Tatilin son günlerine yaklaşırken şüphesiz ki en yoğun hissettiğimiz şey yorgunluktu.
Tabanlarımız, baldırlarımız, neredeyse vücudumuzun tüm parçaları ağrıyor, yeter yürümeyin artık diye nasıl sinyal göndereceklerini şaşırmış bizi durdurmak için çabalıyorlardı.
Yürümek gerçekten zorlaşmışken ve benim yruldum diye söylenmelerim başlamışken Ozan yeni bir öneri yaptı.
Burada "Gel canım, seni şöyle bir yere götüreyim, uzat ayaklarını biraz dinlen" demesini bekliyorsunuz değil mi?
Ben şahsen bunu bekledim :)
Ama elbette benim sevgili eşimin yeni fikri de gezmek, daha çok gezmek üzerineydi.
Nereden geliyor bu enerji ben bir anlasam :)
O akşam meydanda konser dinlerken, ertesi gün öğlene kadar şehirde dinlenme konusunda mutabakata varınca gezme fikrini kabul ettim ve ertesi gün öğleden sonra yine düştük yollara...
Toskana'nın Chianti bölgesindeki kıvrım kıvrım muhteşem manzaralı yollardan tingir mingir ilerledik.
Başta "boşver gitmeyelim" demiş olsa da
gittiğimiz yerleri çok beğendiğime göre ben de iflah olmam kabul ediyorum.
Bu yorgunluklar müstahak bana :)
Önce San Gimignano'ya vardık.
Ortaçağın Manhattan'ı diyorlarmış buraya.
Kasabadaki kuleleri aileler varlıklarını göstermek için diktirmiş zamanında.
Daha yüksek kule, daha zengin aile anlamına gelirmiş.
O vakitler başlamış işte bu varlık yarışı.
Biz nereden çıktı bu gösteriş sevdası diye dövünmeyelim en iyisi boşuna...
Sonra yine gittik gittik...
Monteriggioni'ye vardık...
Benim en sevdiğim.
Böyle tepe üstünde bir kale ve içinde küçük bir kasaba.
 |
google images |
Zamanında Sienalilar bu kaleyi, Floransalılara karşı savunma amaçlı yaptırmış.
Gözü doymaz Mediciler saldırıyordur muhtemelen Siena'ya.
Şu minnacık kale yıllarca sadece bir kere düşmüş.
Ve o günlerden bu günlere bozulmadan bir ortaçağ sehri olarak ulasmayi basarmis.
Ne guzel!
Sonra yine gittik gittik...
Siena'ya vardık..
Biz bikaç saat geçirebilmiş olsak da Siena'da daha uzun gezilesi bir yer sanki.
Benim için şehrin en güzel yanlarından biri tepenin üstünde olan merkezine çıkmak için yürüyen merdiveninin olması.
O yorgunluğun üstüne takdir edersiniz ki yürüyen merdiven gözümde herşeyden kıymetli :)
Bunun dışında Siena'nın sokakları güzel.
Siena'nin kilisesi güzel.
Siena'nin meydanları güzel.
Kisaca...
Şöyle ortaçağdan kalma bir şehir görelim denilirse Siena, gidilesi gezilesi bir yer.
Sonra çıktık Floransa'daki son akşamımızı geçirmek üzere dönüş yoluna.
Yol...
Yolun kendisi gerçekten şahaneydi!
Floransa ve Siena arasındaki S222 yolu Chianti'nin içinden kıvrıla kıvrıla gidiyor.
Üzüm bağları, sarının her tonunu içeren tarlalar, tepeler, yamaçlar o yolun manzarasını unutulmaz yapıyor.
Insan ilerledikce "Şehirler bir yana yolun kendisi bir yana" diye düşünmeden edemiyor.
Gerçi pek sevgili Tom Tom çıkardı bizi S222'den bir süre sonra.
Çok kızgınım ona bu geziden sonra çok!
Ama...
Gezdiğimiz gördüğümüz kadarı bile benim böyle düşünmeme yetti ya nacizane tavsiyem yolunuz duserse oralara aman sakin çıkmayın o yoldan iyi mi?
Gerci simdi dusununce haksizlik etmeyeyim Tom Tom'a bizim gittigimiz yol da gercekten cok guzeldi...
O yol, bu yol derken ...
Toskana'da bir gun daha boylece bitti...
Ne yazik ki bizim de donus yolculuguna baslama vaktimiz geldi...
* Floransa'dan Chiantiye yapılan yarım ya da tam günlük geziler de var. Arabayla gitmek önerilen yol ama araba yoksa düşünülebilir. Biraz pahalıca ama :(
* Chianti den Floransa'ya dönmek 1 saat, Floransa'da şehrin içine girebilmek 45 dakika. Bir yandan da aman arabayla gitmeyin Floransa'ya :)
* Chianti yollarinda bir tepede fotograf cekmek icin bir durduk. Ne goreyim yere atilmis copler! Sonra dikkatlice bakinca ne goreyim hepsinin ustunde turkce yazilar! Ah ah! ne soylenir ki simdi buna?