25 Aralık 2016 Pazar

Jollytur İle Tatilin Tadına Erken Rezervasyon İle Şimdi Başlayın

Kızgın kumlardan serin sulara atladığımız o muhteşem yaz ayları bir çırpıda geçti diye hayıflanırken yeni bir yaz mevsimine daha az kaldığının farkında mısınız? Hiç bitmeyecek sandığımız soğuk kış aylarını teker teker yolcu ediyoruz. Bu hızla devam edersek göz açıp kapayıncaya kadar yaz ayları kapımıza gelmiş olacak. Eğer elimizi çabuk tutup planınızı hemen yapmazsak tatil sezonuna herkesten geç girmek zorunda kalabiliriz. Oysa elimizin altında Jollytur gibi harika seçeneklerin barındığı bir yer varken bu sıcak anları ertelemek çok yanlış olur. 
Zaman hızla geçiyor. Artık herkes erken rezervasyon ile tatile çıkmanın avantajlarının farkında. Ama ben yine de bilmeyenler için bir hatırlatma yapmak isterim. Tam sezonunda görüp bayıldığınız ama fiyatının çok yüksek olduğunu düşündüğünüz o otel vardı ya hani şuan muhteşem erken rezervasyon fırsatı ile sizin ona ulaşmanızı bekliyor. Aynı hizmet kalitesine, aynı otele eğer çok daha fazla paralar ödeyerek ulaşmak istemiyorsanız tam da şuan hemen Jollytur sayfalarına girerek erken rezervasyon ile tatilinizi planlayarak satın alabilirsiniz. Sevdikleriniz ile gideceğiniz muhteşem bir yaz tatilinin anılarsa değil geleceğinizde yer almasını istiyorsanız hemen Jollytur’dan tatil seçeneklerine göz atmalısınız. Jollytur güvencesi ile çıkacağınız tatilin kalitesini ve memnuniyetini elbette hepimiz biliyoruz. 
Yaz ayları gelip çattığında, herkes bir panik halinde tatil yeri ve oteli ararken siz arkanıza yaşlanıp çok uygun ve avantajlı fırsatlar ile aldığınız tatili düşünüp işlerinize çok daha rahat adapte olacaksınız. Tatilin size stres yerine keyif ve mutluluk getirmesini istiyorsanız Jollytur'dan tatil avantajlarını hemen şimdi incelemelisiniz. İster yurt içi ister yurt dışı olsun hiç fark etmez gittiğiniz her yerde kaliteli ve güler yüzlü bir hizmet ile ağırlanmak istiyorsanız Jollytur'dan tatilseçeneklerini incelemeli ve erken rezervasyonun tüm olanaklarını kullanmalısınız. İyi bir hizmetin asla tesadüf olmadığını bilmelisiniz. Sadece tatilinizi değil ulaşımınızı da Jollytur ile gerçekleştirerek kalite ve güveni tatilinizin her anına yayabilirsiniz. O gelmez sandığınız yaz tatili yaklaşıyor. O halde zaman harekete geçme zamanı. Hemen internetten en avantajlı tatil fırsatlarına sahip olacağınız Jollytur sayfalarına girerek planlarınızı gerçeğe dönüştürün.

16 Aralık 2016 Cuma

Deniz uc aylik oldu...

Deniz üç aylık oldu.
Güzel kızım, tombul yanaklım, boncuk gözlüm üç aylık oldu. Ben üç aylık anne oldum. Hayatım yine bu ayda da Denizle doldu.

Deniz üç aylık oldu.
Ellerini keşfetmeye başladı. Oyuncaklarına uzanır oldu. Daha tam olarak onları tutamasa da mavi ahtapotuna dokunmaya, benim elimdeki oyuncaklarına uzanmaya başladı.

Emerken bana daha cok dokunup o minicik elleriyle beni oksamaya basladi. Biz Onun yuzune dokundugumuzda, ellerini optugumuzde hep gulucuklerle karsilik verdi. 

Deniz uc aylik oldu.
Oyuncaklariyla daha fazla vakit gecirmeye basladi. Filli her oyuncak, kagit, kitap cok dikkatini cekti. Ne zaman, nerede bir fil gorse agiz dolusu guldu. Hatta arabasinda aglarken ustune filli bir muslin ortugumde susup filleri incelemeye basladi. Biz de filli oyuncaklar aldik O'na. Boylece Deniz daha cok guler oldu.

Bir baska favorisi iş arkadaşımın getirdiği zürafaydi. Tabi güneşi yine baş tacıydı, onu ne zaman görse güldü.  

Deniz uc aylik oldu.
Artik O'nu biraktigimiz yerde daha uzun vakit gecirmeye basladi. Ana kucaginda mavi ahtapotu ve yesil kaplumbagasiyla sohbetleri uzadi. Hala bu anne ve baba kucakta Deniz olmadan yemek yiyememis olsa da gelecek umut vaadetmeye basladi.

Oyun parki bir baska yalniz vakit gecirdigi yer oldu. Oyun parkinda uzanmaya, tepeden sallanan oyuncaklara merakla bakmaya başladı. 

Deniz üç aylık oldu.
Artık ona kitap okuduğumuzda daha uzun dinler oldu. O boncuk gözlerini kocaman kocaman açıp her seferinde anlıyormuşcasına bakıp bizi güldürdü.

Kontrast kitabi ve babasinin ona bastigi kartlar hala ilgisini cekmeye devam etti. Bunlara bir de duvardaki resimleri ekledi. Nereye gidersek gidelim Deniz duvarda resim gordu mu, uzun sure gozlerini o resimden alamaz oldu. 

Deniz uc aylik oldu.
Fiziksel aktiviteleri artti. Elleri ayaklari durmaz oldu. Altini acarken savurdugu tekmeler beni guldurmeye basladi. Sirt ustu yatarken eli ayagi durmayan Deniz tumy timela bir turlu barisamadi. Ne zaman tummy time yapsak sonu yeter beni alin buradan bağırmalarıyla sonuçlandı. 

Bebek masajinda gosterdikleri el ayak esnetmeleri sevdi. Kolarini kaldirip sampiyon diye bagirdim mi gulmeden edemedi. 

Deniz üç aylık oldu.
Bizimle goz temasi artmaya basladi. Dizlerime onu yatirip gozlerinin icine baktigimda gulumsemesi cogaldi. Benim icin de gunun en guzel zamanlari onu oyle kucagima yatirip yuzunu sevdigim, kizima onu cok ama cok sevdigimi soyledigim zamanlar oldu. 

Yavaş yavaş sesler çıkarmaya bizimle konuşmaya başladı. Ağız dolusu gülüşünün yanına bu sesler de eklenince tadından yenmez oldu. Bu aralar bizden cok alt degistirme unitesinin yanindaki duvarda asili olan fille konusmayi tercih etse de, onun cikardigi o babul bibil sesler bize hep cok guzel geldi. 

Deniz üç aylık oldu.
Onunla sokağa çıkmak kolaylaştı. Hala slingi sevmese de, hala arabasına bindiği anda olay çıkarsa da dışarıda geçirdiğimiz süre uzamaya başladı.

Bu ay da Deniz her gun en az bir kere sokaga cikti. Anne kız yaptigimiz yürüyüşlerimiz bu ay daha da keyiflendi. Ne zaman parka gitsek ağaç dallarına bakmayı, ışık oyunlarini izlemeyi sevdi. Hala bir kere bile evin kapisindan Deniz ağlamadan girememiş olsak da sokakta zaman geçirmeye alışmaya başladı. Hatta ilk tren yolculugunu da 2 hafta once yapti. Biz nasil olacak derken arada ariza cikarsa da cok uyumlu davranarak bizi mutlu etti.

Deniz üç aylık oldu.
Dediğim dedik çaldığım düdük olacağının sinyallerini vermeye basladi. Bir şeyi istemiyorsa asla yapmadı. Bir şeyi istiyorsa yaptırana kadar ağladı.

Yüzü, gözü git gide babasına benzerken, huyu da git gide bana benzemeye başladı. Güler yüzünü kimseden sakınmadı ama istekleri konusunda sesini doyurmaktan da geri kalmadı. Kimin kizi :)

Deniz üç aylık oldu.
Kucakta daha az vakit geçirir oldu. Hatta arada bırakın beni kucağınızdan diye de çığlıklar atmaya başladı. Yine de beni gözleriyle takip edip, odaya girdiğim anda gülmekten vazgeçmedi. Hatta onu kucakladım mı yüzü aydınlanmaya devam ettiginden Deniz bu ayda anne kucaginda cok vakit gecirdi :)

Deniz üç aylık oldu.
Gunduz uykulari 30 dakikayi gecemedi. Bir kez tuttugu yalanci emzikle bir daha barismadi. Sokaktaysak kucaktan inmek istemedi  ozellikle sol omuzumunzun ustunde gezmeyi tercih etti. Kilo aldi uzadi. Deniz kocaman bir bebek oldu. 

Deniz üç aylık oldu.
Deniz büyüdü.
Denizim çok çabuk büyüdü...

14 Aralık 2016 Çarşamba

Bizden haberler

Yeni yil yaklasiyor. Bu sene yen yil zamani cok da heyecanlandirmiyor beni. Henuz. Belki de gunler cabuk gecsin istemedigimdendir. Kim bilir.

Biz yine Londrada olacagiz yeni yil zamaninda. Hala Denizin vizesini bekledigimiz icin gidemiyoruz bir yere. Turkiyeye gidebilmeyi oyle cok istiyorum ki. Bir gidebilsem, bir o gunler de gelse. Annemle babamla kucaklassa Deniz. Butun sevdiklerimiz etrafimizda olsa. O gunler de gelecek, elbette gelecek. Az kaldi. Ocakta umarim gidebilecegiz. 

Izmir'e gidince biraz daha kendime vakit ayiririm diyorum. Bir kuafore giderim mesela. Bir sacimi kestireyim yahu. Bir de kaslarimi aldirsam fena olmaz hani. Bir de nasil masaj yaptirasim var. Soyle yatsam bir saat uyusam o masaj koltugunda oh mis. Boyle diyorum ama gidince yine de Denizden 10 dakika bile ayrilamayacagima eminim. Seviyorum. Onun ben odadan cikar cikmaz gozleriyle beni aramiasini. Ben donunce agiz dolu gulmesini seviyorum. Kizim... 

Daha cok kucuk. Yoksa kendisini Cesmde annemlere birakip gece gezmelerine cikma hayallerim baki. Hayal de mi kurmayalim yani. Ha kurmayalim mi :))

Bu ara benim gunlerim hep Denizle dolu. Is guc yok. Laf aramizda dogum izni sahane bir sey. Dusunsenize bir isim var. Donecegim calisacagim. Donunce ne yapacagimi az cok biliyorum. Is arama falan kaygisi yok. Ama bir yandan su anda calismak zorunda da degilim. Ay hakikaten cok guzel. 

Burada baska annelerle tanisiyorum. Bebek gezdirmeye parka falan gidiyoruz beraber. Desperate housewife olucam ben birakin beni! :) Hah o anneler de tabi dogum izninde. Ama onlar is maillerine bakiyorlarmis. Cevapliyorlarmis. Arada bazi isler hallediyorlarmis. Ben ne mail bakiyorum ne bir sey. Calismayi ne kadar sevdigimi biliyorsunuz. Ama bir yandan hakkim olan bir izinde calisirsam kimsenin bana madalya takmayacagini da biliyorum. Motom bu tatilse sonuna kadar tatil, calismaksa duzgunce calismak. Laf aramizda henuz calismayi da ozlemedim :)

Bu arada ev bakmaya basladik. Ve hatta baya icimize sinen bir evi tecrubesizligimizden kacirdik. Daha ev bakmaya basladigimiz ilk gundu. Dur bir bakalim biz bunu karsilayabilir miyiz, dur bu bolgede yasayabilirmiyiz derken evi baskasi aldi. Laf aramizda ev de baya benim aklimda kaldi. Hatta dun gece ruyamda o evde Denize oda hazirliyordum. Neyse hayirlisi dilerim daha guzeli ciksin karsimiza. Ya da o ev donup bizim olsun mu?

Gectigimiz haftasonu Urun ve Alize vardi bizde. Beraberdik, cok guzel oldu. Ama bir o kadar da garip. Urunle ev arkadasiydik biz master yaparken. Elimizde biralar dizi izledigimiz gunlerden ay bir kizlari yatiralim da iki laf edebilelim insallah dedigimiz gunlere ne zaman geldik? Hayat garip. Gunler hizli. Bakin iste Deniz de ortaya cikti. O yuzden her anin keyfini cikarmali.

Ben de oyle yapiyorum. Elbet Izmire de gidecegiz. Elbet icimize sinen bir ev de bulacagiz. Ben kizimla gecen gunlere bakayim degil mi ama?

Iste bizde bu ara durumlar boyle. Oradan buradan bir yazi oldu bu da. Ama idare edin. Yazamiyorum cok fazla bir yandan da hep burada olsun istiyorum yasadiklarimiz. O yuzden boyle de olsa yazayim dedim. Ileride bakar guleriz nasil olsa :) 

2 Aralık 2016 Cuma

Sevgi emekti...

Denizin dogdugu ani hayatim boyunca unutamayacagim. O minnacik vucuduyla O'nu kucagima aldigimda cok mutlu oldum. Cok ama. Ve cok sevdim Deniz'i. Cok ama.

O gunun fotograflarinda gozlerimin ici guluyor. 12 saatlik dogumdan sonra bile dunyanin butun enerjisine sahipmisim gibi gorunuyorum fotograflarda. Ve Deniz'e cok ama cok buyuk bir sevgiyle bakiyorum. Deniz'in dogdugu gun suphesiz ki hayatimin en guzel gunlerinden biri. Ve o gun hissettiklerim hayatim boyunca hissettigim en guzel duygulardan biri.

Ama ben Deniz;i ilk gordugum gun ask buymus diye dusunmedim. Bugune kadar kimseyi sevmemisim ben meger demedim. Cok sevdim Deniz'i. O minik ellerini cok sevdim. Minnacik suratini cok sevdim ama o dogum hikayelerinde tarif edilen ilk goruste ask gibi bir sey olmadi bana. Dunya hala donuyordu. Ozan, annem, babam, arkadaslarim hala hepsi aklimdaydi. Aklima bir soru duser gibi oldu yoksa ben yeterince sevmiyor muydum Deniz'i? Yoksa ben bebegimi az seven bir anne mi olacaktim? Hemen uzaklastirdim aklimdan o sorulari. Deniz cok guzeldi. Deniz benim kizimdi...

Dediklerimi yanlis anlamayin. Hic simdi bu benim bebegim mi, ben ne yapacagim, hayatim mahvoldu gibi bir his de gelmedi bana. Hani kabullenememe gibi bir durum degildi bu. Cok guzel gorunuyordu gozume, cok mutluydum, her sey cok guzeldi, Goncaya Urune Ozana her firsatta "cok seviyorum ben Deniz'i" diyordum ama dunyam bir turlu durmuyordu. Bir turlu bekledigim ask buymus demiyordum. Bir turlu bu dunyadan kopamiyordum. Ben sadece Deniz'i cok seviyordum o kadar...

Hamile kafasi yerini lohusa kafasina birakirken o ilk gun aklima gelen sorulari sildim aklimdan. Yoksa ben yeterince sevmiyor muydum Deniz'i? Yoksa ben bebegimi az seven bir anne mi olacaktim? Bunlari dusunmez oldum. Daha dogrusu Deniz'e iki basimiza baktigimizdan samimiyetle soyluyorum bunlari dusunecek vakit de bulamadim. Deniz'in ihtiyaclarini gidermeye, Denizle gecirdigimiz gunlerin keyfini surmeye odaklandim. Alt degistir, yedir, oyna, uyut dongusunde gecti gunlerim. Hicbir sey dusunecek vaktim olmadi. Sadece gunu kurtariyordum ve sadece Denizle gecen gunlerimizi heba etmemeye odaklaniyordum. Boyle boyle gecti gunler. Boyle boyle gecti haftalar.

Sonra Deniz'in 40i cikti. Sonra Deniz iki aylik oldu. Ve tunelin sonundaki isik gorunmeye basladi. Hayat bir tik kolaylasmaya basladi. Sanirim alistmaya basladik tempoya. Denizle her gun surprizlere gebe olsa da kendiliginden bir rutin olusmaya basladi hayatimizda. Deniz gulmeye basladi. Deniz bizi tanimaya basladi. Deniz emerken durup, gozumun icine bakmaya basladi.

Deniz iki aylik oldu yazisini yazarken bir an durakladim. O yaziyi yazarken hisettiklerim Deniz bir aylik oldu diye yazarken hissettiklerimden farkliydi. Icime dolan sevgi farkliydi. Yuzume gelen gulumseme farkliydi. Deniz'in yaptiklarini, Denizle yaptiklarimizi yazarken dusunduklerim farkliydi. 

Deniz bir aylikken de onu cok ama cok seviyordum. Ama Deniz iki aylikken halim bir baskaydi. Iste o zaman farkettim ki Turkan Soray hakliydi; Denizle gecen her gunumde O'na olan sevgim artacakti. Cunku sevgi emekti...

22 Kasım 2016 Salı

Hayat...

Gundeme dair çok yazı yazmıyorum şu ara. Takip etmediğimden değil, söyleyecek söz bulamadığımdan. Artık bundan kötüsü olmaz da diyemiyorum. Eskiden diyordum, daha naiftik çünkü. Şimdiyse her şeyi yapabileceklerini biliyorum. Bundan daha kötüsü de olabilir. Ben hayal edemesem de olabilir. 

Bundan yıllar önce buraya, en fenası ne biliyor musunuz artık arsızlık diz boyu yazmıştım. Şimdi boyumuzu geçti arsızlık. Akıldan geçmemesi gerekenleri yüzümüze baka baka utanmadan Söylüyorlar. Regl olmuş bir Kızın evlenmesi Dinimizce caizdir diyorlar. 11 Yaşında çocuk 60 Yaşında pisliğin tepkiyle evlenebilir diyorlar. Diyorlar da diyorlar. Ve bunu diyenler bir türlü kendi pisliklerinde boğulmuyorlar ya en fenası o işte.

Az önce o iğrenç yasa tasarısı geri çekildi. Tecavüz çok şükür ki meşrulaştırılamayacak. Ama şu geçtiğimiz günlerde tepkimizi çeken o bütün cümleleri kuran beyinler hala aynı düşünüyor. Onların kafalarındaki bu iğrenç fikirleri geri çekemiyoruz ne yazık ki. O yüzden sanırım çocuklarımıza sımsıkı sarılmak çok önemli. Sadece kendi çocuklarımıza değil, bu insanların görüş alanındaki bütün çocuklara. Çocuğu çocuk olarak görmüyorlar çünkü. 

Bu arada yeni khk kar çıktı, kim bilir başka neler oldu arka planda. Ama biliyor musunuz gündemi değiştirmek için Yaptılar söylemleri de rahatsız ediyor beni. Gündem hep kadını al aşağı ederek değiştiriliyorsa, hatta artık çocuklar topun ağzındaysa arka plandakiler kadar ön plandakiler de endişelendirmeli bizi.

Ne yazık ki bu şartlarda yaşamak an be an, gün be gün güçleşiyor.
Aklımıza mukayyet olmak, kendi ruhumuzu ve çocukları oy koşullardan korumaktan başka sanırım yapacak bir şey yok.
Söyleyeceklerim bu kadar...


17 Kasım 2016 Perşembe

Ilk asilar

Pazartesi gunu Deniz ilk asilarini oldu. Ilk atesle de boylece tanismis oldu. 38.7 ye kadar cikti atesi. Paniklemedim. Asi atesi sonucta, kotrollu bir durum. Ama Deniz baya hirpalandi. O minacik bedeniyle bence yine de iyi mucadele etti. Aslan Deniz!

Burada asilar 8. hafta dolduktan sonra basliyor. Standart asi paketleri var, onlari uyguluyorlar. Menenjit ve Rota asisi da o paketin icinde. Atesi yapan da menenjit asisiymis zaten. Sagolsun baya yapti! 

DIyorlar ki asilardan anne / babalar cocuklardan daha fazla etkileniyormus. Inan olsun dogru! Sonucta Deniz de diger bebekler de asi olacaklarini bilmiyorlar. Anne baba daha asiya gitmeden endiselenmeye basliyor. Nasil olacak, atesi mi cikacak, baska yan etkiler mi olacak, cani cok mu yanacak?...

Denizin asi sirasinda cani cok yandi o kesin. Oyle agladi ki kuzum. Ama bir o bacak, bir bu bacak 3 tane igne yaptilar. O aglamsin da ben mi aglayayim? Alt cenesini titrete titrete, icini ceke ceke agladi kizim. Rota asisi agizdan yapildi, digerleri bacaklarindan. Itiraf ediyorum ailar bittiginde benim de yanaklarimda biraz yaslar vardi. 

Daha doktordan cikmadan emzirmeye basladim Deniz'i. Biraz rahatlayip, uykuya daldiktan sonra ciktik doktordan. Ev kacmiyor ya. Cocuk rahatlasin dedim. Onun da ysadigi travma yani. Anne gogsunde rahatlamasin mi?

Oglen yapilmisti asisi. Gunun geri kalanini da Deniz anne kucaginda gecirdi. Hicbir is yapmadim ben o gun. Yatagimizda ayaklarimi uzattim oturdum. Yanima suyumu, meyvemi aldim. Deniz'i de kucagima aldim ve gunun kalanini Denizle orada gecirdim. Emdi, uyudu, uyandi emdi. Arada yatakta yanima biraktim ama her agladiginda kucakladim Deniz'i.

Zaten cok da kucagimdan inmek istemedi o gun Deniz. Uyurken de genelde inliyordu. Aksam 6 civarinda atesi iyice yukselmis olacak dediler ve yukseldi. 38.7yi o civarlarda gorduk. 

O gece de cok iyi uymadi tabi Deniz. Ben de ilk ates nobetimi boylece tutmus oldum. Aman sadece asilarda tutalim insallah o nobeti cunku zormus bu ates isi.

Bir yandan biliyorum ates iyi bir sey. Vucudunun savasabildigini gosteriyor. Atesten korkmama gerek olmadigini da biliyorum. Hatta dusurmek icin cok da delirmemem gerektiginin farkindayim. Denizin de ustunu ince giydirdik, ortmedik, arada sakaklarina soguk bez koyduk -ve bundan nefret etti-, arada soyduk serinlesin dedik durumu idare ettik. Menenjit asisi olmasaydi ates dusurucu de vermeyecektik ama doktor bu asida vermeniz iyi olur dedi. Peki, verdik. 3 doz dediler deniz'e 2 doz yetti. 3.yu vermedik.

Ertesi gun de keyifsizdi Deniz. Surekli memede ve kucakta olmak istedi. Ne isterse oyle yaptim. Meme mi? Meme. Kucak mi? Kucak. Zaten cani yanmis, zatenvucudu yorulmus bir de ben mi yorayim cocugu.

Carsaba gunune bir seyi kalmamisti Deniz;in. iste boylece ilk asilari da gecti.

benim kendime cikardigim ders, asi zamani sabir lazim 1, bebek ne isterse onu yapmak mantikli 2.

Bu da gecti gitti :)

14 Kasım 2016 Pazartesi

Deniz iki aylik oldu

Kollarım iki aydır Deniz dolu. Burnumda iki aydır Deniz kokusu. Iki aydır günüm Deniz, gecem Deniz, Hayatım Deniz... Iki aydir ruyam Deniz, dusuncem Deniz, icim disim Deniz...

Iki aydir anneyim. iki aydir Denizi buyutmenin keyfini suruyorum. iki aydir Denizle butunum. Gulcin'e yeni eklenen bu hale alisiyorum, sasiriyorum, guluyorum ve hep Deniz'i izliyorum.

Deniz iki aylık oldu.
Ikinci ayinda da Deniz emdi, emdi, emdi. Ve bu ikinci ayda emerken bana dokunuslariyla, minik ellerini tenimde dolastirmasiyla, oyle bir anda durup emmeyi birakip gozumun icine bakmasiyla emzirmeyi benim icin de keyifli hale getirdi.

Hala duzeni  oturmadi. aglafi emdi, korktu emdi, bana yakin olmak istedi emdi. Deniz ikinci ayini da anne gogsunde anne koynunda gecirdi.

Deniz iki aylik oldu,
Gulumsemeler basladi. hem de refleks degiller artik. Gozumuzun icine baka baka guldu Deniz. Bazen ana kucagindaki yesil kaplumbagaya guldu. bazen aynadaki aksine. Bazen uykusunda guldu, bazen uyanirken. Emerken guldu en cok Deniz. ben onu emerken izlerken, gozlerinin icine bakarken.

Hala yenidogan saskinligi da bitmedi. Gordugu her seye sasirdi. Kaslarini kaldirip kocaman actigi boncuk gozleriyle de bizi guldurdu,

Deniz iki aylik oldu.
Malesef refluyla tanıştı. Ama ben peynir yemedigimden beri kusmalari azaldi. Gaz sancilrila basi hala dertte ama annesi en azindan ona yardim etmeyi biraz ogrendi de Deniz de rahatladi. Ha bizim kusmuklanmamış kıyafetimiz hala yok o ayrı!

Bebek masajina gitmeye baslafi. Etraftaki bebeklere takildi gozleri hatta cikardigi seslerle dikkatlerini cekmeye de calisti. Bacaklarina yapilan masajlara bayildi. Annesi gibi ayaklarinin altina dokunulunca huylandi. Her masajin sonunda biraz uyuyarak, annesine oraya gitmekten hoslandigini gosterdi.

Deniz iki aylik oldu.
Artik bizimle daha cok oyun oynuyor. En sevdigi oyuncagi kontrast kitabi oldu. Ne zaman beyaz zemin ustundeki siyah beneleri gorse gulumsedi. 

Pembe tavsanin, gunesin sesine hep tepki verdi. babasinin onun icin bastigi kontrast kartlarina dakikalarca bakti. uydurdugumuz hikayeleri dinliyormus gibi yapti.

Duvardaki gölgeler dikkatini cekmeye basladi. Emzirmeler, alt değiştirmeler Gölge takipleriyle bölünur oldu. 

Deniz iki aylik oldu.
Hala slingi sevmiyor. Hala arabaya koydugumuz ilk dakikalarda ortaligi yikiyor. Ama gezmeye alismaya basladi. Sokakta etrafa bakmayi sevdi, yuzune gelen gunesten daha az rahatsiz olmaya basladi.

Parklari her zaman kapali alanlara tercih etse de, kapali mekandaki seslere de tepki vermeye basladi. arabasinin disindaki hyata hep arabasindan daha fazla dikkatini cekti.

Evde, ana kucaginda 5 dakika kadar oturmaya basladi. heralde evi bildignden an kucaginda oturdugunda etrafa bakmaz oldu. varsa yoksa mavi ahtapot, yesil kaplumbaga. gozlerini onlardan alamaz oldu. 

Deniz iki aylik oldu.
Eve misafir gelince genelde uysallasti. Biz Deniz neyi yapar/yapmaz desek misafirlerin yaninda tam tersini yaparak anne babayi yalanci cikarmaya basladi, 

Kucaktan kucaga dolasmayi sevdi. Ama annesini de ayirt etmeye basladi. En cok benim kucagimda sakinlesti, en cok benim kucagimda olmak istedi,beni bildiginiz ayirt etmeye basladi. Canim...

Deniz iki aylik oldu.
Iki aydir hayatim Deniz oldu. Durup gözümün içine bakışı, gözlerinin ta içine kadar gülüşü kalbimi eritti. Sevgisi içimde gün be gun büyüdü. Gece uykusunda bile çok ama çok özlenir oldu.

Deniz iki aylık oldu.
Denizim iki aylik oldu...

10 Kasım 2016 Perşembe

Bbebekler aglar

Deniz Doğduğu ilk haftalarda baya sakin bir bebekti. Zaten öyle küçüktü ki sesi çıkmıyordu kuzunun. Yiyor, uyuyordu. Evet çok sık uyanıyordu, az az uyuyordu, ne zaman ne kadar emecegi belli olmuyordu ama döngümüz az cok belliydi. Deniz dogmadan once de biliyorduk ilk haftalarin muhtemelen öyle olacağını. Herkes diyordu, ilk haftalar aman ne abartmışlar bebek bakmayı diyeceksiniz. Ne var ki diyeceksiniz. Sonra tokadı yiyeceksiniz diye :) E bizim bebek de çok şükür standarttan şaşmadı. Aman şaşmasın. Standart gibisi yok :)

Zamanla güçlendi, sesi çıkar oldu. Ve Denizimiz biraz aglak bir bebek oldu. Oyle asiri da aglamiyor. Ama baska bebeklerden cok agliyor. Biraz sesli bir bebek. Eh annesine çekmiş içinde ne varsa söylüyor. Sadece ağlayabildiğinden her şeyi ağlayarak anlatıyor. O da ne yapsın.

Bu ağlamalar bazen bizi zorluyor. Özellikle dışarıdaysak ben baya zorlanıyorum. Zaten Deniz disariya cikmayi cok sevmiyor. Daha sokaga adimimizi attigimiz anda basliyor aglamaya. Vay arkadaş bizim gibi iki gezginin kızı sokağa çıkmayı sevmesin. Hala buna inanamıyorum. Ama iste Deniz sevmiyor dışarı çıkmayı. Slingi sevmiyor, arabasını sevmiyor, sokakta yüzüne gelen güneşi sevmiyor. Ve sevmediklerini gayet net bir şekilde belirtiyor. Basıyor yaygarayı. Yaygaracıların Şahı :)

Şaşkınız. Hani Sling annelerin kurtarıcısıydı. Deniz uyumuyorsa asla slinge girmek istemiyor. Hani bebeler arabada uyurdu. Deniz cok ama çok nadir arabada uyuyor ve uyandı mı basıyor yaygarayı.

Heralde bütün bebekler böyle dedim basta ama değilmiş aslında. Burada gittiğimiz doğum kursundan insanlarla bulusuluyor arada. Bütün bebeklerin doğum tarihleri 3 aşağı 5 yukarı aynı. O buluşmalarda bir tek Deniz kucakta. Arkadaş herkesin bebeği arabasında uyuyor ya da öyle sessiz sedasiz yatıyor. Bizimki uyanik olacak da arabasinda sessizce yatacak. Hey hayt! Hatta Ozanla demek bizim oralarin bebelerinde aglamak genetik diye dalga geciyoruz. Gavurun sessiz bebelerine karsi bizim cigirgan Deniz :) Kabul ettim; demek ki Deniz ortalamanın üsnde ağlıyor.

Farkettim ki özellikle dışarıda Deniz ağladığında çok geriliyorum. Ve hatta bu yüzden çok da dışarı çıkmak istemiyorum. Hata biliyorum. Büyük hata. Geçen akşam bir yere yemeğe oturduk Ozanla. Denizi yürüyüşe çıkarmıştık. Evde de yemek yok. Hızlıca yiyip kalkalım dedik. Deniz uyandı ve ağlamaya başladı. Emzirdim olmadı, kucakladık olmadı. Çok gerildim. Aldım Deniz'i, biraktim yemegimi eve geldim. Ozan yapma dedi ama dayanamadım ağlamasına. Sanki kendi konforum için onu aglatıyormuşum gibi hissettim. Ben disarida yemek yiyecegim diye Deniz rahatsiz olmus gibi hissettim. Kendimi sorumsuz hissettim. Ozan o akşam dedi ki bana "senin konforun = Deniz'in konforu" aynı zamanda. Eve kapanamayız, alışacak...

O günden beri düşünüyorum. Neden denizin ağlamasından bu kadar çok etkileniyorum?

Öncelikle kıyamıyorum. O hiç ağlamasın istiyorum. Onun gozyaslari hic akmasin istiyorum. Ama mümkün mü? Değil. Deniz elbet ağlayacak. Çünkü Deniz sadece ağlamayı biliyor şu anda. Açsa ağlıyor, üşüdüyse ağlıyor, sıcakladiysa ağlıyor. Hatta sıkıldıysa ağlıyor. Ben sanki her ağladığında canı acıyormuş gibi üzülüyorum. Yapmamalıyım böyle. Üstelik bazen gerçekten canı da acıyacak ve ben sakin olmazsam ona ne iyi gelecek değil mi? Kendimi bu konuda eğilmeliyim. Bebek bu Ağlar. Deniz de ağlayacak.

Aslında evde ağladığında çok daha sakinim. Gayet iyi idare ediyorum. Hiç paniklemiyorum. Denizi kucakliyorum, tamam annecim agla hadi rahatla diyorum. O aglarken ben ona sarki soyluyorum. Gayet iyi idare ediyoruz evde. Biliyorum cunku bazen hicbir sikintisi olmasa da sadece aglamak istedigi icin bile aglayacak Deniz. Demek ki tek sebep Deniz'in aglamasini istememem değil. 

Farkettim ki ben etraftakilerin Deniz'in aglamasindan rahatsız olması ihtimalini de çok düşünüyorum. Içimde bir yerde insanlar yemeğe gelmiş rahatları kaçacak diyen biri var. Ya da parkta huzurla oturmak istiyorlar bebek ağlaması çekmesinler diyen biri. Baskalarini rahatsiz etmemek icin de Deniz'i bir an önce olay yerinden uzaklaştırmaya çalışıyorum. Evet böyle...

Hayatımda hiç bebek ağlamasından, çocuk sesinden rahatsız olmadım ben. Hiç ama.  Restoranda, parkta, yolda belde hic rahatsiz olmadim. Hatta bir keresinde uçakta bir bebek çok ağlıyordu. Çok ama. Benim yanımda koridorun diğer tarafındalar. Yanımdaki koltuktaki adam da sürekli söyleniyor sussun bu bebek diye. Anne zaten bitmiş yazık. Ben de o dönem haftasonluğuna Türkiye'ye gidiyorum uçakta da hep çalışıyorum. Adam söylendi söylendi. Bana sen rahatsız olmuyor musun dedi. Anne de dinliyor yazık bitmiş zaten. Oluyorum ama sizden dedim. Sürekli söylemenizden rahatsızım. Ve devam ederseniz sizi şikayet edeceğim çünkü o bebek siz bilmem kaç yaşındasınız. Bu yaşta davranışlarınızı kontrol edememenizden çok rahatsızım susun dedim. Sustu. Annenin bakışını hiç unutmayacağım. Ah kadın. Tesekkur etti bana. Ben de bebek o aglayacak tabi dedim. 

E peki ben şimdi neden kızımın ağlamasından rahatsız olacaklar diye bu kadar strese giriyorum? Deniz de bebek, aglayacak. Galiba çocuğum her şeyi yapar, herkesi de rahatsız eder, dünya da çocuğumun etrafında dönüyor, herkes de cocugum icin her seye katlanacak ebeveyni olmaktan da korkuyorum. Evet gerçekten bundan da korkuyorum. Çünkü o tiplerden de en az masum bebek ağlamasına burun kıvıranlar kadar rahatsız oluyorum. Farkettıim ki Deniz'den önce aklıma kodlanmış her şeyi bir arada kafamda yoğuruyorum ve sonucta bebegini kapip ortamdan uzaklasan bir Gulcin oluyirum.

Tabi ki o ebeveynlerden olmamak için ne gerekirse yapacağım! Ama bir şey daha farkettim. Bunu yaparken Deniz'e haksızlık ediyorum. Ağlamasın istiyorum. Ağlamaktan başka kendini ifade etme şansı olmayan, 8 haftalık bir bebek aglamasin istiyorum. Agladiginda hemen alıyorum O'nu haldur huldur eve götürüyorum. Halbuki belki sadece 1-2 dakikalik bir sakinleşmeye ihtiyacı var. Cok küçük daha. Velhasıl kelam farkettim ki başkalarının özgürlüğünün sınırlarına dokunmamak için Denizin sınırlarını zorluyorum. Farkettim ki sakinleşmeliyim.

Nasıl mı farkettim Geçen gün bebek masajına götürmüştüm denizi. Orada bir görevliye konuşuyordum. Dedim ki Deniz çok ağlarsa çıkabilirim. Şaşkın baktı yüzüme "babies cry" "bebekler ağlar" dedi. O an ucaktaki kadin geldi aklima, ya da yolda belde yasadiklarim. Sanki bir ışık çaktı kafamda. Ve Deniz'e bakip onun ne kadar kucuk bir bebek oldugunu gordum. Sakinlestim. Daha da sakinlesmeliyim. Artik agladiginda sakince elimden geleni yapacagim. Cunku asla o bahsettigim annelerden olmak istemiyorum. Ama haldur huldur Deniz'i kacirmayacagim. Cunku bebekler aglar ve Deniz ufacik bir bebek... O kadar...

28 Ekim 2016 Cuma

Yatak Odası Takımları Göz Dolduruyor

Huzurlu bir hayat içi temel oluşturan, yaşam standardını yükselten mobilyalar her odada farklı bir

temayı ve zevki yansıtır. Ev herkes için huzur, mutluluk ve konforun ilk adresi olduğundan elbette

seçilen eşyalar bu duyguları birebir yaşatacak nitelikler taşır. Özellikle yatak odası takımları bu

anlamda ek bir öneme sahiptir. Günün sona erdiği ve yine yeniden başladığı bir oda olan yatak odası,

mobilyasından perdesine kadar ince bir zevki gösterir. Çiftlerin günü bitirip uykuya çekildikleri vakit

konforlu bir odaya adım atması, burada geçirecekleri zaman ile dinlenmiş olarak ayrılmaları

mobilyalarla doğrudan orantılıdır. Kadın için şıklık ve zarafet önemliyken erkekler için pratik kullanım ve konfor ön planda olur genellikle. Evmanya kadınların ve erkeklerin bu yönüne hitap eden

fonksiyonel, kullanışlı ve aynı zamanda çok şık tasarımlara sahip yatak odası modelleri ile göz

dolduruyor.


Yatak mobilyalarına bakıldığında pek çok tasarım dikkat çekiyor. Alçak, yüksek, lüks, klasik gibi

modeller renklerle bütünleşerek cezp edici birer yatak haline geliyor. Komodin, gardırop, berjer, puf

koltuk, makyaj masası ve odanın içerisinde küçük bir giyinme bölümü oluşturulmasına fırsat veren

paravanlar yatak odasını tamamlayan birbiriyle uyum içinde olması gereken parçalardır. Evmanya,

yatak odası takımları konusunda müşterilerine çok yönlü bir satış sunuyor. Öyle ki ziyaretçiler, set

halinde alışveriş yapabileceği gibi aynı zamanda tek tek ürün satın alarak kişisel zevkine göre yatak

odasını kombinleyebiliyor. Aksesuar ve mobilya modelleri konusunda geniş bir çeşide sahip olan

Evmanya, farklı parçaların bir araya getirilerek şık sonuçlar elde edileceğini gösterecek kadar geniş bir ürün içeriğine sahip.


Sade ve yalınlığın ön plana çıktığı, renklerin çeşitlilik gösterdiği, ince tasarım çizgisinden ödün

vermeyen yatak odası modelleri ve aksesuarları Evmanya.com internet adresinde ziyaretçilerinin

beğenisini topluyor. Modern çizgisinden ödün vermeyen fakat müşterilerine kaliteli ve ekonomik

ürün satışı yapmayı hedefleyen Evmanya, fark yaratacak tasarımlarıyla hayranlık uyandırıyor. Yatak

odanızı yeniden şekillendirmek veya yeni evinizi Evmanya yatak odası modelleri ile dekore etmek için

Evmanya.com’a tıklayarak yüzlerce ürün arasından bütçenize uygun şık seçimler yapabilirsiniz.

40... Lohusalik

Deniz'in 40ı çıktı. Benim de...

Böylece Deniz artık yenidoğan değil, ben de artık lohusa değilim. Zaten pek olamadım ya neyse. Ama artık kağıt üstünde bile lohusa değilim, o kadar yani! Iki nazlansaydım iyiydi yahu, bu da bitti. Bu firsati da kacirdim iyi mi :)

Garip şeymiş bu lohusalık. Hakikaten insan vücudunun başka bir evresiymiş. Dinlenmek istediği, yenilenmek istediği, tamir olmak istediği bir döneniymiş. Ben yatamadım, çok öyle köşemde duramadım, dinlenemedim. Yalnız bakınca bebeğime böyle oldu. Ama yine de vücudundaki değişimi an be an hissettiğim bir dönem oldu lohusalık.

40 güne neler sığmadı ki. Emzirme mücadelesi, meme ucu yaraları, uykusuz geceler, meme tıkanıklığı, gaz sancıları, kusmalar, lohusa ateşi, titremeler, ağlamalar, gülmeler, şaşırmarlar, paniklemeler, öğrenmeler.. Saymakla bitmez. Ve tabi yanı sıra ciğerime kadar doya doya çektiğim yeni doğan kokusu. Hepsinin ilacı o işte aslında. Canım kızım.

Şikayet etmiyorum hiçbir şeyden. Deniz sağlıklı olduğu sürece hepsi geçecek biliyorum. Oyle cabuk buyuyor ki. Bir anini bile kacirmamak, bugünlerin tadına varmak için elimden geleni yapıyorum. Ama eğri oturalım doğru konuşalım kolay değildi lohusalık. Evet anne olmak, Deniz'in annesi olmak harika bir şey ama saklayacak değilim bunaldığım zamanlar oldu lohusalıkta. Bu da normal değil mi aslında? Eve girmeyen, aktif çalışan, gezen, arkadaşlarıyla buluşan, aktiviteden aktiviteye koşan birini alıyorsunuz, evde otur ve her gün defalarca aynı şeyleri döne döne yap diyorsunuz. Ve o arada memelerin acısın, yemek yiyecek vaktin olmasın, tuvalete bile gideme, evin dışındaki hayatla tek bağın elindeki akıllı telefon olsun ve her şeyin üstüne yüreğinde bebeğine, canına dair sürekli bir endişe olsun diyorsunuz. Kolay olur mu bu? Belki başkaları için kolaydır ama benim için her zaman kolay değildi. Zorlandığım günler oldu. Agladigim gunler bile oldu. Bu arada lohusalikta aglamak insana iyi geliyor. Kesin bilgi. Ne zaman zorlansam en iyi ilacıma sığındım, Denizin ensesinin kokusu. Mis. Bana en iyi gelen hep kizim oldu.

Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde bir heves başlıyorsunuz okumaya. Hafta hafta bebeği takip ediyorsunuz. Yok erik kadar yok Mango kadar olmuş. Ben hiç okumadım hamileliği ama o aplikasyonlara baktım. Evet, merak ediyor insan vücudunda ne oluyor bebeği nasıl büyüyor ama aslında lohusalığı okumalı insan bence. Hamilelikte ne yapıyorsun ki? Yediğine içtiğine dikkat et vücudun gerisini hallediyor. Halbuki lohusalık öyle mi? Her şey senin eline bakıyor. Lohusalığın kitabı olmalı asıl. Emzirme anlatılmalı, yeni doğan bakımı, lohusa ateşi, üşümesi anlatılmalı. Evet asıl bunları okumalı hamile ama yok işte kitabı. Acaba ben mi yazsam :)) 

Yok ben onu yapamam da yazsaydım eğer şöyle derdim;

Sevgili hamile/yeni anne arkadaşım, önünde çok güzel ama aynı zamanda biraz zor bir 40 gün var. Kendini zorluğa hazırla ve de ki ilacım bebeğim. Ben ne zaman zorlansam sarildim bebegime. Sen de sarıl bebeğine. Onun hiçbir şeyden haberi yok unutma. Çek kokusunu içine rahatla. Istersen agla da. Ben kucagimda bebegim defalarca agladim. Iyi geliyor aglamak. Zaten su 40 gunde sana ne iyi geliyorsa onu yap ama sonunda donup bebeginin minik ellerine bir opucuk kondur. O ellerin kokusu iyi gelecek sana...

Sevgili hamile /yeni anne arkadaşım, emzirmek evet çok doğal bir süreç ama ilk günden kolay olmayacak kendini buna hazırla. Su 40 gunde anladim ki o doğal süreç bir sürü öğrenme içeriyor. Sen bebeğini tutmayı öğreneceksin, bebeğin memeni tutmayı. Sen bebeğinin açlığını doyurmayı öğreneceksin, bebeğin aç olsa da senin acıların için sabırlı olmayı. Ben, ne zaman emzirmede zorlansam, bebegime baktim ve onun ne kadar cabaladigini gordum. Memeyi tutmak icin cabaliyordu, emebilmek icin cabaliyordu. Canim kizim benimle bir ekip olabilmek icin cabaliyordu. Sen de gor, belki de onun için her şey senin için olduğundan daha bile zor. Bebeginle bir ekip olmak icin cabala. Dusun bugune kadar neler icin cabalamadik ki? Kimlerle birlikte calismadik ki? Simdi canlarimizla mi ekip olamayacagiz? Oluruz, olursun inan buna...

Sevgili hamile/yeni anne arkadaşım, ne yazık ki büyük ihtimalle senin de meme uçlarında yaralar olacak. Ve etrafındaki herkes sana geçecek diyecek. Velakin o acıyı çeken bilir, muhtemelen sen de benim gibi nasıl geçer bu acı diye düşüneceksin. Bana sorsan dogum acisindan beterdi. En azindan dogum 1 gun, bu emzirme 1 gun de degil ki... Umarım senin başına gelmez ama gelirse, bil ki söyleyenler haklı ve geçecek. Ben bir gun once acidan aglarken, bir gun sonra bir de baktim gecmis acilarim. Evet, oyle gececek. Lanolinli bir krem al, mümkün olduğunca meme uçlarını nemli tut, zeytinyağı sür mesela ve hava almalarını sağla. Gerisi sabır inan. İyi davran memelerine, bırak havalansınlar. Hatta evde çıplak bile dolaş, bırak iyileşsinler. Biliyor musun bütün o kremlerden daha iyi gelecek olan ne? Bebeğinin tükürüğü. Al bebeğini koynuna, emzir. Unutma geçecek ve unutma ilacin bebeginde...

Sevgili hamile/yeni anne arkadaşım, süt inmesi diye bir şey var. Doğumdan sonraki 3 ila 5 gün arasında gerçekleşiyor. Benim 3. gun oldu. Sabah bir kalktim memeler kocaman olmuş! Bana hafif bir ateş basmış. Memeler gerginlikten biraz acımaya başlamış. Sana da olursa, korkma o da geçecek. Bir süre sonra vücudun bebeğinin ihtiyacı kadar süt üretecek. Ama bir süre sonra. O süre geçene kadar korkarım o koca memelerde başbaşasın. Bir bakacaksın üstün başın süt, bir bakacaksın memeler taş gibi. Yine ilacın bebeğin unutma. Emzir ki rahatla, emzir ki bebeğinin ne kadar süte ihtiyacı var vücudun öğrensin. Zamanla inan rahatlayacaksin. 

Sevgili hamile/yeni anne arkadaşım, lohusa ateşi ile de bu 40 gün içinde tanışman muhtemel. Bir gece bir baktım tir tir titriyorum. Ama bir yandan da su gibi terliyorum. Vücudum kırık. Sanırsın üstümden kamyon geçmiş. Hadi ateşime bakalım dedik 38,5'u geçmiş. Hoşgeldin lohusa ateşi. Biz bilmiyorduk sen bil; korkulacak bir şey yokmuş. Hormonlardanmış, olurmuş. Çok değil 2 saat kesintisiz uyudum, surekli su ictim, o gece 5-6 kere ustumu degistirdim azaldı ateş. Endişelenme yani. O da geçecek.

Sevgili hamile/yeni anne arkadaşım, süt düğümlenmesi diye de bir şey var. Bir gün yine bebegimi emziriyorum, bir baktim memenin içinde elime gelen küçük düğümler var. Meger bu bebek memeyi yeterince boşalmadığında olabilirmis. Neredeyse tüm lohusaların başına geliyormuş. Annem, teyzem, halam seferber oldular anlattilar bana. Önemli olan ilerlememesi. Önemli olan senin o memeyi bir şekilde açabilmen. Yoksa malesef iltihap olabiliyormuş. Ben panikledim sen panikleme. Her fırsatta memene masaj yap. Al bir havlu sıcak suyla güzelce ıslat. Koy memeye onunla masaj yap. Sık sık ılık duş al, duşta masaj yap. Bebeğin yeterince boşaltamıyorsa memeyi bir pompa ile sağ. Belki inanmayacaksın ama yeşil lahana yaprağı seni en çok rahatlatan olabilir. Dolaptan aldığın lahana yapraklarını koy göğsüne. Ve emzirebildiğin kadar emzir. Şifa yine bebeğinde... Ve evet bu da gececek ama basina gelirse, anliyorum seni zor, cok zor bir sey...

Sevgili hamile/yeni anne arkadaşım, bu 40 günde belki çok uyuyamayacaksın. Belki yarım yamalak uykularda idare edeceksin. Ama hamileliğinde de uykusuz kaldığın zamanlar var ya, onlar seni bu günlere biraz da olsun hazırlamış olacak inan. Ne zaman bebeğin uyansa sana ihtiyacı olduğundan uyandığını bil. Bazen korkuyor, bazen gittin sanıyor, bazen kotu bir ruya goruyor. Kimbilir o kucucuk dunyasinda neler yasaniyor. Deniz bazen uyanıp emmiyordu bile. Sadece O'na sarilmam sakinlesmesi icin yetiyordu. Biliyorum, uykusuzluk cok zor. Hicbir seye benzemiyor. Ama sen de al koynuna bebegini, sarıl ona. O yenidoğan minikliğinin kucağa sığınmasi bambaşka. Bak 40 gün sonunda bile kalmadı o minikliği. Anı yaşa.

Daha benim yazamadigim bir suru sey var eminim. Velhasil sevgili hamile/yeni anne arkadaşım, bu 40 gün kolay değil. Ama inan o kadar zor da değil. Hepsi vücudun bebek bakmaya alışabilsin diye. Hepsi bebeğin ve sen birbirinize alışabilin diye. Hepsi bebeğin bu dünyaya alışabilsin diye. Ben bir sure sonra ne yaptim biliyor musun? Baska gunleri dusunmeyi biraktim. Her gunu ayri ayri tek basina yazamaya basladim. O gun guzelse bir onceki gun kotuymus umurumda olmadi. Ya da ertesi gun yine zor mu gececek dusunmez oldum. Sen de sarıl bebeğine ve her günü öyle yaşa. Başka günleri düşünme. Yaşadığın ana odaklan bak  nasil da gececek o 40 gun. Ve hatta sen gecti bitti diye nasil da uzuleceksin... O yuzden firsatin varken cek mis kokusunu içine. Sana bir sır vereyim ensesi kadar ağızlarının içi de mis kokuyor. Ah bir de avuç içlerini öpmeye doyum olmuyor. Ne zaman zorlansan göm kafanı ensesine. Ihtiyacın olan güç inan bana orada.

Sana bu satirlari 46 gunluk bir bebek annesi olarak yaziyorum. Simdiden kucagimdaki minik bebek buyumus geliyor gozume. Simdiden onun yenidoganligini ozluyorum. Simdiden ah ne guzeldi o ilk zamanlari diyorum. Sen de diyeceksin emin ol. O yuzden doya doya yasa bebegini. Hayırlı olsun anneligin. Güle güle büyüt. Bu günleri güle güle yaşa...

derdim...

Cunku tam da boyle yasadim lohusaligimi. Agladim, guldum, yoruldum, Deniz'in yaptiklarina sasirdim, cok zormus dedim, cok guzelmis dedim, gunler gecmiyor dedim, ne de cabuk buyuyor dedim. Yani her duyguyu uclarda yasadim bu 40 gunde. Ve biliyor musunuz o 40 gunde her gun ama her gun Deniz'i sanki biraz daha sevdim.

Iste bitti lohusaligim. Ben artik yeni anneyim :)

24 Ekim 2016 Pazartesi

Elveda gamsiz hayat

Anne/ baba olmak garip bir seymis. Sevgisi cok buyuk ama sorumlulugu da. Kalbimde hic bitmeyen bir endise var artik sanki. Deniz'e bakabiliyor muyuz? Deniz iyi mi? Deniz saglikli mi? Deniz'in cani aciyor mu? Deniz rahat mi? ve daha bir suru soru.

Gunun saatine, yaptiklarimiza gore aklimdaki sorular degisebiliyor. Ama sanki hep bir soru var aklimda artik. Ve hep bir yumru var kalbimde. O iyi olsun gerisini hallederiz hissi. 

Bu bebek milleti oyle kucuk, oyle masum, oyle muhtac ki. Kiyamiyor insan. Bunun  Deniz'i benim dogurmus olmamla ilgisi yok bence. Kalbinde herhangi bir canliya dair sevgi besleyen herkes bunu hisseder eminim. Dusunsenize onunuzde minnacik bir can var. Siz ona bakarsaniz bakiliyor, beslerseniz besleniyor. Kendi basina yapabildigi bir sey yok. Ve siz ona bakarsaniz o guzelim gozlerini gozunuze dikip gulumsuyor. O'nun tesekkuru bu, O masum, boncuk bakis. Nasil endiselenmez ki insan onun icin. Garip cok garip...

Deniz saniyoruz reflu. Allah beterinden saklasin diyoruz. Bu basit bir sey diyoruz. Ama iste kucugu buyugu yok. O aci cekiyorsa senin kalbin yaniyor. O kadar. 

Ac oluyor ve memeye saldiriyor. Ama bir iki dakika sonra yuzu kipkirmizi oluyor, Kendini geriye atiyor. Memeyi birakiyor ve aglamaya basliyor. Sonra yine saldiriyor memeye. Ac cunku. Ama ayni hikaye tekrarlaniyor. Yiyemiyor kuzum. ve O'nu oyle ac, yemeye calisirken ama yiyemezken gormek zor oluyor. Zor. 

Basta basit bir gaz sancisi sandik olayi. Ebebler de oyle dedi. Ama gazini cikarsak da ayni sikayetler devam ediyor. Dik oldugu surece rahat olan Deniz, yatirdigimiz anda atese atilmis gibi agliyor. Canim. 

Sonra kolik dediler. Hatta gaz damlasi verdiler. Ama degil biliyorum. Cunku oyle sebepsiz, gunun hep ayni saatinde aglamiyor Deniz. Yemek yerken rahatsizlaniyor. Belki kolik de olabilir. Ama baska bir sey de var sanki.

Sonunda cocuk doktoru reflu olabilir dedi. Cunku diklestirdigimizde kendine geliyormus. Ve evet galiba oyle. Cunku refluye dair belirtilerin hemen hemen hepsi var. Hickirik tutarmis cok reflu bebeklerini, sirtlarini yay gibi yapip memeden uzaklasirlarmis, istahla memeye saldirip ememezlermis. Evet, Deniz de bunlar var.

Gaviscon verdiler Deniz'e. Evet, onu verdigimizde rahatliyor ama o da kabizlik yapiyor. Artilar, eksiler. Bir sekilde duruma bakip ilaci veriyoruz ya da vermiyoruz iste.

Bu arada ben kendi tarafimdan yapabilecegim her seyi yapmaya calisiyorum. Mesela sut ve sut urunlerini yemeyecegim bir sure. Bu benim icin inanilmaz bir sey. Sut sevmem ben. Ama tam bir yogurt ve peynir canavariyimdir. Kucukken de sut icmezmisim. Muhtemelen laktoz intoleransim o zaman da vardi iste de bilinmiyordu. Ama doktor sut icmememi onemsemezmis cunku deli gibi yogurt ve peynir yermisim. Her yemegi yogurtla yerdim ben. Bir de yogurtla bulamaz yapip yerdim. Abim anneme bu benimle yemesin midem bulaniyor derdi her seyi yogurtla karistirdigimdan. Hala da deli gibi yogurt ve peynir yerim. Bayilirim. Bir sure uzak kalacagiz iste. Vay be! 

Zaten yillarca kendim de reflunun acisini cektigimden oyle iyi anliyorum ki Deniz'i. Canim. Cok zor biliyorum. Insanin midesine ates koymuslar gibi olur. O yuzden o aglarken sanki benim de midem aciyor. Kendi reflumu cogaltan yiyeceklerden de uzak duracagim bir sure. Mesela domates dokunurdu bana. Cig sogan, yesillik. Yemeyecegim. Yine de gaz ihtimaline karsi sabahlari kimyon cayi iciyorum. Butun kimyon aldik suya koyuyorum. Igrenc bir tadi var. Napalim. Sifa niyetine.

Simdi bununla ugrasiyoruz. Deniz'i emzirirken kafasini yukarda tutmaya calisiyorum ve yedikten sonra en az 20 dakika dik tutmaya. Baska akliniza gelen bir sey varsa soyleyin lutfen. Denerim. Her seyi denerim. 

Bu basit bir sey. Mis yani. insallah gececek. Ama anladim ki bundan sonra boyle olacak. En basit seylerde bile onun cani yaniyorsa sanirim benim dunyam duracak. En basit seylerde bile onun cani yaniyorsa sanirim benim boyle kalbim yanacak ve aklim sadece onun icin gerekenler yapmaya odaklanacak. Bir nevi elveda gamsiz hayat...

Olsun. Hic onemli degil. Deniz iyi olsun. Butun bebekler iyi olsun. Onlarla boyle de cok guzel hayat...


Bunlar da ilginizi cekebilir

Related Posts with Thumbnails