Gecen sefer gittigimde ancak uzaktan bir el sallayabilmistim O'na.
Bu sefer dedim ki; hic alisveris yapamayabilirim, bilinen hic bir New York binasini gormeyebilirim ama Ozgurluk Anitini ve Ellis Adasini gorecegim.
Cok mutluyum, gordum...
Bir de ustune cok uzun bir yazi yazdim...
Sabri olanlar okur belki....
once kisacik bir iki ogrendigim bilgi...
Ozgurluk Aniti benim sevdigim ismiyle Lady Liberty, Amerika'nin kurulusunun 100. yili serefine 1886 yilinda Fransa tarafindan Amerika'ya hediye edilmis. Yaraticilarindan biri de Paris'teki Eifel kulesinde de imzasi bulunan Gustave Eifel. Aslinda onun 1886'ya kadar uzanan hiayesi Pulitzer'í bile icinde barindiran uzun bir hikaye. Benim en cok aklimda kalan ise, Fransa'da yailan bu heykelin tam 350 parcaya bolunup sandiklar icinde Amrikaya tasinmasi ve orada 1 yilda yeniden birlestirilmis olmasi. Benden ve bizden'in paylastigi bu link Amerika'da sandiklarin acildigi ana ait fotograflari gosteriyor. (tesekkurler link icin :))
Lady Libetry'e dair pek cok baska detay ise burada...
Fransa bu heykeli Amerika'ya hediye ettiginde Amerika, Avrupa'nin o donemdeki durumuna inat, liberty yani ozgurlukler ulkesi olarak aniliyormus. Ic savasin bittigi, koleligin kalktigi, insanlarin ozgurce yasamaya basladigi yeni bir dunya. Bu kocaman gorkemli heykel ile kendisine yuklenen anlami tasimis mi Amerika bilinmezama Lady Liberty, 1886'dan beri Amerika'ya gelen gocmenleri tum hasmetiyle karsilamis. Hala da karsiliyor. Ayrica her yil milyonlarca turisti de kendisine cekiyor.

Lady Liberty'nin yukseldigi kucuk adacik da Liberty Island yani Ozgurluk adasi olarak adlandiriliyor. Hemen kendisine komsu Ellis adasi ile Amerika topraklarinin dogu kiyisinda okyanusa selam duruyorlar. 17 dolara aldiginiz bir biletle her iki adayi da iceren bir tur yapmak mumkun. Bence turun en guzel kismi ise sesli rehber hizmetinin de ucrete dahil olmasi. Her iki adaya da ayak bastiginizda elinize tutusturulan bu kucuk aletler size bastan sona tum hikayeyi anlatiyor. O hikayeleri dinleyerek etrafi dolasmak ise gercekten keyifli oluyor.
Iste benim gezimin hikayesi de burada...
Cok sicak bir New York gununde belki de yarim satten fazla bilet kuyrugunda bekledikten sonra biniyorum beni once Lady Liberty'e sonra Ellis adasina gotirecek gemiye.
Gemi hareket edince yuzume gelen ruzgar ferahlatiyor beni.
Adim adim sehir uzaklasirken Lady Liberty yaklasiyor bana, heyecanim da sanki biraz artiyor.
Ozgurluk Adasi'na ulasinca hemen sesli rehberimi aliyorum.
baslangic noktasina gidip basiyorum play tusuna.
Adanin etrafinda heykele bakarak dolasirken kulagima ona dair hikayeler anlatiyor...
Diyor ki turda...
Gunler, haftalar hatta bazen aylar suren bir yolculuktan sonra buraya yaklastiginizi dusunun.
Zorlu yolculuk boyunca, okyanusun ortasinda savrulan bir gemide giderken tek bir kara parcasi bile gormediginizi hayal edin.
Etrafinizda yolculuktan yorgun dusmus bedenler, yolculuk boyunca hastaliklara sevdiklerini kurban vermis uzgun ama hala umutlu insanlar...
Geceler gunduzlere karismis.
Kac gundur yolda oldugunuzu bilemeyecek adar uzun zamandir o gemidesiniz...
Ve sislerin arasindan bu gorkemli heykel beliriyor.
Size yolculugun bittigini, dahasi yeni hayatiniz baslamak uzere oldugunu mujdeliyor.
Ne dusunurdunuz?
Ben kendi adima ne dusunecegimi cok iyi biliyorum:
Korkardim. Deli gibi korkardim!
Turun devaminda da o gunleri yasayanlarin sesinden dinlediginiz hikayeler benzer hisleri anlatiyor:
"Hepimiz birbirimize sariliyorduk"
"Sonunda bitmisti, gemideki hastaliklara kurban olarak degil ayagimizi Amerikaya basarak bitirecektik yolculugu"
"Babamin bagirdigini hatirliyorum: Kurtulduk!"
Dusunuyorum...
Sonraki hayatlari nasil oldu o insanlarin acaba?
Ya da gercekten kaci kurtuldu acaba?
Ya da kurtulmak neydi acaba?
Bilmiyorum...
Hikayeleri dinleyerek yurumeye devam ediyorum...
Goc, sebepler, umutlar, mucadeleler, kayiplar..
Eskiden bu tur kapsaminda anitin elindeki mesaleye kadar tirmanilabiliyormus. 9/11 den sonra gezinin bu kismi iptal edilmis.O yuzden, bu hikayeleri dinleyerek ve Ozgurluk Aniti'nin etrafini dolasarak bitirdigim turun ikinci ayaginda gemi bizi Elis adasina tasiyor...
1892 - 1924 yillari arasinda o gemilerde gelen 12 milyon gocmenin ayaklarini bastiklari ilk Amerika topragi bu ada olmus. Kayit altina alindiklari, saglik taramasindan gecirildikleri, zeka testinden gecirildikleri ve yeni hayatlarina ugurlandiklari bu ada... Gunumuzde muzeye cevrilmis bu adacik yillarca gocmenlerin yeni ayatlarina acilan kapisi olmus.
Kosa kosa sesli rehberimi aliyorum. Kisitli zamanimin tamaminda hikayeler dinlemek istiyorum.
Diyor ki turda....
Kendinizi bu salonun ortasinda hayal edin.
Eski hayatinizdan getirebildiginiz bir kac esyanizi tasiyan bavulunuzu da kontrol etmek uzere almislar elinizden.
Merdivenlerden cikip bu salona variyorsunuz.
Etraf kalabalik.
Bir suru insan var, konusuyorlar.
Siz ne konustuklarini bile anlamiyorsunuz.
Karsinizda uniformali gorevliler, onlerinde kocaman defterler.
Sorulari cevaplayanlar salonun diger ucundaki merdivenden yuruyup yok oluyorlar.
Ne var o merdivenin sonunda?
Sizi ne bekliyor?
Bilmiyorsunuz.
Siz sadece tahta banklardan birinin kosesine ilisip siranin size gemesini bekliyorsunuz.
Ne dusunurdunuz?
Ben kendi adima ne dusunecegimi cok iyi biliyorum:
Korkardim. Deli gibi korkardim!
Turun devaminda da o gunleri yasayanlarin sesinden dinlediginiz hikayeler benzer hisleri anlatiyor:
"Uniformalardan korkuyordum. Bana Rus askerlerini hatirlatiyordu. Onlardan kacmak icin yollara dustugum Rus askerlerini"
"Bize 29 ayri soru soracaklarini soylediler. Kimdik? Nereden geliyorduk? Ne is yapabilirdik? Sadece dogru cevaplari verdigimizi umuyordum."
Dusunuyorum...
Kac kisi "dogru cevaplari" verebildi acaba?
Kac kisi yeni hayatina basladi acaba?
Nasil kurdular sifirdan o hayatlari acaba?
Bilmiyorum...
Hikayeleri dinleyerek yurumeye devam ediyorum...
Anlatilanara gore tam 12 milyon insan gecmis bu surecten.
Ama herkese acilmamis elbette bu kapi. Yine o gunleri yasayanlarin sesinden dinledigim bir hikaye diyor ki...
Herseyi geride birakip dusmustuk yola. Annem, babam, kardeslerim, ben ve babaannem.
Geride kalan yoktu daha dogrusu geride kalan savaslarda yitirdigimiz yakinlarimiza ait anilardi sadece.
Biz onlari da aklimiza koyup dusmustuk yola. Gunlerce surdu yol, belki haftalarca; bilmiyorum.
Sonra bu adaya geldik. Hepimizi once kayit defterine yazdilar. Sonra saglik taramasindan gecirdiler.
Babannemin gozlerini muayene ederken bir hastaligi oldugunu soylemisler. Onu baska bir odaya aldilar daha cok test yapmak icin.
Biz de misafirhanede gunlerce onun gelisini bekledik.
Gunler sonra babanemin bizimle gelemeyecegini soyledi babam.
Onu geldigimiz yere geri yolluyorlardi. Ne yaptilarsa da ikna edemediler gorevlileri.
Biz adanin bir kapisindan yeni hayatimiza yuruduk.
Babanem diger kapidan geriye giden gemiye.
Nereye gitti?
Gidebildi mi?
Ne yapti sonra?
Bilmiyoruz.
Bir daha ondan hic haber alamadik....
Hikayeler uzayip gidiyor... Ben kayit yapilan, saglik taramasi yapilan, zeka testi yapilan, gece konaklanilan odalarin arasinda dolasip duruyorum. Tam da tum bu zorlu sureci atlatip Amerikaýa girme hakki kazananlarin sevdikleriyle bulustugu odaya geldigimde baska bir ses umutlu bir hikaye anlatiyor...
Tam bes yildir babamdan ayriydik...
Tam bes yildir babamin bizi yanina cagirmasini bekliyorduk.
Tam bes yildir annem bizi yokluk icinde yeni hayatimiza gidecegimiz gune hazirliyordu.
Ve bitmisti.
Kapidan ciktim, babama kostum.
Bes yilda unutmusumdur babami saniyordum ama onca insan arasinda hemen tanidim onu.
Sarildi bana... Bir daha asla ayrilmayacagiz dedi.
Oyle mutluydum ki babamin kollarinda.
Hakliydi bir daha asla ayrilmadik...
Bu noktada durup etrafima bakiyorum.
Sevinmeli miyim?
Onlar adina belki?
Ama ben Ellis adasini gezerken sanirim insanligimiz adina uzuluyorum.
Huzunlu bir yer orasi. Insanin icini burkan bir yer.
Cunku bir turlu hepbirlikte sigamadigimiz su dunyada insanlarin yeni hayatlar kurmak zorunda kalmasini, goc etmek zorunda kalmasini hatirlatan bir yer.
Her yeni hayat icin yola dusen caresiz mi?
Hayir elbette.
Ama her yeni hayat icin yola dusen kendi ulkesine uzak iste.
Bimiyorum neden?
Belki yorgunum, belki yalnizim o an;
ama ben Ellis adasini dolasirken sadece huzunlendigimi hissediyorum.
O yuzden biraz gozlerim nemli noktaliyorum gezimi.
Sonra kurulan hayatlarin isigi parlatamiyor gozlerimi.
Bimiyorum neden?
Belki yorgunum, belki yalnizim o an;
ama agir geliyor bana o ada.
Gitmek, uzaklasmak istiyorum.
Disarida bekleyen ilk gemiye kosarak biniyorum resmen.
Gemiyle New York'a dogru yol alirken son bir kez bakiyorum Lady Liberty ve Ellis adasina.
Icim burkuluyor yeniden.
O an...
bir kez daha anliyorum....
ben amerikan ruyasina hic inanmadim, hala da inanmiyorum...
Garip ama, bunu hatirladigima seviniyorum...
Iste bu da boyle bir gezi oluyor...
Kendimi New York'un renkli sokaklarina atiyorum...
Bunlar bir yana...
Size oralara giderseniz mutlaka bu kisa turu tavsiye ediyorum.
Yarim gunde, yuzyillarca yillik bir hikayeye tanik olabilirsiniz.
Umarim benim kadar da huzunlenmezsiniz...
PS: Hikayeleri aklimda kalanlari kullanarak ben yazdim. Orjinalleri farkli olabilir belki ama benim aklimda boyle...
PS2: Sadece hikayeler anlatilmiyor o rehberlerde pek cok baska ayrinti da var ama bu kadarini yazabildim iste affola...