitaplarina bakti. Arada biz gelip dinazorlar oyuncak dedi, arada oyuncak degil mi diye sordu. ve aksam yatma saati geldiginde bana dinazorlari anlat anne dedi.

Anlattim....
Eski zamanlarda dunyada dinazorlar yasarmis. Bunlarin bazilari ucarmis, bazilari yuzermis, bazilari da agaclarin arasinda gezermis. bir gun dunyaya kocaman bir tas dusmus. Cok toz kalkmis, gokyuzu hep tozla kaplanmis. Dunyaya gunes gelmemis, dunya sogumus, buz olmus. Iste boylece dinazorlar bozulmus. Uyumus dinazorlar. Uyumuslar, uyumusalar, uyumuslar. Sonra uyanmislar ama artik o buyuk dinazorlar yokmus. Bazilari kus olmus, bazilari balik olmus, bazilari bukelamun olmus. O gunden beri dunyada hic dinazor klamamis. Muzelerde, kitapcilarda gorduklerimiz hep oyuncaklarmis. Kocaman, plastik, ses cikaran oyuncaklar. Dinzaorlar artik yokmus....

Bilmem kacinci anlatisimdan sonra Deniz uyudu...

Bu sabah uyandi ve anlatmaya basladi... ben dinazor gordum cok guzeldi, kocaman! gergedan da gordum ama gri! Kanguru annesinin cebinde, karinca yiyenler komik, mercanlar kimizi...

O anlatti, hayat biraz daha guzellesti. Bu haftasonu da bu sabah da cok guzeldi...

5 Ekim 2018 Cuma

Kacamak

Bugun Ozanla ogle yemeginde bulustuk! Yani tam bulusma denilemez de ikimiz de evden calisiyorduk hadi 1 saat ara verelim beraber yemege gidelim dedik. ben toplanti erteledim, o is ayarladi derken baktik saat 12 de arabadayiz :)

Burada eve yakin sevdigimiz bir susici var ona gittik. Basbasa. Denizipo o sirada kreste ogle uykusuna yatmisti. 12 de uyuyorlar. Bir de uyku saati ya hic sucluluk hissi gelmedi. Ben de hala bu his bitmedi. Deniz kresteyken is disinda bir sey yapinca garip bir ic sizisi oluyor. Olmamasi lazim. Biliyorum. Annelerin ve babalarin bir yalniz kalmaya da ihtoyaci var, biliyorum. Biliyorum da iste.

Neyse uyku saati ya suclulukda yoktu. Ay nasil hosuma gitti :)

Beraber susiciye gittik. Telefonlari da biraktik. Arada baktik aslinda isten mail gelmis mi diye o kadar. Ynai sonucta is saati bakmasan da olmuyor.

Yedik susimizi. zaten susi sevgimiz malum karikoca. Oh mis gibi oldu.

Sohbet ederken konu kac kere Deniz'e geldi sayamiyorum bile. Bazen zorluklari ama cogu zaman guzellikleri, yaptiklari, gulunc halleri. Hani Denizsiz yemege gittik de zamani Denizsiz gecirdik mi? Hayir tabi ki! Ama bakin acip resim, video bakmadik. O da bir sey :)

Sonra ciktik susiciden. Susi cok guzeldi demis miydim? Dediysem de yine diyecegim cok cok guzeldi. Ne diyordum, ciktik susiciden hava nasil guzel. Biraz yuruyelim dedik. Yuruken kendimize birer de kahve aldik. Sonnra atladik arabaya donduk geldik islerimizin basina.

Topu topu 1 saat. 1 saat sonra isimizin basindaydik.

1 saatte sirket mi kurtulacak yahu. Yapmali bunu arada. Hem de tam Denizin uyku saatinde yapmali ki ic sizi olmadan mis gibi keyifle vakit gecirelim.

Laf aramizda ozlemisim Ozanla boyle oturmayi.
IYi geldi ya hemen geleyim yazayim dedim :)

Iyi haftasonlari efendim


1 Ekim 2018 Pazartesi

Deniz artik 2 oldu

Ne diyorlardi... Cocugun ilk 3 senesi gecelerin uzun yillarin kisa oldugu zamanlardir. Ne dogru. Iste 2 sene goz acip kapayincaya kadar gecti bitti. Bir yandan uykusuz her gecenin izi yuzumde, goz altlarimda, beyazlayan saclarimda. Diger yandan daha dun minnacik kucagimda olan kizim simdi kosuyor, oynuyor, bicir bicir konusuyor. Zaman yavasla!

Hani isyerinde falan biriyle tanistiginizda, konu doner dolasir cocuk kismina gelir ya. "Cocugumuz yok ama cocuklari cok severim" dedigim gunler dun gibi aklimdayken simdi "iki yasinda bir kizim var" diyorum soranlara. Iki yasinda...  Buyumus diyorlar. Kafami sallliyorum. Icimden hayir buyumedi, ufacik daha, bebek o tamam mi bebek diye saymaya basliyorum. Deniz buyuyor, cok sukur cok guzel buyuyor ama ben hala bazen ona baktigimda 2-3 aylik hallerini oruyorum. Dissiz agzini yaya yaya gulusu, ipek saclari, hic durmadan bisiklet ceviren bacaklari, boncuk gozleri. Hayattaki en buyuk mutluluklarimdan biri o gunleri doya doya yasamis olmak. Hic bir seye bakmadan sadace kizima bakip, sikayet etmeden gunu kabullenerek o gunleri gecirmis olmak. gercekten en buyuk sevinclerimden biri bu iste.

Deniz artik 2 yasinda.
Konusuyor, cok konusuyor. Bildiginiz sizin benim gibi konusuyor. Yanlis soyledigi ya da soyleyemedigi cok az kelime var. Onlari da gun be gun duzeltiyor zaten. Duzeltmesin diye ne ugrasiyorum bir gorseniz. BEYZA diyor beyaza. Sirf beyaz demesin diye ben de beyza diyorum ama yok, duzeltiyor iste. DOTAMES, domates. TORNAVIVILIDA, tornavida. Zaten bu kadar. gerisini gayet rahat soyluyor. Arada yanlis soylerse ucuyorum sevincten, cocuk kesin beni deli saniyor :)


Sabah gozunu acar acmaz konusmaya basliyor ve gun boyu konusuyor. kendi kendine knusuyor. bebegiyle konusuyor. Anneannesine bir seyler anlatiyor. Bana, babasina anlatiyor. Anlatiyor da anlatiyor. 
Annesi bakar misin? 
Annesi gelir misin?
Annesi, annesi, annesi...
Beni bir dakika yerimde oturtmuyor.

Deniz oyle kendine kendine uzun sureler oynayan bir cocuk degil. Benimle, babasiyla ama illa benimle oynamak istiyor. Anliyorum onu da. zaten krest butun gun. ozluyor bizi. bir de aksam kendi kendine oynamak istemmesinden dogal ne var aslinda. Biz de oynuyoruz. evde oldugumuz zamanin cogunda biz denizle oynuyoruz.

Deniz artik 2 yasinda... 
Su aralar en sevdigi oyun, bebeklerinin altni degistirmek. Annesi bu kaka yapmis dedi mi, bazen kacacak yer ariyoru. Cunku bu o bebegin altini 1608976 kez degistirecegimizi gosteren baslangic dudugu! SOnra basliyoruz, sil, yika, kurula, krem sur, kapat. Ben daha kapatma islemine baslayamadan deniz "Yine kaka yapti" diyor. haydi bastan. "Yine kaka yapti" hop bastan! Iste bu boyle dakikalarca devam ediyor :)


Bir baska cok sevdigi sey hamularla oynamak. O hamurlardan yemek yapiyoruz, agac yapiyoruz, cicek yapiyoruz. Ama illa illa illa balik yapiyoruz. "Beyaz balik yapa misin?", "kizmizi balik yapa misin?", "Turuncu balik yapa misin?". Adigimiz butun renklerde baliklar yapiyoruz, sonra onlarin kuyruklarini kopraip birbirine takyor :)


Ikea'dan aldigimiz mutfakla ilk adligimizda (sanirim 18 aylikti) cok oynamis, sonra uzun bir sure yuzune bakmamisti. Simdi mutfak en sevdigi oyuncagi desem yeri. Habire makarna, corba pisiriyor. Evin her yani makarna! Onlar da bsainca kiriliyor iyi mi, evin resmen her yani makarna! Olsun, oynuyor iste. Ve tabi bu oyunun sonucunda biz habire yemek yiyoruz."sen simdi corbani ic", "Sen simdi mantar ye bi de pilav ye". Boyle boyle tabaklar gelip gidiyo onumuze.

Boya kalemleri, ucakta oyalanir diye aldigim stampler de oynadiklari arasinda. Ama onlara ilgisi cok degil.


Bir de scooter'i var cok sevdigi, hatta bayildigi desem yeri. Deniz, hic bebek arabasini sevmedi. Hic ama. O uzden scooter ona cok guze geliyor simdi. Krese gidip gelmek eglenceli hale geldi. Allahtan, kaska takmayi da kabul ettirdik de basimiza bir de kaska mucadelesi cikmadi :)


Deniz artik 2 yasinda...
Hala kitaplarina ilgisi bir baska. Yeni bir kitap aldiysak, dunya bir yana o kitabi bir yana oluyor. Ayni kitabi defalarca okutuyor, gozlerini dikip dudaklarini buzup dakikalarca sayfalari izliyor. 

Su aralar en sevdigi kitabi "gergedanlar krep yemez". ne zaman bu kitabin ismini soylesek ardindan Yeeerrrr diye bir ses yukseliyor Denizden :) Bir de evde "hayir o ..... degiillll, kocaman mor bir gergedan" diye dolasiyor :) Bu kitabi aldigimizdan beri krebin en sevdigi yemeklerden oldugun soylememe gerek yok heralde :)


Bir baska sevdigi kitabi Yayazula. Yine Turkiyedeyken aldiklarimdan. ben korkar sandim ama yok bayiliyor onu okumamiza. yayzula aslinda Ingiliz bir yazarin kitabi. Burada Graffalo adiyla cok unlu. deniz de sevenlerinden oldu. Spotify'da sarkilari var onlari da dinliyor. 

Sesini kaybeden aslan, Albert'in agaci, balerin baligi yine cok cok cok sevdigi kitaplari.

Bir de Turkiyeden aldigimiz sesli kitaplari var. hani boyle dugmeye basiyorsun da sayfalari birisi okuyor. Hah onlar da benim en sevdiklerim :) Zira Deniz ben okumadan kitaplarla vakit gecirmis oluyor :D


Deniz artik 2 yasinda...
Muzik dinlemeyi cok seviyor. Spotify'da bir lisesi var. tembel Cocuk, Ari viz viz viz, Elleim tombik tombik, twinkle twinkle little star. Iste oyle bildigimiz cocuk parcalari sirali. Biz araya bir iki raffi kattik. Buyuklerin de dinleyebilecegi cocuk sarkilari diye gaciyor. hakikaten 16065836 kez ayni sarkilari dinlerken bu bize biraz iyi geliyor :)

Pek cok sarkiyi turkce ve ingilizce bastan sona soyleyebiliyor. bize de soyklettiriyor. Anem tabi ingilizceleri soyleyemiyor ya ondan da kendine aglence cikardi. "Anneannesi soyleyemiyor" diye guluyr da guluyor :)

Dans emeyi de seviyor ama kendine ozgu bir dans sitili var diyelim :) Boyle degisik. Anlatilmaz yasanir cinsten. O dans ederken bana bir gule geliyor :)


Deniz artik 2 yasinda.
Hareketli bir cocuk degil, sakin bir cocuk. Oley! Yavas yavas tirmanmaya, hizli kosmaya basladi. Bu aralar en buyuk cabasi ziplamak. Ayaklarin ikisi bir den yerden kalkmaya yeni yeni basladi.


Evde salon ile mutfak arasini kac kere gidip geliyor bilmiyorum. Bir sey yaptigi da yok. sadece gidiyor geliyor. gidiyor geliyor. Oyle :) bazen bir makarna goturuyor, bazen sokak kapisina bakip donuyor. Ama volta gibi o arayi habire yuruyor :)

Parmak ucunda yurumeye basladi. Yeni cikti bu huy. Arada parmak ucunda yuruyor. Surekli dgeil ama arada sanirim hosuna gidiyor.


Evdeki merdivenlerden sanirim korkuyor. Onlari biz elinden tutsak bile yuruyerek inmek istemiyor. Ama disarida merdiven inmek icin calismalara basladi. Evde de disarida da elinden tutarsak merdivenleri yuruyerek cikmak istiyor. 

Genel olarak, diger 2 yas bebeklerine gore oldukca sakin diyebiliriz. Zaten bebekliginden beri biliyorsunuz Deniz fiziksel olarak cok aktif hic olmadi. 10,5 aylik emekledi, 15,5 aylik ilk adimlarini atti ama 17,5 aylik yurudu. O zamanki temkini simdi de devam ediyor. Acikcasi bundan hic sikayetim yok. isime bile geliyor :)


Ote yanda yuzmeye bayiliyor. Butun ayzi suda gecirdi. Kolluklarini cikarip yuzmek istedigi bile cok oldu.iste benim kizim deniz dedin mi huyu da degisiyor. Adinin hakkini veriyor :)



Deniz artik 2 yasinda.
Bebekliginden beri oldugu gibi simdi de sokaklari, sokakta olmayi, gezmeyi tozmayi cok seviyor. Gecen yaz emin olduk cocukgun ruhu hovarda! Yemege gidilsin, mumkunse muzikli bir yer olsun, yenilsin icilsin, calinsin oynansin, hatta mumkunse bunlar aksam da yapilsin deniz bayiliyor. Serefe yapiinca kadehi agzina goturmeden yere birakmaz mesela cocugun sofra adabi var :)


Bu gezme tozma aski tatillerde bize cok cok yardimci oldu, oluyor. Deniz tatillerde yollarda am bir arkadas! Vur yola gezsin, eglensin. canim benim anne babasina uyuyor.


Deniz artik 2 yasinda.
Genel olarak laf dinleyen bir cocuk. Kriz naalarini saymazsak, bir seyi duzgunce anllatigimizda sozumuzu dinliyor. Eger gerekcelerini aciklarsak kararimizi cok sorgulamiyor. Oyle bizi anladigi zamanlarda kendi kendine soylediklerimizi tekrar edip yenilesi yutulasi bir kivama geliyor.

"Deniz seker yemiyor, seker zallali"
"Deniz yolda el tutacak, alaba gecer!"


En zorlandigimiz donemler dis cikarma donemleri. Hem de ne zorlanma! deniz cikan her bir disinde aci cekiyor. iziksel olarak cektigi aci da davranislarina yansiyor. Buyumesi cabuk olmasin diyorum hep biliyorsunuz ama iste is dise gelince, cektigi aciyi gorunce bitse de kurtulsak demeden edemiyorum!


Deniz artik iki yasinda...
Paylasmayi sevmiyor. Eger kendi ortamindaysa, asla baska bir cocugun oyuncaklaiyla oynamasina, kitaplarina dokunmasina izin vermiyor. Izin verdigi zamanlar bir elin parmaklarini gecmez. Biz ne kadar paylasmak guzel diye anlatsak da yok olmuyor. Lafa gelince mangalda kul yok!

"Deniz aakadaslaiyla paylasacak", "deniz oyubncagini verecek", "deniz beraber oynayacak" diye anlatip duruyor. Ama is uygulamaya gelince peh peh peh! "Benimmmm", "be oynicam" "Simdi sira bende!" diye bagirip duruyor.


En sinirli oldugu zamanlar iste bu paylasmama zamanlari. Oyuncaklarini, ilgiyi ve ozellikle beni paylasmayi asla istemiyor. Bir yerdeysek ve ben birisiyle uzun uzun konusuyorsam ilgili cekmek icin her seyi yapiyor. Yalniz buyuen bir cocuk, ilginin odaginda bir cocuk normal diyorum ama bu halleri beni cok sorluyor.


Deniz artik 2 yasinda...
Iki yas krizinin kitabini yazar! A'dan Z'ye iki yas krizi ne gerektiriyorsa deniz hepsini yapiyor, eksiksiz! 
Hayir, 
Ben yacam,
Elleme!
Ozan sen orda dur! gelme!
Of dicem ama artik size!
gibi sozler arada havada ucusuyor. Inadi tuttumu, ne olursa olsu fikrini degistirmiyor. Bu yemek konusunda olabilir, giyinme olabilir, evden cima, oyuncak. Akliniza ne gelirse.


Deniz daha kucukken de istekleri konusunda israrciydi. Simdi yeni modaya uyup, inatci falan diye etiketlemek istemiyorum cocugu. Ama daha ufacik bir bekken bile istekleri netti. karakter. Simdi onlari dile de getirebildiginde, bazen durum sarpa sarabiliyor. 


Her konuda ikna edilmesi gerekiyor. Oyle kafasini dagitayim, kandirayim falan bir yere kadar ise yariyor ama asla unutmuyor ve konu ayni yere dondugunde kaldigi yerden devam edebiliyor. Anlatiyoruz. Dilimizde tuy bityiyor ama anlatiyoruz iste :)

Yine asla uzalasamadigimiz bir konu dis fircalama. Kitaplar aldik, oyunlar yaptik, onunde fircaladik yok yok yok. deniz dis fircalamayi kesinlikle istemiyor. E artik 18 disi var. Nasil olacak bu durum bilmiyorum. Calismalarimiz devam ediyor.

Deniz artik iki yasinda...
hayvanlari cok cok cok seviyor. hayvanlara ilgili kitap okuyalim, hikayeler anlatalim bayiliyor. Sinirlendiginde, aglama krizlerine girdiginde en buyuk kurtaricilarimiz yoldan gecen kediler ve kopekler.


Sokakta hayvanlarin peisnde ayrilmiyor. Sadece kediler kopekler degil, orumcekler, karincalar, oeygamber develeri, cekirgeler. hepsinin poesinde hepsini incelemek istiyor. ben korkarim oyle bortu bocekten. Ama ne yapayim, o korkmasin diye korkumu yutuyorum! Resmen yutuyorum! Aa evet annecim bir peygamber devesi derken icim korkudan titriyor ama ben gulumsuyorum :)


Deniz sayesinde bu sene gitmedigim kadar cok ciftlige gittim, gormedigim kadar inek gordum. Sevmedigim kadar keci sevdim, koyun elledim hatta tavsan kucagima aldim. Ah o honey Bunny yumusacik derken yuzundeki gulumsemeyi gorseniz. Iste insan o gulumsemeyi gorunce dur ben bir safari ayarlayayim diye bile dusunuyor :)

Deniz artik iki yasinda...

Hayvanlari sevdigi kadar parklari da seviyor. Butun yazi parklarda gecirdik desem yeridir. Parka gittik spor yaptik, parka gittik insanlari izledik. Bir gun babasiyla kresten donuyorlarmis sanirim 19 aylikti. "babasi istersen paaaka gidelim" demis :) Inigiliz topragindan midir nedir boyle politik konusmalarla bizi hep bir sekilde parka goturuyor.

Parkta en sevdigi kaydirak. Birakiyor da kendini. Ama bazi gun yanina yanasmak istemiyor. 


18 aylikken salincaga benim kucagimda binmeye basladi. Ondan once yuzune bakmiyordu. Sonra yalniz binmeler basladi. Simdi arada biniyor salincaga, arada binmek icin sira bekleyemeyecek kadar cok seviyor salincagi ama izli sallamamizi asla istemiyor. "Yavas salla", "Inicem", "Assaaa" boyle durumlarda hemen soyledikleri. 

Her parka gidisimizde tek tek agaclar, yapraklar, cicekler inceleniyor. Hatta agaclara sarilip opuyor. canim deniz iste o anlarda gozletrim doluyor... 


  
Deniz artik iki yasinda...
Yemeklerle arasi cok acildi. Ilk 1 sene tas yiyen bebegimiz gitti, baska bir bebek var artik. ha yemiyor mu? Yiyor. majkarna, pilav ver yiyor. Hatta bazen onu bile yemiyor. Ama saglikli yemekler dersen, sebze dersen yuzune bile bakmiyor. Bu da bir donem mi bilmiyorum ama yemek isi bizi son 3-4 aydir baya zorluyor. 


Bu ara sute duskun. Ver sut icsin. Aklinda hep sut va. Yogurt verelim diyoruz ama onu da cok tercih etmiyor. Illa o sut isitilacak onune konacak.


Hala seker yemiyor. Ama yedigi tuz miktari biraz artti. "ben buyuyunce seker de iyecegim" diye ortalikta dolaniyor. Bu da turkiye tatilinin bize armagani. Artik seker, tatli buinlain varoldugunu biliyor!

Deniz artik iki yasinda...
Guzle giyinmek diye bir sey var Deniz icin. Elbiselerini kendisi secmek istiyor. hala benim sectiklerimi giyor ama kendisi secince elbiselerini cok mutlu oluyor. Etek giysin, elbise giysin, saci guzel olsun bayiliyor. Eskiden cocuklarin bunu ogrendigii sanirdim. Artik emin degilim. yani tamam ben de cok paspal sayilmam ama oyle asiri suslu bir insan da degilim. Bir de Deniz'e bak! Demek ki diyorum insanin biraz da icinden geliyor :)


Topuklu ayakkabi kavramini Italyada ogrendi. Ah o ilk topuklu ayakkabiyi gordugunde yuzunun aldigi sekli gorseydiniz! Simdi nerede topuklu ayakkabi gose, sokak, kitap, dergi, gazete dikkatini cekiyor :)


Su aralar en buyu takintisi ise Oje! kendisinin oje suremeyecegini sanirim kabullendi. Simdilik hamurdan ojeleri ile idare ediyor da, benim oje surmem konusunda israrci. 

Annesi kirmizi oje sur!
Annesi ustune seffaf sur
Annesi turuncu da alalim. 

Bu aralar bizim evde oje sihbetleri cok oluyor :)


Deniz artik 2 yasinda...
Ailemizden, arkadaslarimizin cogundan uzakta yalniz buyuyor. Biz onu her gun cok cok sevdigimizi gostermek icin elimizden geleni yapiyoruz ama iste sonucta Turkiyede olsak yasayacagi o buyuk sevgiyi buradayken yasayamiyor. Elimizden geleni yapiyoruz, hemen hemen her gun bir sevdigimizle telefonda konusuyor. Buldugumuz her firsatta sevdiklerimizin yanina gidiyoruz onlarla vakit geciriyor.


Anneannesi en iyi arkadaslarindan beri. Birlikte harika zaman geciriyorlar. dede deken gozleri baska parkliyor. Ama abimle iliskisi bambaska. Onunla oynarken attigi kahkahalar bambaska. Nilgun anneannesi, Memo amcasi, Zineb yengesi dilinden dusurmedikleri. Goncayi, Gulruyu, Alizeyi, urunu saymiyorum bile.


Bilmem o kucucuk kafasinda kalbide, bunlari nasil kodluyor ama uzakta da olsak deniz kocaman bir sevginin tam ortasinda buyuyor...

Deniz artik 2 yasinda...
Krese iyice alisti. hatta tatil donusleri bile artik problem olmuyor, severek krese gidiyor. Tabi sabahlari arada agliyor, tabi arada bizi birakmak istemiyor ama genel resim guzel ve mutluluk verici.


Sevdigi arkadaslari var. Mafa, dani, Monika, Ebi. Onlarla oynayacagim diye sevinerek krese gidiyor. gecen yil tam da bu zamanlarda baslamisti krese. hala o donem icimi yakar. hala o donem kalbimi sikistirir. Ama Deniz artik kreste cok mutlu. Cok sukur ki Ingilizce konusmaya baslamis, arkadaslari olan, mutlu bir cocuk oldu...




Deniz artik 2 yasinda...
Yazsam daha sayfalar dolar onunla yasadiklarimiz. her gun birbirine cok bezniyor ama slinda her gun yeni bir macera onunla...  Hayatimda hic bu kadar birbirinin ayni gunu ard arda yasayip, hic bu kadar farkli anilar aklmia kalbime yazmamistim galiba.

Benim guleryuzlu kizim, benim isigim, benim dilli dudugum, benim minigim, benim ince ellim, benim elma yanaklim.... Hayatinin bu iikinci yilinda sen bizi yine cok cok cok mutlu ettin annecim. Dilerim belleginin bir yerine biz de guzel hatiralar birakabilmisizdir. 

Sen ne yazik ki bu yillari hatirlamayacaksin guzel bebegim. Sabah kalktiginda sana verdigim opucukleri, parklarda babanla kosmalarinizi, Turkiyede doya doya yasadigin sevgiyi, minik adimlarinla krese yuruken yaptigimiz sohbetleri, bir babaycinoya eslik eden gulusmelerimizi, sana kitap okurken yaptigimiz canlandirmalari ve senin o muhtesem gulusunun yuzumuzde yarattigi gulumsemeyi ne yazik ki hatirlamayacaksin annecim. Ama dilerim buralari okuyup bir nebze seni ne cok sevdigimizi, nasil foya doya sevgiyle seni buyuttugumuzu anlayabilirsin.

Senin 2. dogumgununde instagrama sunu yazmistim annecim...
Deniz 2 yasinda...Doğduğunda çok sevinmiştim ama öyle ilk görüşte aşk değildi bizimkisi. Hiç eksikmisim tamamlandım gibi hissetmedim, hiç aradığım buymuş hissi gelmedi. Hatta o an "acaba yeterince sevmeyecek miyim onu?" diye bile düşündüm. Iki yıl geçti. Denizle dolu dolu iki yıl ve artık eminim ben bu hayatta en çok Deniz'i seviyorum. İlk doğduğu zamanlar neredeyse şeffaf olan ellerini, daha ilk günden çipil çipil bakan zeytin gözlerini, heyecanlanınca ayaklarını çırpışını, 2 yaşına bir hafta kala ilk kez kestiğimiz ipek saçlarını, annesi derken başını yana eğişini, yeni bir şey duyduğunda gözünü dikip dikkatle dinlemesini, şarkı söylerken dudaklarını büzüşünü, konsantre olduğunda ağzını ördek gibi yapışını, heyecanla her söylediğimi tekrar edişini, yeni bir kelime söylediğinde muzurca bakışını, kollarımı açıp Deniz diye seslendiğimde her nerede olursa olsun koşup gelip bana kocaman sarilmasini... Ben bu hayatta en çok Denizi seviyorum. Ve iki yıldır ben Denizi her gün daha çok daha çok seviyorum. Iyi ki doğdun annecim. Iyi ki doğdun bebeğim... #debizipbuyuyor #denizip2yasinda

Tam da oyle iste bebegim. Iyi ki dogdun iyi ki 2 oldun...
Seni gokyuzu kadar cok seviyorum Denizim, bulutlar kadar cok.
Sen benim hep gunesli, hep piril piril hep masmavi gokyuzumsun annecim... 

Bunlar da ilginizi cekebilir

Related Posts with Thumbnails