Gecen yil bu zamanlar Leverkuzen'e gitmistik biz. Ben aslinda basta hic gitmek istememistim. Ama gittim ve sanirim bu gezi bana sunu ogretti: cok da hoslanmadiginiz seylerden kactiginizi sanarken hayatin size hazirladigi guzel surprizlerden de kaciyor olabilirsiniz. ben iyi ki bu surprizi kacirmamisim diyorum simdi. Zaten boyle boyle kacip gitmez mi hayat?
Leverkusen de bir gun ve hayatimizda bir ilk....
Siradan bir Almanya gezisini bir ziyaretle birlestirip yollara dustuk gecenlerde yine Ozan’la. Bu seferki rotamiz Leverkusen. Evet o futbol takimi Bayer Leverkuzen olan J
Leverkusen’ e gidis
Bizim gibi Hollanda'da yasayip toplu tasima araclarini kullananlar icin Leverkusen'e ulasmak cok da zor degil. Utrecht’ten Frankfurt yonune giden trene atliyorsunuz ve Dusseldorf’ta konforlu tren yolculuguna son veriyorsunuz.
Hollanda ve Almanya arasindaki en rahat ulasim Almanya ya ait ICE hizli trenlerini kullanmak. Ama sansli iseniz. Yok bizim gibi yolculuklarda sans her zaman da yaninizda olmuyorsa uzun rotarlar ve otobus aktarmalariyle yol cekilmez hale gelebilir. Ancak bu sefer biz de sansliydik. Yaklasik 2,5 saat suren yolumuz rotarlarla ya da aktarmalarla cile haline gelmedi.
Dusseldorftan sonra bir trene daha binmeniz gerekiyor Leverkuzene ulasmak icin ancak 15 dakika civari suren bu yolculuk yolculuktan sayilmaz bile J
Leverkusen
 |
leverkusen resmi sitesinden |
Sehrin ismi insana tabi ki hic yabanci gelmiyor. Hatta yola cikmadan once ben israrla Bayer Leverkusen'e gidiyoruz diyip duruyordum. Aslinda bu bir gunluk kisa ziyaretten sonra aklimda bu tanimlama tamamen yeretti diyebilirim. Tren istasyonuna indiginiz andan itibaren dort bir yaninizda Bayeri gormek mumkun. Kafanizi cevirdiginiz her yerde ya bir park adi, ya bir spor merkezi adi olarak Bayer karsiniza cikiyor.
Bir Alman sirketi olan Bayerin buyuk merkezlerinden biri de zaten bu sehirde bulunuyor. Kucuk sehir turumuz sirasinda 1980li yillarda Bayerin genel merkezligini yapmis ama simdi emeklige ayrilmis binalari, yeni genel merkezi, sehrin buyuk bir kismini kaplayan uretim tesislerini, deneme bahcelerini gorme firsatini yakaladik. Tum bunlarin yanisira BAYARENA olarak adlandirilmis bayer leverkusene ait futbol stadyumunu da gorduk. Rahatlikla soyleyebilirim ki tum sehir merkezi bir sekilde bayer ismiyle kaplanmis durumda.
Sanirim Bayere ait bir kac yapiyi siralarsam bayer etkisinin sehirdeki gucunu anlamak daha kolay olacak
- Hastahane
- Alisveris merkezi
- Cocuk bakim evi
- Halka acik park – japon bahcesi
- Halka acik yuzme havuzu
- Havalani
Benim aklimda kalanlar bunlar ancak liste uzayip gidiyor.
Sehir icindeki bir nevi Bayer turundan sonra biraz sehrin disina cikip tarihi bir kathedrali ziyaret ettik. Sanirim gunun en dogru kararlarindan biriydi bu. Hani bazi kathedraller, kiliseler aninda huzurlu bir ortama girmis hissi verir ya insana iste oyle bir yer bu da. Hemen yani basinda rahibelerin kaldigi bir nevi bir egitim merkezi var. Kus seslerinin yaprak hisirtilarina karistigi bir huzur merkezi. Sanirim Leverkusen de gorulmesi gereken yerlerden biri.
Bu gorebildigimiz bir iki tarihi-turistik merkezin arasi yine Bayere ait denemeler ya da uretim tesisleri ile kapli. Ogrendigimize gore zaten sehirde yasayanlarin yaklsaik %90i da bayer calisani. Bir an icin is yerine bu kadar yakin yasamak ve etrafinda surekli tanidik birilerinin olmasi insana cazip gelse de surekli isini hatirlatacak bir ortamda yasamanin biraz da yorucu olabilecegini dusunuyorum nedense. Iste sehrin ne kadar Bayerle ozdeslestigini gosteren bir resim daha :)
 |
Leverkusen resmi sitesinden |
Leverkusen ve hayatimizda bir ilk
Boyle turistik gezintileri kahve molari ile suslerken gun, ev sahibimizden gelen beklemedigimiz bir teklifle hayatimizdaki bir ilke sahiplik eder oluverdi. Teklif geldiginde Ozanín saskin bakislari altinda ‘Aa Evet!! Neden olmasin!!’ diyordum ben yine. Ozan da sanirim benim cesaretimin verdigi saskinligin tesirinde kabul etti ayni teklifi.
Bir kac saat icinde kendimizi havalaninda 2 kisilik tek motorlu bembeyaz bir ucagin yaninda buluverdik. Itiraf etmeliyim ucagi gordugum an bu ufacik sey mi tasiyacak bizi havalara diye dusundum. Ama bu bir anda geliveren korku dalgasinin cesaretimin onune gecmesine izin vermedim. Aferin bana! Ayni korku dalgasi yuzlerce metre yusekten asagiya bakarken, onumuzde donup duran pervanenin yarattigi renkleri izlerken, ucak(cik) bulutlarin etkisi ile hafif hoplamalar yasa(ti)rken de beni ziyaret etti ama yine onu kendimden uzaklastirmayi basardim basarabildim. Tekrar aferin bana!

Yukseklerde olmayi seviyorum. Icinde yasadigimiz evleri, yurudugumuz yollari, saatlerce yuzerek asabildigimiz mesafeleri bir kalemle cizilmis gibi gorebilmek beni mutlu ediyor. Sanki oyle uzaktan bakinca icindeyken bana kocaman gelen seylere, hayatin nasil bir duzeninin oldugunu daha iyi kavriyorum. Sonra hayatta ne kadar kucuk bir ayrinti oldugumu hatirlatiyor ucmak bana. Ben bunca disindayken o yasadigimiz duzenin, herseyin nasil da akip gidiverdigini goruyorum sanki. Hayatin merkezinde olmadigimi bir kez daha kavriyorum. Ama oyle melankolik bir his degil bu. Bilakis seviyorum bu hissi. Insan aslinda kendini onemsemeli ama belli bir limiti olmali bunun bence. Hani dunyadaki duzenin hele ki kendi dunyamizdaki duzenin elbette cok onemli bir parcasi olmaliyiz ama o dunyanin bizim icin dondugu hissine de kapilmamaliyiz diye dusunuyorum. Iste ucarken bunu daha iyi anliyorum sanki; dunya ben icinde olmasam da donuyor...
Sevgili pilotumuz ucagi istersem kontrol edebilecegimi soyledi bana. Aman tanrim!!! Inanailmaz bir his... EN ufacik bir hareketimin bile ucagin gidisini boylesine etkileyebilmesinden korktum sanirim. Evet ucmak guzel ama sanirim bir ucagi ucurabilmek bana gore degil. Onun icin biraz daha cesur hatta gozu kara olmak gerekiyor. 10. Hatta 5. Saniyenin sonunda ucagin kontrolunu sahibine birakmayi tercih ettim. Bu stresi yasamaktansa pencereden disarilari izlemek cok daha buyuk bir keyifti inanin.
Uzerinden gectigimiz evler ufacik, yanindan gecerken kocaman gorunen fabrikalar da aynen oyle. Ama gokyuzunden daha bir heybetli gorunuyor kaleler, kathedraller... Bir kez daha yuzlerce binlerce yil once, o zamanin imkanlariyla boylesine heybetli yapilari yapabilenlere saygi duydum. Aslinda boyle seyleri dusundukce kendi isime duydugum saygi an be an azaliyor. Neyse bu sanirim baska bir yazinin konusu...
Tekrar ayaklarim yere bastiginda hissettigim tek sey bunu yapabilmis olmanin bana verdigi sevincti. Gorduklerimin guzelliginin yanisira ben aslinda Gulcince bir siniri daha asmanin keyfini yasadim gunun geri kalan kisminda.
Ve bir itiraf daha.. benden sonra havalanan Ozanin geri gelisini beklemek havada olmaktan daha gerginlik verici bir histi sanirim.
Hayatimizda bir ilki daha boylece yasamis olduk...
Leverkusene veda
Gittigimiz yolla evimize donerken sunu dusunuyordum: Insanin ne zaman ne yasayacagi hakikaten belli olmuyor. Hayat gercekten surprizlerle dolu ve onlari yakalamak da elimizde belki de.... Gun gectikce suna daha cok inaniyorum biz izin verdikce hayat bize guzellikleri yasatabiliyor...
Gulcince 10
- Tren yolculugu sirasinda sicak bir cay esliginde muzik dinleyerek yolu izlemek
- Sehrin disindaki kathedrale yapilan kisa ama huzurlu yolculuk
- Ogle yemeginde Firinlanmis paneli mozeralla peyniri yemek..
- Hayatinizda bir cilginlik yapma sansiniz varsa onu ertelememek..
- Yemeginizin yaninda buz gibi bir alman birasi yudumlamak
- Gun boyu sizden cok daha deneyimli bir insanin ders vermeyen ama tecrubelerini aktaran sohbetini dinleme sansina sahip olmak
- Almanya donusunde starbucks kahvesini yudumlamak. (Hollandada bu yila kadar 1 tane strubucks vardi o da havalaninda. Ikincisini de bu gezinin sonunda Utrechtte gordum. O nedenle onemli bir madde benim icin J)
10 maddeyi bulamadik ama bir gunluk bir geziden 7 madde cikmasi kabul edilebilir sanirim J
ve 2011:
Hala ucmayi cok ama cok seviyorum ama simdi onume bu ucagi koysalar ucar miyim acaba?
Emin degilim ama yine de Evet cevabina daha yakinim :)
Hala gezmeyi cok seviyorum ve hala gezilerden sonra yazi yaziyorum ama Allahtan artik bu kadar uzun yazmiyorum :) Bu nedir ya bu kadar uzun yazi yazilir mi :)
Ve hala biliyorum: dunya ben icinde olmasam da donuyor... Ama yine de kendi kucuk hayatimi olusturan renklerden biriyim. Iste bu kadar...