Bu ara geçen sene çok blog yazamamiş olmaya taktım kafamı. Keşke diyorum her gün 10 satır olsa yazsaydım. Denize ne güzel bir anı olurdu. Ama olmadı işte yazamadim. Neden bilmiyorum. Galiba blog yazmak benim için bilgisayar başında yapılan bir şeydi. Şimdi telefonda bile tık tık yazıyorum bunları mesela. Ama o zaman öyle değildi aklımda. Illa bilgisayarın başına oturup yazabiliyordum. Öyle olunca da yazamadım galiba. Ne bileyim. Keşke yazsaydim.
Bir yandan da sanki yazacak çok vaktim vardı :) bildiğiniz maraton kosucisi gibiydim. Denizle ne çok şey yaptık bu sene. Evimizde oyunlar oynadık. Sokaklarda dolaştık. Bebek masajına gittik. Baby sensory derslerine gittik. Yüzmeye gittik. Kütüphanelerde ninni saatlerine gittik. Çok dolaştık kizimla. Çok eğlendik. Bir yandan da elbette ozan ve ben çok yorulduk. Ama o önemsiz.
Instagram iyi ki vardı bu sene. En azından oraya çok fotoğraf yükledim. Elimden geldiğince yazdim. Tesellim o. Bir ara o fotoğrafları bloguma da yukleyebilirsem değneğin keyfime :)
Sanırım bu seneyi öyle sevdim öyle sevdim ki ise başlama zamanı yaklaştıkça bir yerlerde dursun, donsun hep bizimle olsun o günler istiyorum. E tabi mümkün değil...
Geçenlerde Gonca ile konuşuyorduk. Şu geçtiğimiz bir yılı özellikle ilk üç ayı. Goncanin yeni bir yeğeni oldu da şimdi o günleri yeniden başka bir bebekle yaşıyoruz, ne sanliyiz :) goncaya dedim ki hayatımın hiçbir döneminde hem her gün bu kadar aynı şeyi yapıp hem de her gün başıma ne geleceğini bilmediğim olmamıştı. Hah iste halim bu sene tam buydu. Hem her gün aynı şeyleri yaptım hem de her gün bakalım bugün ne olacak diye başladım hayata. Öyle garip :) öyle de güzel :)
Tipik bir günümuz nasıldı diye düşünüyorum simdi. Aklıma ilk 3 ay geliyor hep. Hatırlıyorum. E öyleyse yazayım :)
Sabah, gece bilmem kaç kere uyandıktan sonra 6 gibi başlardık hayata. Her sabah uyandığımda ben bir posta Denizi emzirirdim sonra Ozan ve deniz giderlerdi ve benim yarim saat 45 dakikalık uyuyabilme zamanım baslardi. Ozan bana çok destek oldu o dönemde. Biz denizi hakikaten birlikte buyuttuk. Her sabah Deniz'in altını üstünü değiştirdikten sonra beraber bana kahvaltı hazirladilar. Şimdi gözlerimi kapatınca içeriden gelen seslerini duyabiliyorum. Hakikaten duyabiliyorum. Öyle güzel ki o anılar. Deniz ana kucağında. Mavi ahtapot ve yeşil kurbağa karşısında. Ozan omlet yaparken tek tek aşamaları denize anlatıyor. Anakucagi in müziği hep aynı çalıyor. Arada deniz ah oh bir sesler çıkarıyor. Ah benim minicigim ne çok oturdu o ana kucağında...
Kahvaltı hazır olunca ben kalkardim. Biz sofraya hep denizle oturduk, doğduğundan beri. Her sabah deniz ana kucağında otururken ettik kahvaltimizi. Arada ayağımizla onu salladık. Arada durmadı kucağımiza aldık. Çok küçükken deniz benim onu arada emzirmem bile gerekirdi. Kaç sabah o yurmurtalar hiç yenemedi :) ama hala tadi damağımda işte o kahvaltıların. Alelacele yemeğimizi yedikten sonra kahve içerken ozan denizi alırdı kucağına. Ben hızla sofra ve etrafı toplamaya baslardim. Ozan evden çıkmadan ortalığı topladım topladım. Yoksa gün boyu bir daha elimi sürme şansım olmazdı :) her sabah aynı sıra. Bulaşıkları yerlestir. Denizin eşyalarını toparla. Koltuğun örtüsünü düzelt. vitaminlerini iç. Deniz'in D vitaminini ver - ah ne severek içerdi onu sıpa:)- sonra hala ozan cikmiyorsa bir kimyon çayı yap kendine. Ya da kafeinsiz bir çay koy. O çayları çoğu zaman 3 Yurdumdan fazla icemedim :)
Ozan çıkarken mutlaka uğurladık denizle onu. Evimizin kapısına inen merdivenler vardi. Deniz kucağımda o merdivenlere otururdum. Ozan aşağıda ayakkabılarını falan giyerken öyle kucağımda denizle onu izlerdik. Sonra Ozan gidince sarılırdım denize haydi bakalım annecim bugün bizi neler bekliyor derdim.
Sonrası denizi uyutmaya çalışmakla geçen günler :) vallahi. O ilk zamanlarında hatta sonrasında bile pek çok günün cogu zamani denizi uyutmaya çalışmakla gecti. Ah şimdiki gibi düzenli olsaydı uykulari nerde :)
Deniz birkqc kez ama hep sadece yarım saat uyurdu. Ilk üç ayda o uykunun da çoğunu kucağımda uyudu. Ya da ben yanında otururken. Yoksa uyumazdi. Nasıl hissediyordu bilmiyorum ama ben usulca yanından kalkınca bile uyandırdı hemen. Ah slingde dursaydi be rahat ederdik ama durmadı işte :)
Ilk 3 ay ben genelde televizyonun karşısındaki koltukta deniz üstümde yatarken oturdum. Ya da sanliysam onu yatağa bırakabildim de oturdum. Bazı günler de yatağımızda denizi üstüme yatırıp uzandım. Deniz en uzun -hadi diyelim 45 dakika :) - öyle üstümde yatiyorsa uyurdu. Uyusun diye öyle ben de uzanirdim.
Kabullenmiştim durumu. Benim bebeğim böyleydi. Kucakciydi. Belki de ben bir başıma ona bakarken beceremedim kucakci yapmamayı. Bilmiyorum.ama ilk üç ay genelde yanıma suyumu, muzumu, badem ve cevizlerimi alıp geçtim ya koltuğa ya yatağımıza. Sonra deniz meme emdi ben onları yedim oturdum. o sırada master şef, çırak gibi programlar izledim.
Ilk zamanlar kabullenememistim durumu. O zaman bunalıyorum sürekli üstümde olmasından. Ben hiç is yapamıyorum, ev dağınık kalıyor, iki dakika yalnız olamıyorum diye dertleniyordum. Bu halim 1-2 gün belki 4-5 gün anca sürmüştür. Sonra bana bak Gülçin dedim. Şanslısın. Oturabiliyorsun. Al bebeğini koynuna otur. Söylenme ve anın keyfini cikar. Hemen geçecek bugünlerde çok arayacaksın sonrası kendime yaptigım bu müdahale iyi oldu. 3 ay öyle kızım koynumda oturdum. Oh iyi ki de oturmuşum. Bana bu bilinci veren okuduğum bloglar sağolsun :)
Aslında abartiyorum tabi. Hep de ooturmadim canım o:) O günlerde de biz denizle hep sokajkaydik da biliyorsunuz. Evet belki anca 15 dakika kalabiliyorduk Denizin dışarıda ya da belki tas çatlasın yarım saat. Olsun illa her gün çıkıyorduk. Denizin uykulari arasında hava alsın diye dışarı çıkarırım onu. Evin yakındaki parka giderdik en çok. Kapalı yerlere girdik mı durmuyordu deniz. Açık havada dolanır dururdum öyle. İlk zamanlar uyuduğu da çıkarırdim anca öyle yuruyebiliyordum. Yeni bebek uyanıkken hep memede oluyor :) uyandı mı koşa koşa eve dönerdim :) haftalar ilerledikçe uyku aralarında çıkar oldum :)
Denizle evden çıkmak bir organizasyondu. Deniz'in uyudugu zamanda üstümde olduğundan tabi hazirlanamiyordum :) uyanık olduğu arada da hem onu emzirip, hem altını değiştirip, hem giydirip bir de kendim giyinemiyordum. Yetismiyordu :) ne zaman bunu yapmaya kalksam ben dışarı çıkana kadar deniz yine acıkmış oluyordu. Nihayetinde bebek dediğin ilk aylar habire memede :) işte bunu kesfedince ben sabah ozan evden çıkmadan hazırlanmaya başladım. O sabah uyku saatinden feragat etmekti bu ama olsun. Kalkıp hemen duşa koşup giyinip.sokaga çıkmaya hazır hale geliyordum. Yüzüme iki boya sürdüğüm bile oluyordu o kadar yani :) sonra tüm gün -bazen çıkamadığımiz da oluyordu- öyle hazır ve nazır dolaniyordum. Deniz uyandı mı. Emzir, altını değiştir, üstüne bir ay al koş sokağa! Ya da deniz uyudu mu, sar bebeği üstüne o ya da köy arabaya firla sokağa :) E o #denizimleyuruken fotoğrafları kolay çekilmedi :)
Beni o dönemde en çok zorlayan yemekti. Deniz hep üstümde olduğundan yemek yemek çok zordu. Ozan o ilk zamanlar hep öğlen yemeğini mikrodalgada atılacak kaplara koyup bırakıp gitti. Ben bir kolumda deniz yemeği ancak fırına atabiliyordum, tencereden aktarmak falan mümkün değildi. Ah slingde ah niye deniz seni sevmedi :)
Aksam yemeklerini de genelde ozan hazırladı. Ya da şanslıysak ve deniz uyanıkken biraz üstümden indiyse ben yaptım yemekleri ozana güzel bir sürpriz oldu. Dışarıdan da yedik ama çoğu zaman kendimiz hallettik bu işi.
Işte böyle akşamı ediyorduk denizle. Deniz uyudu, uyandı, yeniden uyudu arada yürüdük döndük, arada perşembe günleri bebek masajına gittik falan derken ozanın gelme saati gelirdi. Bazı akşamlar pencerede beklerdim ozanı. Yorulurdum. Ama olsun güzeldi.
Ozan gelince denizle oynamalar baslardi. sanirim- bu ilk 3 ay olmayabilir :) ilk zamanlar hiç aynı anda yemek yiyemedik. Birimiz yerken diğeri denizi eglerdi. Sonra yavaş yavaş aynı anda yemek yiyebilir olduk. Denizi ana kucağında koyup yediğimiz bile oldu. Sanırım ilk 10 haftadan sonra.
Denizi baştan beri aynı rutine yatma saatine hazırladık. Altını değiştir. Üstünü değiştir.biraz masaj. Anne baba denize saldırıp öpme :), biraz baba kız kitap.okumq sonra babaya iyi geceler deme ve emzirip uyuma.
Deniz hiç kolay geçmedi uykuya hiç ama. O yüzden deniz uyusun şunu yaparız bunu izleriz gibi planlarımız genelde suya düştü bizim :) zira deniz uyuyunca ben savaştan çıkmış gibi olurdum. Ne zaman bir dizi falan açacak 10. Dakikası olmadan o ilk aylarda ben hep uyudum :)
Vücudum denizi takip ediyordu sanki. O uyumadan önce ne kadar enerjik olursam olayım o uyuyunca ben de cokuyordum. Savasmadim vücudumda. Uyumak istediğimde uyudum. Yani ben hakikaten bebeğim uyuyunca hep uyudum. Sanırım o ilk aylardan sağ çıktıysak bir sebebi bu :)
Tabi bu aşırı yorgunluk ilk 10 haftadan sonra yavaş yavaş azaldı. Gündü rutinimize çok değişmese de gece daha rahatladik. Ben de daha uzun uyanık kalabilir oldum şükür :)
Işte böyleydi o ilk zamanlar. Ozan bir yandan çok yoğun çalışıyordu ama bir yandan hep yanımdaydı. Haftada 2sabah pazartesi ve persembe 2ser saat gelen Sisi dışında her şeyi ikimiz yaptık. Sisi de sağolsun geldi evimizi toparladı. O gelmeden bir makina çamaşır yıkayıp asardim. Kuruyanları toplardı. O kapıdan girer girmez de bir makina atardım Sisi asardi. Ben ertesi gün topladım onları. Böyle habire çamaşır yıkayıp astigumizi hatırlıyorum bir de :) bebekli ev hali.
Böyle böyle haftalar geçti. Sonra iMire gittik başka bir düzen oturdu. Döndüğünüzde deniz neredeyse 6 aylıktı. Ve artık çok daha aktifti. O zaman neler yapardık bir gün de onu yazayım ben en iyisi.
Canım kızım beni gün bunları okursan bil ki seninle geçirdiğimiz her gün cok çok güzeldi :)
Hiç yazılmamasindan iyidir bari böyle yazayım ben o zamanları. Sizin için sıkıcı olacak bu yazılar ama kusuruma bakmayın burada dursunlar öyle çok istiyorum ki :)